Her şey gözümüzün önünde olup bitiyor…
Geçmiş, tarih, gerçekler, toplum yapısı, adalet yeniden düzenleniyor. İstiklal Marşının bestesi bile değiştirilmek isteniyor. Şimdiden bazı kuruluşlarda nota değişikliklerine gidilmeye başlandı bile…
Sanayi geriliyor, tarım geriliyor. Dolar başını aldı, gidiyor. İşsizlik, yoksulluk en üst düzeyde…
Savcılar, hâkimler Sarayda kura çekiyorlar. 1236 görevli yeni yerlerine atandı…
Adalet mensupları Cumhurbaşkanını büyük bir coşkuyla, alkışlarla karşıladılar… Bir gelenek daha böylece tarih oldu…
Adalet mensuplarının önünde ilik, düğme yoktur. Çünkü onlar kimsenin önünde el pençe divan durmazlar. Kimseyi alkışlamazlar… Kimsenin önünde önlerini iliklemezler.
Bu bir gelenektir. Bu gelenek uzun yıllardan bu yana sürüp gelmiştir… Adaletin ve adalet adamlarının tarafsızlıklarına gölge düşmemesi için, tüm iktidarlar bu kurala uymuştur.
Çünkü yargı hepimizin güvenmesi gereken bir kurumdur ve herkes ona gözü gibi sahip çıkmalıdır…
Ne yazık ki son zamanlarda bu gelenek de önemsenmemeye başlandı.
Bütün bu gelişmeler, yasaların, toplum kurallarının yeniden tasarlanması, düzenlenmesi toplumda umutsuzluğa, karamsarlığa neden oldu.
Halk, “Ne olacak halimiz, nasıl kurtulacağız bu baskıdan, bu zulümden, bu iktidardan?”
“Nereye gidiyoruz?” demeye başladı…
Onlara yanıtımız şu olacak:
Hiçbir dönemde, hiçbir iktidar zamanında ülkemiz, Ulusal Kurtuluş Savaşı döneminden daha ağır koşullara sahip olmadı. Hiçbir dönemde, yerli ihanet erbabı tarafından ülkemiz, göz göre göre, o yıllardaki gibi, düşman eline bu kadar açık, seçik koşullarda teslim edilmedi ve Mustafa Kemal ve arkadaşları gibi ölümle burun buruna gelmedi…
Böyle çok ağır koşullarda bile halkımız, milletimiz, Yedi Düveli yenip, geleceğimizi kurtardı ise, günümüzde de bu yüce millet, önünde sonunda, kurtuluşu gerçekleştirecek, ulusumuzu aydınlığa kavuşturacaktır.
Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
ÇÜNKÜ ATATÜRKÇÜNÜN KİTABINDA UMUTSUZLUK, KARAMSARLIK YAZMAZ…
Atatürkçü vatanını kanının son damlasına dek korur…
Peki, neden Kurtuluş Savaşı öncesi günlere yeniden döndük? Neden tekkeler, zaviyeler, tarikatlar yeniden boy gösterdi ve gericiler topluma yeniden yön vermeye başladılar ve ATA’mıza yeniden savaş açtılar?
Neden toplum düzeni alt üst oldu ve Gazi Mustafa Kemal’in kapıdan kovduğu yobazlar, yeniden bacadan ülkemize giriş yaptılar?
Bunun bir tek nedeni var:
Muhalefetin, Atatürkçülerin, devrimcilerin Ortaçağ düşüncesine ve Ortaçağ kalıntılarına karşı 2002’lerden bu yana, yeteri kadar dik durmamaları, yeteri kadar mücadele vermemeleri, hatta zaman zaman onlarla birlikte hareket etmeleri; Atatürk Devrimlerinin ayaklar altına alınması karşısında sessiz kalmaları, ödün vermelerinden kaynaklanmaktadır…
Düşman donanmasının denizlerimize demirlemesi karşısında Atatürk’ün “GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER” kararlığı onlarda yoktu.
A’dan Z’ye tüm kamu kuruluşları, Cumhuriyetin birikimleri “babalar gibi” satıldı. Her şey özelleştirildi. Devlet, fakir fukaranın sosyal devleti olmaktan çıkarıldı. Ama kimsede ses yoktu…
TBMM’sine ve resmi kurumlara Türbanın girmesi karşısında “Şimdi sırada türban var, AKP ile el ele, gönül gönüle verdik mi o sorunu da çözer, böylece insan haklarında, özgürleşmede büyük bir adım atmış oluruz …” diyorlardı…
Mustafa Kemal Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz…” demişti.
Ama olmuştu…
Ortalık yobazlarla dolmuştu. Gericiler kol geziyordu…
Böyle bir ortamda “Türkiye’de laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum, ben cemaatlere saygılıyım, insanlarımız manevi dünyalarında cemaatlere yakın olabilir. Nurcu da olabilir, Süleymancı da Fethullahçı da… Yeter ki bunu siyasallaştırmasınlar. Manevi dünyayı siyasete alet etmesinler…” diyen muhalefet liderleri vardı…
Hani türküde söylendiği gibi; “Sonunda gele gele geldik bir kara taşa…” Bugünkü karanlık döneme ulaştık.
Ama hiçbir şey bitmiş değil.
Yeter ki dik durmasını, Atatürk Devrimlerini savunmasını bilelim.
Tam Bağımsızlığımıza sahip çıkalım.
Yobazlığa, gericiliğe karşı çıkalım.
Bayrağımıza, İstiklal Marşımıza, Cumhuriyetimize, Atatürk’ümüze, Çanakkale’mize sahip çıkalım.
VATANIMIZA SAHİP ÇIKALIM…
Bir yanıt yazın