Ah o eski Amerikancı günlerimiz!
Amerika Türkiye’ye karşı sürdürdüğü tehdit seviyesini yükselttikçe, eski Amerikancılarımız, tehdidin bu aşamasında, Türk Amerikan ilişkilerini kurtarma uzmanına dönüştüler.
Bu aydınlar, Türkiye’ye Türkiye’den bakmak yerine, Amerikan iç siyasetinden Türkiye’ye bakarak, Türk ABD ilişkileri üzerinde sörf yapıyorlar.
ABD yeni bir tehdit düzeyine çıkana kadar bu tutumlarını sürdüreceklerdir. Tehdit seviyesi bir kademe daha yükselince bakalım ne yapacaklar?
Kolay değil, 1950 yılından beri, Amerikancılıkta öyle bir yol aldık ki, Küçük Amerika hayalleriyle öyle büyüdük ki, aydınımız ABD Türk ilişkileri üzerine akıl yürütürken, bu 60-70 yılın birikimi üzerinden akıl yürütmeye çalışıyorlar.
Tabii kast ettiğimiz namuslu aydın. Amerika adına görev yapanları kast etmiyorum.
Türkiye’de önemli bir siyasi gelişme olup da, o tarihte, iktidarda kim varsa, aldığı kararlar hep ABD talimatları yönünde geliştiğinde, bizler, konuyu antiemperyalist ve ülkenin çıkarları açısından yorumladığımızda, aldığımız cevap: siz Amerika’dan başka bir şey bilmez misiniz her şeyi Amerika ile anlamaya çalışıyorsunuz diye eleştirirlerdi.
Şimdi televizyonlardaki Amerikan tehdidinin tartışma biçimlerine bakıyorum, ağzını açan Amerika diyor. Amerika’nın ne olduğu, kim olduğu gibi konular, artık açıktan konuşuluyor.
Elbette ABD Türk ilişkilerini kurtarmaya çalışıyormuş gibi yapıp hala Amerika adına görev yapanları görmüyor değiliz. Altmış yıldır, Amerika’nın kucağında oturmuş olanların, hemen değişmesini beklemek haksızlık olur.
Amerikancılar uçaklar dolusu hortumcuyla ABD gidip, Türk ABD ilişkilerinin kurtarıcılığına soyunmuşlar. Üretici olmayıp, Amerika’dan kâğıt alıp, kâğıt satanlar, hortumcular telaşa kapılmışlar. ABD’de ortağı olanlar, hemen ortağı ile irtibata geçip, aman bir şeyler yapın diye yalvarıyorlarmış.
Peşinen şunu söylemeliyim. Amerika ile ilişkilerimiz hiçbir şekilde eski günlerde olduğu gibi olmayacaktır.
Nedenini açıklayalım.
Amerikan devletinin bölgedeki çok önemli çıkarlarıyla, Türkiye’nin çıkarları karşı karşıyadır. ABD’nin bölge çıkarı; bölgede Kürdistan kurmaktan geçiyor. Oysa Türkiye’nin çıkarları da Kürdistan kurulmasını engellemekten geçiyor.
Amerika bölgeyi istikrarsızlaştırırsa, İsrail ve çok uluslu şirketlerin çıkarlarını güven altına almış olacaktır. Oysa bölgenin istikrarsızlaştırılması Türkiye’nin güvenliği ortadan kaldırıyor.
Peki bu işin sonu nereye varacak?
Asıl soru budur. Çünkü Türkiye’nin içinde hala önemli ölçüde Amerikan varlığından söz edebiliriz.
Nedir bu Amerikan varlığı derseniz? Birincisi ve en önemlisi piyasa ve mali sistemlerindeki Amerikan varlığıdır. Çok uluslu şirketlerin, Türkiye ulusal pazarlarındaki varlığıdır.
Tehditler üzerine bir siyasetçi, Trump Tower’a el konulsun deyince, hortumcuların bu siyasiye nasıl saldırdıklarını gördük.
Çok uluslu şirketler ile ortaklığı olan iç şirketlerin, demokrasi ve hukuk savunucusu gibi yürüttükleri arka plan çalışmalarına şahit olduk.
Dananın kuyruğu nerede kopacak derseniz, Fırat’ın doğusunda kopacak derim.
Bilelim ki Amerikan saldırıları durmak bilmeyecektir.
Acil eylem planı olarak; Astana Süreci derinleştirilsin. Bölgeye saldıran Amerika’ya karşı bölge ülkeleriyle ittifaklar kurulsun.
BRİCS İşbirliğine hemen girelim.
Savunma sanayindeki, teknoloji açığımızı acilen kapatmak üzere, Rusya ve Çin ile teknoloji transferi antlaşmaları yapıp yerli üretime geçelim.
ABD ile alakalı tüm istihbarat antlaşmalarını fes edelim. Dolarizasyondan kurtulmak için acil eylem planı yapalım.
4.8.2018
Bir yanıt yazın