Lâyüs’el (Soru sorulamıyacak, sorumsuz)

Bu (lâyüs’el) aslında kişiye özgü bir sıfat olmasa gerek. Ne demek o? Derseniz. “Soru sorulamaz ve bu yüzden de  sorumsuz durumdaki kişi ya da güç” demektir.. E o zaman; soru sorulamıyacak tek var (olan) Allah’tır. O en iyi ve doğru olanını bilir ve en iyi ve doğru olanını yapar, bence Neyi soracağız ki kıt ya da yarım aklımızla. Hoş sorsak alacağımız cevap olacak  diyelim, anlıyacak mıyız ki? Bu sıfatı insana giydirirsek…acabaaa? 

İnsanlara ait bir sıfat değil gibi gelse deee bazen insanlara da yakıştırılır bu lâyüs’el’in içeriği. Tarihe; geriye doğru baktığımızda görürüz ki örnekleri zaman içinde var ola gelmiştir. Gelmiştir de ders almadığ için insanoğlu tekerrür edip durmuş ve hiç de eksik olmamıştır, lâyüs’el. Meselâ mı?

E Firavun meselâ, sonra ipin ucunu kaçıran Krallar, Padişahlar, Şahlar İmparatorlar ve benzeri idareciler, yöneticiler. Son zamanlarda ise Führer ile Duçe diye bilinenler. Belki bu son ikisi, ne bir aile – hânedân sonucu oturmuşlardır tahtlara ne Franko, Pinochet gibi bir askerî ihtilâl sonucu gelip oturmuşlardır. İkisi de seçimle, seçilerek geçmişlerdir başa, başlangıçta.

Bu sayılanların unvanı ne olursa olsun Kral, Şah, Padişah, İmparator; hepsi sonunda yönetici değiller mi? Eveeet! Hadi bunları seçmedik, seçilmedi. Kendilerinden aldıkları güç ile istediklerinde, astıkları astık kestikleri kestik. E bir düşünün lûtfen, diğerlerini, yani seçimle gelen  yöneticileri kim seçiyor şimdilerde? Biiiz, kendimiz.  

Evet, geçmişte böyle değil(di), bir toplumu yönetecek biri bir ailenin devamı ise (ki hanedân diyoruz) toplum da ses etmiyor, edemiyorsa, durumu kabûlleniyordu. (İngiltere Kral’içesi’, Belçika Kralı). Yok bu koltuğa oturan, elindeki güç ile bunu başarıyorsa yani bir ihtilâl ile geçiyorsa başa (Gereral Franko, Albay M. Kaddafi), yapacak ne var deyip susuyorsa toplum, ölür gider de kurtuluruz diye bekliyordu, durum aynı durum.

Bu iki şıkkın dışında bir 3.sü adına Demokrasi dediğimiz yol. Seçiyoruz, biiiz seçiyoruz.

Seçim dedim de Dünya’da canlılar içinde bir aile olarak yaşayanlar var İnsan, Aslan gibi canlılar, topluca bir soy ya da bir sülâle gibi yaşayanlar var Fil, Maymun gibi canlılar. (Bitkilerin de canlı olduğunu kabûllenirim ben, ne var ki onların böyle bir yaşamı seçme şansları, yönetici seçme şansları yok). Ancaaak, İnsan dışındaki aile ya da soy-sülâle gibi bir etken ile bir arada- toplu yaşayan ve adına hayvan dediğimiz canlıların bir yöneticilerinin olduğunu görürüz. Ne var ki onlar yöneticilerini kendileri  seçmiyorlar, aile iseler ailenin bir büyüğü bu işi üstleniyor sevk-i tabii ile. Yok toplu yaşayan kalabalık bir kitle iseler Bizonlar gibi Filler gibi, aralarından hangileri ileri çıkıp bu göreve talip iseler bir çatışmaya giriyor ve kazanan Reis (yönetici)  oluyor, kaybeden kenara çekilip (belki gruptan ayrılıp) kazanana uyuyor. Yaniii başa geçecek olanı seçmiyorlar, kazanan geçiyor başa. Yine güçlü olan.

Pekiii insan dediğimiz sözümona akıllı zeki bizler? Seçiyoruz! Demokrasi içinde isek yani halâ yeryüzünde var olan Kral ve benzeri adla, başta birinin olduğu toplumlar değilsek, kendimiz seçiyoruz. Amman ne iyi. Sonra da seçtiğimize tapıyoruz, ediyoruz lâyüs’el.

Seçiyor muyuz sahiden? Yoksaaa…  

Bu (lâyüs’el) aslında kişiye özgü bir sıfat olmasa gerek. Ne demek o? Derseniz. “Soru sorulamaz ve bu yüzden de  sorumsuz durumdaki kişi ya da güç” demektir.. E o zaman; soru sorulamıyacak tek var (olan) Allah’tır. O en iyi ve doğru olanını bilir ve en iyi ve doğru olanını yapar, bence Neyi soracağız ki kıt ya da yarım aklımızla. Hoş sorsak alacağımız cevap olacak  diyelim, anlıyacak mıyız ki? Bu sıfatı insana giydirirsek…acabaaa?  - literature edebiyat kitap

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir