1979 İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra her Ramazan ayının son cumasında “Uluslararası Kudüs Günü” düzenleniyor.
ABD ve Batılı ülkelerin hegemonyasına meydan okunuyor, Müslüman dünyasında birleşme ve Filistin’e destek amaçlanıyor.
Bu yılda önceki yıllarda olduğu gibi hem ülke içinde hem de yurtdışında pek çok İranlı;
İsrail’in yıkılmasını, ABD ve Suudi Arabistan’ın bayraklarının yakılmasını talep eden üst düzey İranlı yetkililerin nefret söylemlerini içeren gösterilere katıldı…
*
Ancak ABD Başkanı D. Trump’ın, Mayıs’ta ülkesinin İran nükleer anlaşmasından çekilmesi kararını alması,
İran’a yönelik yaptırımların 90 ve 180 günlük periyotlarla yeniden uygulanacağını duyurması,
Nihayet ABD’nin müttefik ülkeler ve şirketlerinden İran’dan yaptıkları petrol ithalatını 4 Kasım’a kadar sonlandırmaları talebi,
Bir taraftan küresel petrol piyasasında ham petrol fiyatlarında hızlı artışa,
Diğer taraftan İran’ın petrol ihracatı düşeceği için İranlıların tasarruflarını Tümen’ den Dolar’a çevirmelerine ve ithalat maliyetlerinin yükselmesine yol açtı…
*
Ocak’ta ekonomik sıkıntıyla başlayan gösteriler 80’den fazla İran şehir ve kasabasına yayılmıştı.
Göstericiler yüksek fiyatlara ve yolsuzluk iddialarına karşı öfkelerini haykırdılar, ancak protestolar nadiren politik bir boyut aldı.
Pazartesi günü ise DUBAİ, BAE ve İran ekonomisinin ivmelediği protestocular, Tümen’in çöküşünün öfkesiyle Tahran Kapalıçarşısı’nda eylem koydular.
Parlamento önünde polisin göz yaşartıcı gazlarına karşı Yüksek Lider Ayetullah Ali Hamaney’i istifaya çağırdılar…
*
Ocak’ta patlak veren küçük kasaba çatışmaları ile Kapalıçarşı’daki protesto gösterileri pek çok yönden birbirine zıttı.
Bu kez İran’ın ekonomik olarak ayrıcalıklı orta sınıfı eylemdeydi.
ABD’ nin yaptırım kararları paralelinde Çin’in türlü desteğine rağmen, BAE ve Suudi bankalarının İran’la ilgili sıkıntıları yükselmişti.
Fransa’nın Total SA ve Rusya’nın Lukoil şirketleri planlı yatırımlardan çekilmiş ve İran ekonomisi belirsizliğe gömülmüştü.
Gösterilerde, İran’ın geleneksel Kudüs Günü alışkanlıklarına rağmen Filistin’e verilen destek, Suriye politikası ve hükümetin Suriye harcamaları keskin biçimde protesto edildi!
*
Her iki protesto yakın bir devrime işaret sayıldı…
Cumhurbaşkanı H.Rouhani, protestoların ABD’nin İran’a açtığı psikolojik, ekonomik ve politik savaşının bir parçası olduğunu,
Ancak ”hükümet gelirinin etkilenmediğini, en kötü durumda bile İranlıların temel ihtiyaçlarının karşılanacağını, yeterli şeker, buğday ve yemeklik yağın bulunduğunu ve piyasaya enjekte edilecek yeterli dövizin olduğunu ” söyledi…
*
İran hükümeti, ekonomisini tehdit eden ABD yaptırımlarına direnmek için 1.300’den fazla ürünün ithalatını yasaklamak dahil yükselen fiyatları kontrol etmek için yeni planlar uyguluyor.
Uluslararası Para Fonu, Mart’ta İran hükümetin 112 milyar dolarlık rezerv tuttuğunu ve İran’ın cari fazlaya sahip olduğunu bildirmiştir.
Bu rakamlar, İran’ın dış ödemeler krizi olmadan yaptırımlara dayanabileceğini gösteriyor...
*
Ancak İran para biriminin değerindeki keskin düşüş İran ekonomisinde karışıklık yaratmış, hükümete ve bankacılık sektörüne meydan okumaktadır.
Yüksek seviye petrol ve gaz gelirlerine rağmen, yerel para biriminin değer düşümü vatandaşlarla bankacılık sistemi arasındaki güvensizliği yansıtıyor.
İran İslam Cumhuriyeti’nın ekonomi politikasında ikili ekonomiye de ışık tutuyor.
Aynı zamanda İran’ın jeopolitik alandaki gücüyle ilgili ekonomik sonuçlara işaret ediyor…
*
İran 2017’de Riyal para birimini Tümen’e değişmiştir.
İslam Cumhuriyeti’nin ilk günlerindeki Riyal ile bugünün Tümen’inin küresel pazar değerleri incelendiğinde İran yerel para biriminin korkunç sıkıntıları açıkça görülüyor.
İslam Devrimin ardından İran Riyali yedi dolar iken, bugün serbest piyasada dolar on tümenden işlem görüyor.
Paranın değerindeki düşüşle birlikte vatandaşlarla bankacılık sistemi arasındaki güvensizlik iyice yerleşmiştir.
Yerel para biriminin ulaştığı en düşük değer ile devletin petrol ve doğalgaz gelirleri arasında belirgin bir çelişki vardır.
İran petrol piyasası, günde dört milyon varil üretim kapasitesine sahip beşinci sıradadır, ek olarak İran’ın doğal gaz rezervleri, bilinen tüm gaz rezervlerinin yüzde 17,5’ini oluşturuyor.
İran’ın GSYİH’sı 1,63 trilyon dolar ve kişi başına düşen GSYİH 20 bin dolar olarak tahmin ediliyor ...
*
Ancak bu rakamlar işsizlik, enflasyon, ortalama aile geliri ve hane halkı harcamaları sepeti ve ciddi konut sıkıntısıyla yaşayan İran nüfusunun karşılaştığı gerçekliği yansıtmıyor!
Çünkü petrole dayalı ekonominin İslami rejimin koyduğu kurallara göre şekillenmesi kronik sorunları yaratıyor.
Ekonomik rejim mal ve hizmet üretim ve tüketimi söz konusu olduğunda iktidarın kurulmasını da belirleyen özel sektörü zayıflatan bir komuta ekonomisi karakteri arz ediyor.
İçe dönük ve nispeten kapalı bir ekonomidir.
İranlı karar mercileri doğrudan yabancı yatırıma sıcak bakmıyor ve yüksek gümrük vergileri uygulanıyor.
Tüm bankacılık ve ticaret işlemlerinde ve para akışında devletin ağır bir denetim mekanizması bulunuyor…
*
İran ekonomik rejimi; hükümetin uyguladığı resmi ekonomik rejim ve “Hayır Vakıfları Ekonomisi” olmak üzere iki paralel eksendedir.
Vakıfların en büyüğü, ulusal petrol şirketinin ardından ülkenin en büyük ikinci ekonomik varlığı olan ” Ezilenler ve Engelliler Vakfı” dır.
İslamcı rejim bu vakıflarla alt sınıfların ihtiyaçlarını karşılamayı, İslami eğitim ve kültür konuları üzerinden çeşitli refah biçimlerini sağlıyor.
*
Hayır kurumları devlet muhasebesi sisteminde izlenme, vergilendirme , raporlama veya kayıtlara tabi olmayan güçlü bir ekonomik eksendir.
Bu suretle anormal boyutlarda yolsuzluk, vergi kaçakçılığı ve kaynak tahsisine yol açıyor.
Dahası İran anayasası Yüksek lider ile Cumhurbaşkanı arasındaki iktidar dengesini açık bir şekilde tanımladığı için Yüksek Lider’i gündem belirleme ve kaynak tahsisinden sorumlu tutuyor.
Sonuçta devlet gelirlerinin büyük bir kısmı doğrudan Ayetullah Hamaney’in himayesindeki varlıklara aktarılıyor.
Böylece Devrim Muhafızları Ordusu sadece müthiş bir güvenlik gücü değil, aynı zamanda güçlü bir ekonomik topluluğa dönüşmüş bulunuyor.
*
Ama İranlılar artık paralarının değerlerini korumak için yabancı paraya çevirme arzusundadırlar, bu bankacılık sistemindeki popüler güvensizliğe işaret ediyor.
Temel ürün sepeti üzerindeki enflasyon ve yükselen fiyatlar, bankacılık alternatifinin bulunmadığı durumlarda sürekli bir çözüm arayışına yol açıyor.
Para biriminin değerindeki düşüşe, hükümetin teşvik eksikliğinden kaynaklanan yerel piyasa üretiminde sürmekte olan bir düşüş eşlik ediyor.
Yüksek işsizlik rakamları ve yerel ürünlere yapılan ithalat tercihleri de döviz sıkıntısına katkıda bulunuyor.
Bir çok kuruluş serbest ekonominin temel ilkelerini ortaya koyuyor, özel sahipler neyin üretileceği, nasıl fiyatlandırılacağı ve neye yatırım yapılacağı konusunda kendi kararlarını alıyor.
Bu tür gelişmelerle İran ekonomisi giderek zayıflıyor..
İran İslam Cumhuriyeti tarihinin en zor günlerinden geçiyor…
*
Dünyada ticaret savaşları sürerken. ekonomik ortam değişmiş, bol para dönemi bitmiş, merkez bankaları bilançolarını küçültmeye başlamışlardır.
Başkan Trump, bölgede İran ve Suriye merkezli riskleri yükseltiyor.
İşte Kasım’dan itibaren İran’dan petrol ithal edecek ülkeleri ve şirketlere yaptırımlar uygulayacakları konusunda uyarıda bulunuyor.
*
Türkiye ise Demokrasi , Hukukun Üstünlüğü, Kalitesiz Eğitim ve İnsan Hakları gibi temel sorunları yaşıyor.
Bir “Komuta ekonomisi” yöntemiyle sıcak paraya, krediye, tüketime, ithalata dayalı büyüme modelini sürdürüyor.
Parlamenter sisteminin yerine yeni devlet yapılanmasının nasıl olacağı, bakanlıklar, kuruluşların ne kadar zamanda yeniden örgütleneceği belli değildir.
Ekonomide yüksek enflasyon, işsizlik, tarımda dışa bağımlılık, cari açık, bütçe açığı gibi büyük sorunlar bulunuyor..
Buna karşılık hane halkının ve şirketlerin borçları zirve yapmıştır.
Haydi! Hane borçlarının Türk lirası olarak ödenmesi bir iç sorundur ama şirketlerin iç ve dış borçları çok yüksek olup bu yıl içinde ödenmesi gereken borç toplamı 185 milyar dolardır.
Ayrıca 55 milyar dolarlık cari açığın finansmanı için yeni borçların bulunması gerekiyor ki; çözümleri çok zordur.
*
ABD’nin Ortadoğu’da İsrail -İran ekseninde İran ve Türkiye’ye verdiği mesaj açıktır.
“İslamcılık ve ekonomisi ile varılacak bir menzil yoktur. Böyle devam etmeniz halinde hiçbir zaman güven içinde olmayacaksınız.”
*
Bu sırada ABD Başkanı D. Trump’ın Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Ürdün’ün desteğini aldığı ,
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın tutumuna bakılmaksızın,
İsrail- Filistin arasında “yüzyılın anlaşması” barış planını açıklamaya hazırladığı bilgisi geçiliyor…
28. 6. 2018
Bir yanıt yazın