Batıyla Batanlar

Nisan 2007 tarihinde çıkan, Batıyla Batanlar Bir Mühendisin Notları kitabımın ön sözünde, şöyle bir cümle kullanmışım; Ortaya koymaya çalıştığım husus, küresel güç odaklarının mazlum ülkelere dayattığı yaşam ve yönetim biçimine bir başkaldırı denemesidir.

Beni kitabı yazmaya zorlayan sebep ise, o zaman da iktidar olan siyasal İslam’ın Batı ile her konuda birlikte olması Batının ve Atlantik’in tüm emirlerine uymasına duyduğum tepkidendi.

Kitabı yazdığımda, siyasal İslam, neo-liberaller, gladyo ve onun cemaati Feto bir koalisyon halindeydiler. Batının AKP iktidarından en üst düzeyde memnun olduğu bir süreçti. Daha temiz bir dille söylesek, Atlantik’in Türkiye’nin siyasal rejimini tamamen kontrol ettiği bir dönem.

Büyük tekellerin ve onun sermayesinin önündeki tüm engeller kalkıyor. Cumhuriyetin birikimleri çok uluslu şirketlere satılıyor. Türk ordusu ABD tarafından sorunlu bölgelerde müdahale gücü olarak kullanılıyor. Kıbrıs “yes be annem” adı altında Annan Planına dahil ediliyordu.

Fakat iktidar Batının tüm isteklerini karşılamasına rağmen, Atlantik’in istekleri bitmiyordu. En sonunda da ulus devletin parçalanmasını istediler. Siyasal İslam buna evet demesine rağmen Türk halkı ve ülkenin içinde bulunduğu durum buna müsaade etmedi.

Uzatmayalım siyasal İslam Atlantik’in isteklerini karşılayamayacak noktaya gelince, daha doğrusu halk ile karşı karşıya gelince seçimlerdeki oyu da düşmeye başlayınca, ABD ve onun gladyosu siyasi iktidarı al aşağı etmek istedi. 15 Temmuz Atlantik ve Batının gerçek yüzünü halkımız içinde bilinir hale getirdi. İktidar değişecekse halk kendisi bunu yapmalıydı ama ABD istediği gibi bir başka iktidar daha getirmek istiyordu.

İşte yukarıda anlatmaya çalıştığım bu süreci yaşarken ve anti emperyalist bir düşünce her geçen gün güç kazanırken yeni bir seçime gidiyoruz.

Millet İttifakının ya da Batı yanlısı ittifakın Cumhurbaşkanı adayı İnce’ye soruluyor. Batı mı Avrasya mı ne düşünüyorsunuz? Kesinlikle Batı diyor. NATO diyor. Velhasıl Amerika diyor.

Bu dönemde, Batının ve Amerika’nın yanında olmak; terör sorununun çözümünde daha doğrusu çözümsüzlüğünde, PKK ve onun uzantısı olan siyasi kadrolarla birlikte olmayı gerektiriyor.

Gene geldik Batıyla batanlar çukurunun ucuna…

Siyasal İslam Batının tüm dediklerini yaptı ama Batıya gene de yaranamadı. Bu tecrübe ortayken, hala Batı diyorsan sen Dünyadaki yeni dengeleri ve gidişatı bilemiyorsun demektir. Asya’yı hiç bilmiyor, hiç tanımıyorsun demektir.

Ana dilde eğitimi savunmak bölünmeyi savunmaktır. PKK siyasal hareketinin devamı olan siyasetleri savunmak anlamındadır.

Açıktan değil ama dolaylı yollardan bölünmeyi savunan kişi, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı adayı olmaması gerekir. Türkiye’nin bütünlüğü, iktidar olma heveslerine feda edilecek bir durum değildir.

İnce’ye soruluyor terörü nasıl çözeceksin? Mecliste diyor. Mecliste çözülseydi kırk senede çözülürdü. Terör mecliste çözülemez. Terörün elinde silah vardır. Terör silahla çözülür. Terör veya onun uzantısı siyasal kadrolarla uzlaşmak bölünmede uzlaşmaktır.

Hiçbir şeyi görmüyorsanız, siyasal iktidarın bile Atlantik Sevdası ile gelip Atlantik ile çatışmak zorunda kaldığını görün.

Türkiye’nin dinamikleri; Batı ve Atlantik saldırılarına Avrasya ittifakıyla karşılık vermekten geçer.

Kuzey Kore Başkanı Kim’e senin sonunda Kaddafi gibi olacak diyen mafya ile beraber olacağım demek, siyaseten de, ideolojik olarak da yanlıştır. ABD ile birlik olmak mafya ile birlik olmak anlamındadır. Avrupa bile kendisini ABD’den kurtarmaya çalışırken, NATO’dan yanayım demek, siyasetsizliğin geldiği yeri gösterir.

20.5.2018

Nisan 2007 tarihinde çıkan, Batıyla Batanlar Bir Mühendisin Notları kitabımın ön sözünde, şöyle bir cümle kullanmışım; Ortaya koymaya çalıştığım husus, küresel güç odaklarının mazlum ülkelere dayattığı yaşam ve yönetim biçimine bir başkaldırı denemesidir. - batıyoruz

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir