KAZ YEŞİLİNİN ULUDERE KATLİAMI


İşgalci ABD, predatör-insansız hava araçlarını Irak semalarından keşif faaliyetlerinde kullanıyor-gerektiğinde de,Türkiye’ye terörle mücadele işbirliği kapsamında Türk- Irak sınırı ve Kuzey Irak topraklarındaki  PKK hareketliliğinin istihbaratını  veriyor.
Türkiye’nin,heron- insansız hava araçlarıysa sadece Türk semalarından istihbarat ediniyor.
*
Nitekim ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri bir kaç gün önce Wall Street Journal’a ,29 Aralık 2011’de Uludere Katliamına yol açan ilk istihbaratın ABD tarafından TSK’ya verildiği söylüyor.
Buna göreTürk Genelkurmayı aldığı istihbaratı eksik değerlendirmiş ve yanlıştan hareketle bombaladığı 35 kaçakçının yaşamını yitirmesine neden olmuştur,deniliyor.
*
Bir kez daha ABD Savunma Bakanlığından Türk Genelkurmayını suçlayıcı haber sızdırılıyor.
Başbakan Erdoğan,”İnsansız hava araçları direkt olarak TSK’nın emrinde hareket ederler”diyor.
Uludere katliamı üzerinden geçen 5 ay boyunca onca masum insanın niçin katledildiğini ve sorumlularını saptayamamış-şimdi,yeniden suçlanan Genelkurmay,”İlk görüntüyü biz tesbit ettik”açıklamasında bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Gül,”Bizim önce kendi milli kaynaklarımıza güvenmemiz gerekir”dedikten sonra,”Gereksiz bir polemiğe girmenin doğru olmadığı”söylüyor.
Uludere Katliamı faili meçhuller bataklığına sevkediliyor…
*
Şöyle başlamak gerekiyor;Fethullah Gülen cemaati ve Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’si birlikte ABD’den aldıkları destekle,TBMM’ni aşarak parlamenter demokrasiyi,Bakanlık sistemi aşarak kamu yönetimi örgütlenmesini by-pass etmiş,kamu gücü ve kamu yetkileri kullanan özerk kurumlarla halkın iradesini ekonomik işleyişten uzaklaştırmıştır.
Polis okulları ve akademilerden Emniyet ve İstihbarat’ta örgütlenmeyle giderek yargı,askeri ve sivil bürokrasi,yerel idareler,medya,üniversiteler ve CHP’nin de denetim altına alınmasıyla siyasal ve toplumsal tüm sistem kontrol altına alınırken modern Türkiye Cumhuriyeti sonlandırılmış ve yerine ileri demokrasi vaadiyle totaliter,islamcı bir kanun devleti oluşturulmuştur.

*
Ne ki iktidarın gücünü  konfederal anayasa,ulus,vatan,siyaset talebiyle bu resmin dışında kalan PKK Kürt hareketi eksiltmemelidir!
Bu yüzden,2008’den 2011’e kadar devletin ve hükümetin resmi bir heyeti,”Barış ve Kardeşlik Projesi” çerçevesinde belli aralıklarla Abdullah Öcalan ve örgütüyle, devamında uluslararası bir kurumun ev sahipliğinde Oslo’da olmak üzere müzakerelerde bulunuyor…

*
12 Haziran 2011 Genel Seçimleriyle başlayan süreçte Abdullah Öcalan,kapitalist modernitenin Kürtleri yok etmemesi için yerleşik konuma oturtmak üzere Kürt kimliğine özgürlük talebinde bulununca işin rengi değişiyor…
Öcalan,”AKP ne kadar Kürtlerden daha fazla oy alır ve Kürtlerin oyu ne kadar azalırsa,o zaman AKP ‘Kürtleri ben temsil ediyorum.Kürtler bir şey istemiyor’ diyecektir.Bu durumda Kürtler geriler ve yok olma noktasına gelirler” öngörüsündedir ve 12 Haziran seçiminde -bizzat,Fethullah Gülen’den BDP’nin desteklenmesini istiyor.
Üstelik pazarlığı,”Ya 12 Haziran’dan sonra büyük anlaşma olur ya da topyekün büyük bir savaş olabilir,kıyamet kopar” diye koyultuyor ardından Temmuz 2011’de“Demokratik Özerk Kürdistan” konseptinde Kürt toplumunun gölge devletinin kurulması yönündesivil itaatsizlik eylemlerini başlattığında;çözüm için muhatap bulamadıklarından ve askeri-siyasi operasyonlarla tasfiyenin başlatıldığından bahsetmektedir!
*
Çünkü cemaat, din’i toplumsal davranış ve sosyal düzeni belirleyen bir sistematik olarak kurgulamakta ve bu kurguyu liberalizme monte etmektedir.
O nedenle PKK Kürt Hareketinin konfederalist siyaseti ve -elbette,bu siyasetin yürütülmesini teminen gelir kaynaklarına dair taleplerinde uzlaşması mümkün olmuyor.
Kürtlerin tasfiyesini gerçekleştirmeden iktidarın tamamlanmayacağı düşüncesiyle BDP nezdinde başlatılan fakat KCK-Ergenekon tanımlamasıyla da manipüle edilen siyasal ve örgütsel  tasfiye,Abdullah Öcalan’a  tecrit uygulamasıyla ideolojik tasfiye ile bütünleştiriliyor.
PKK gelirlerinde örgütün kontrol ettiği bir çok geçiş noktasında kaçakçılardan alınan vergiler önemli yer tutuyor.
Mazot,kozmetik,oto yedek parçaları,sigara- uyuşturucu ve insan kaçakçılığından ve kargo firmalarıyla beyaz eşya,giyecek,yiyecek,içecek mal ticareti ve dağıtımından sağlanan vergiler
KCK sözleşmesine göre,yerel kaynakların yerinde kullanılması ilkesine uygun olarak kullanılıyor!
Madem cemaatin ve iktidarın etkisizleştirilmesine yönelik bir savaşım verilmektedir – o taktirde, cemaat ve iktidarında tasfiyeyi sürdürmesi gerekiyor-işte;
Ders olsun, 29 Aralık 2011’de Şırnak’ın Uludere- Ortasu Köyü’nde F-16 savaş uçakları terörist sanılan(!) kaçakçıları bombalıyor ve PKK ortada kalan 35 kişinin cenazesine sahip çıkınca haklı olarak çıkarılan vaveylâda yargı ve kamuoyu olayın bir istihbarat zaafiyeti sonucunda olup olmadığıyla çalkalanıyor!

*
Bu keşmekeş mükemmel bir mizansende ardarda  bir takım gelişmelerle yeniTürkiye’nin güçlerinin belirlenmesine milat oluyor.
Mesela KCK operasyonlarında yakalanan kimilerinin MİT’in KCK içine soktuğu elemanlar olduğu ve bunların bazı sansasyonel eylemlerde kullanıldığından hareketle,Oslo müzakerelerinin sızdırılması ve Uludere Katliamı’daki yanlış istihbarata kadar Emniyet ve MİT karşı karşıya getiriliyor,hem MİT hem de Emniyet’te  Ergenekoncu kaydı düşürülmüş sicillilerinin tasfiyesi ve cemaatçilerin net egemenliğinin temini sağlanıyor-bu suretle,PKK’nın bulduğu vehmedilen istihbarat gediği de kapatılıyor.
Ya da ileri demokrasi söylemine rağmen siyasallaşmış yargının kamufle edilmesini teminen, kamuoyuna hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı pompalanarak herkesin yargılanabileceğine dair mesajlar veriliyor.
Ya da büyük rahatsızlıklara neden olan Özel Yetkili Mahkemelerin,milli güvenlik sistemi ve kapsamında MİT yasasının yeniden düzenlenmesinin tartışılması sağlanarak demokrasi havası basılıyor.
Ya da türlü kaşkarikolarla ileri demokrasi yolunda AKP iktidarının her kademesine TBMM’de yer alan yeniCHP ve MHP’den bir ayrıcalıkları olmadığının gösterilmesi ve BDP’nin de bu kararlılıktan ders almasına çalışılıyor.
*
Ya da Fethullan Gülen,cemaatinin geniş kitleleri etkileyebilen,partilere siyasetleri bazında destek veren ve bunu geri çekmesi durumunun toplumsal sigorta mekanizması gibi düşünülmesi gerektiğini istiyor ve TSK’ya da şahid oluyor!
Ergenekon davalarının demokrasi yanlısı subay çoğunluğu olmasa açılamayacağı ve devam edilemeyeceğini söylerken,”YeniTürkiye Benim”demeye getiriyor.
*
O nedenle Uludere katliamı üzerinden geçen 5 ay boyunca onca masum insanın niçin katledildiğini ve sorumlularını saptayamamış-şimdi,yeniden suçlanan Genelkurmay,”İlk görüntüyü biz tesbit ettik”açıklamasında bulunuyor.
Mükemmel bir müttefiktir!Ne yeniTürkiye’yi  planlayan ABD’yi,ne de yeniTürkiye Benim diyen Fethullah Gülen’i ele vermiyor.
Zaten Başkomutan Gül,”Bizim önce kendi milli kaynaklarımıza güvenmemiz gerekir.Gereksiz bir polemiğe girmek doğru değildir” demiyor mu?
Uludere Katliamı yeniCumhuriyet’in faili meçhuller bataklığına sevkediliyor…
21.5.2012

Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir