BAYRAĞIN BAŞINA GELENLER (2)

BAYRAĞIN BAŞINA GELENLER (2) - 10bayrak
(RESMİN SOL KÖŞESİNDEKİ SURİYE BAYRAĞINA DİKKAT)

BAYRAĞIN BAŞINA GELENLER (2)

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

               Aynı başlıklı ve 28 Mayıs 2012 tarihli ilk yazıyı yazarken, ikincisini yazacağımız zinhar aklımıza gelmemişti.

               Kader utansın.

               Ve o yazıyı şöyle bitirmiştik;

               “Sahi…. bir de Türkler vardı değil mi?

Var mıydı?”

               Acı bir biçimde öğrendik ki “varmış”..

               İslahiye’de, ne idüğü belirsiz Suriyelilerin “iskân ve rehabilite” edildiği bilmemne kente 1500 Türkmen getirilmeye kalkılınca “diğerleri” isyan etmiş, silahlı polisleri rehin almış, 5 askeri yaralamış.

               Ve… kampın kapısında asılı Türk bayrağını indirmiş..

               Vah!

               Hâlbuki bir zamanlar;

“Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:

Yer yüzünde yer beğen !

Nereye dikilmek istersen,

Söyle, seni oraya dikeyim !”

diyen biz değil miydik?

Türk bayrağı, Türk’ün bayrağı “öz yurdunda garip” mi olacaktı?

               Bu hallere mi düşecekti?

               Bu günleri de mi görecektik?

               Ve daha da acısı, 1500 “Türkmen”, “sığındıkları” “Türkiye”de “başkaları” tarafından istenmeyecekti, öyle mi?

               Vah bize!..

               Suriyeliler, Hatay’ı haritalarında hep kendi sınırları içinde gösterirlerdi ya; yoksa bu vesileyle ge(tiri)ldikleri Hatay’da “70 yıllık rüyalarını” gerçekleştirdiklerini mi zannettiler de Türk bayrağını indirip, Türkleri istemeyip, Türk askerini yaralıyor, Türk polisini rehin alıyorlar?

               “Ne idüğü belirsiz” dedik, çünkü kimlik ve kişilikleri konusunda mebzul miktarda, muhtelif rivayet mevcut..

               Amerikan gazeteleri bu kamplarda “batılı ajanlar” tarafından, silah temini ile “eğitim” verildiğini; “eğitim alanların” zaman zaman Suriye’ye “göreve” giderek döndüklerini yazıyor.

               Şunları da Ragıp Duran yazıyor;

               “Antakya merkezde, İskenderun ya da Samandağ’da insanlar bir tek konuya kilitlenmiş durumda. Gazeteci, aydın ya da esnaf… Hepsi şikâyetçi. Eskiden turist olarak buraya gelen ya da buradan geçen sıradan turistlerin yerine artık ‘acaip Suriyeliler’ var. Bir de İngilizce konuşan şeyler…

İstanbul’dan uçağa binerken gördüm, duydum: Antakya seferinin yolcuları bu kez farklıydı. İngilizce konuşan orta yaşlı erkekler. Aslında acayip yabancı, ama yerli gibi davranmaya çalışan tipler. Araya kâh Türkçe kâh Arapça sözcükler sıkıştırıyorlar. Resmî olarak gazeteci, insanî yardım kuruluşu görevlisi, Kızılhaç personeli… filan ama, gayrıresmî olarak başka bir şey olduğu neredeyse alnında yazıyor. Ben bunlara 1991 harekâtında Nusaybin’de, Cizre’de, Kamışlı’da, Duhok’ta çok rastlamıştım.

               Mülteci kamplarındaki durumu konuşuyorlardı. Tercüman sıkıntısından yakınıyorlardı. Yazdığı raporun ciddiye alınmadığını anlatıyordu. Türkiye-Suriye sınır bölgesinde sadece keşif uçakları dolaşmıyormuş demek ki…

Sohbetlerde varsa yoksa tek konu Suriye burada:

– Suriye Özgürlük Ordusuymuş!.. Demokrasi için mücadele eden adam komşusuna ya da Amerikan’a sığınmaz, ülkesinde kalır, halkıyla savaşır.

– Mülteci kamplarında kimin eli kimin cebinde meçhul… Biz akrabalarımızı görmeye gidemiyoruz, sarışın mavi gözlü blucinli adamlar teftiş yapar gibi cirit atıyor içeride…

– Bunlar ne biçim muhalif demokratmış yahu… Hırsızlık bunlarda, kızlarımızı, kadınlarımızı taciz bunlarda… Bir de anlayamadım, Kuzey Afrika şivesiyle, galiba Libya, Arapça konuşan birtakım adamlar piyasada”…

Biz bu filmi, Türkiye’de “tedavi gören Libyalılar” örneğinde de görmemiş miydik?

Kaldıkları otellerde, hastahanelerde türlü vukuat, bayrak indirme/çekme olayları yaşanmamış mıydı?

Ne yaptığımızı gerçekten biliyor muyuz?

Basında; kimlikleri, kişilikleri her neyse bu Suriyelilere ücretsiz sağlık, eğitim, gıda yardımı dâhil her türlü kolaylığın gösterildiği, hâttâ belli limitli harcama kartları dağıtıldığı yazılmıştı.

21 Temmuz günü AA’dan Yusuf Maltaş’ın ŞanlıUrfa’dan bildirdiğine göre ise şöyle bir durum söz konusuydu;

“AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesindeki çadır kentte kalan Suriyelileri ziyaret etti.

Gedikli, Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki çadır kentte misafir edilen Suriyelilerle iftar yaptıktan sonra karayoluyla geldiği Ceylanpınar ilçesinde de çadır kentte kalan Suriyelilerle görüştü.

Kendilerine daha fazla hizmet edebilmek için gayret gösterdiklerini ifade eden Gedikli, konuşmasının ardından kampta kalan Suriyelilerin, sorun ve taleplerini dinledi ve yetkililerden bilgi aldı.

Şanlıurfa Valisi Celalettin Güvenç’in, ‘Türkiye’de kalan Suriyelilere belli bir ücret ödenmesine ilişkin konunun gündemde olduğunu’ söylediğini aktaran Gedikli, şöyle devam etti:

‘Bu durumu Ankara’ya döndüğümüzde kararlaştıracağız. Tabi bu harçlık şeklinde düşünülen bir ödeme. Sayın Valimiz’in de hatırlatmasıyla Ankara’ya döndüğümüzde onun da bir değerlendirmesini yapacağız. Sayın Valimiz’in gündeme getirmiş olduğu bir konu, böyle bir konunun görüşüldüğünü de kendileri ifade ettiler. Gelen insanlar içinde eğitimli ve vasıflı insanlar olduğunu gördük. Mesela inşaat mühendisleri vardı. Onları tabi geçici olmak kaydıyla belli işlerde değerlendirilmesi ve istihdamıyla ilgili bir çalışmanın da yürütüldüğünü ifade ettiler. Böyle bir şey de söz konusu olabilir. Onu da tabi değerlendirmesini ayrıca yaparız’.’

Dedi, ertesi gün de İslahiye’de bayrak indirildi.

Türkiye’de işsizlik “sıfır”dı, atanamayan tek bir diplomasız yoktu, fakirlik tamamen bitmişti ki Suriye’lilere harçlık veriyor, işe alıyorduk.

Bu arada Hatay’da da, mevcut iki devlet hastahanesi binasından birinin Suriyeli sığınmacılara tahsis edildiği ortaya çıkıyordu.. Hastahane iki ay önce kapatılmıştı.

Konuya ilişkin bir açıklama yapan Hatay Tabip Odası eski başkanı ve CHP Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu, Antakya Devlet Hastanesi’nin çok daha gelişmiş teknolojilere sahip olan binasının Suriyeli sığınmacılara tahsis edildiğini dile getiriyordu..

“Durum”, “Besle kargayı oysun gözünü” kolaycılığı ile açıklanamayacak kadar elimdir, vahimdir, fecidir.

Bayrak olayı ile ilgili ilk haberlerde “5 jandarma askerinin” yaralandığı notu da yer almıştı.

Ben “ilgili kurum âmiri”nin yerinde olsaydım…

Derhal bölgeye intikal ile..

İki damla gözyaşı dökerdim..

Ama …. değilim..   23 Temmuz 2012

 

 

57′NCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

 

 

BAYRAĞIN BAŞINA GELENLER (2) - 10bayrak

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir