“Ne Menem Şeydir Şu Ermeni Soykırımı” adlı yazıyı aşağıdaki sözlerle bitirmiştim.
Dünyada dolaşıp duran bir fotoğraf var.
Soykırımın belgesi olarak sunuluyor.
Hani şu kafatası yığınlarından oluşan fotoğraf!..
Hani Türklerin kestiği Ermenilerin kafatasları diye anlatılan piramit…
Gelecek yazımda bu olayı bir kez daha anlatmak istiyor ve ülkesine doğru hizmet eden, ülkesini seven herkesi; Allah’a emanet ediyorum.
Görüşebilmek umuduyla…
Şimdi de verdiğim sözü tutma zamanı!
Görevli olarak Edirne’de bulunduğum yıllarda, Yunan devlet televizyonları EPT 1 ve EPT 2’yi de izlerdik. Bu kanallarda, yılda en az 15-20 kez, bir kafatası yığınını gösteren birtakım programlar yayınlanırdı. Kafatasları bir piramit oluşturacak şekilde üst üste konulmuştu. Piramidin fotoğrafı, siyah beyaz ve silikti. Program boyunca Türkiye’den söz edilir, söz konusu fotoğraf da program süresince ekrana yapışıp kalırdı. O fotoğraf; bir sağından, bir solundan, bir ortasından, bir alt kısmından, bir üstünden zumlanır; diskolardaki gibi, zum oranı artırılıp azaltılarak gelgitler yapılır, bununla izleyicilerin dikkat kesilmesi amaçlanırdı.
Derken, kısa bir süre sonra, Bulgar devlet televizyonu БНТ de devreye girdi. Benzer programlar üst üste yayınlanıp duruyor, bizlerse ne dediklerini pek anlayamıyorduk. Sorduğumuz kişilerse ya seyretmemişlerdi ya da bizim gibi anlamayanlar takımındandılar.
İstanbul’a döndüğümde, kablolu kanallarımızda yer alan ve Belçika, Fransa, Kanada başta olmak üzere Fransızca konuşan uluslar topluluğuna yönelik yayın yapan Frankofon televizyon kanalı TV5’te de aynı fotoğrafı gördüm. İlginç bir olaydı bu… Çünkü TV5; programlarında yerli yersiz Türkiye’ye saldıran, Türkiye aleyhinde yayın yapma fırsatı arayan kişilerce yönetilen, kalitesi vasatın altında kalmış istasyonlardan biriydi. Buna karşın, yayın yaptığı ve etkileme fırsatı bulduğu ülke sayısı da insan sayısı da hayli fazlaydı.
Türkiye’deki kablolu yayın hizmetleri, bugünkü gibi özel firmalara dağıtılmadığından, hâlâ devlet eliyle yönetilmekteydi. Bu iş bir bakanlığa bağlıydı. O bakanlığın başında da milliyetçiliği kimseye bırakmayan MHP’li bir bakan vardı. İşte o bakanın yayın onayı verdiği kanaldı TV5…
Malum fotoğraf, aynı günlerde, İngiliz BBC’de de boy gösterdi. İşin aslı anlaşılmıştı. Fotoğraftaki yığın, “Öcü Türklerin, 1915 yılında kestikleri melek Ermenilerin kafataslarından oluşuyordu (!)”.
Aman Allah’ım, vur Türklere; vur! Eline ne geçerse onlarla vur!
Ermeni’si, Yunan’ı, Fransız’ı, İngiliz’i, Kanadalısı, Amerikalısı vurur da Alman’ı, Belçikalısı, Hollandalısı durur mu?
Durmaz! Onlar da vuracak tabii…
Attıkları nara da şu: “İşte, soykırımın belgesi!”…
Hangi ülkenin televizyonunda yayınlanırsa yayınlansın, fotoğraf fluydu. Televizyonlar rengârenk, ünlü fotoğrafımızsa siyah beyazdı. Bu nedenle herkes; fotoğrafın eskiliğine inanmış, hatta bazı tanıdıklarımızdan, “Ermenileri kesmişiz ki, adamlar orijinal fotoğrafı gösteriyorlar.” sözlerini duyar olmuştuk.
Malum, milletçe teslimiyeti sever, yabancıların her söylediğini, bir karış açılmış ağızlarla hayran hayran dinlerdik.
Birden bir yanlış yapıldı. Çağ dijital haberleşme çağıydı. Diaspora, Türkler tarafından pek okunmayan; Ermeni, İngiliz, Fransız, Kanada, Yunan, Bulgar, Alman gazetelerinde sıkça yayınlanan bu fotoğrafı, internette bulunan çok sayıdaki sitelerinde de yayınlayıverdi. Ardından başlayansa rezillikler zinciriydi.
Fotoğraf sahteydi. Hatta fotoğraf bile değildi. Ünlü bir ressamın elinden çıkmış bir tabloydu. Öyle kafalara kazınmaya çalışıldığı gibi siyah beyaz da değildi.
Ressam her cismi orijinal rengiyle resmetmişti.
“1915 Olayları”nda yaşanmış bir anı gösterdiği söylenerek, aşağılık bir propaganda malzemesine döndürülen bu tablo, 1904 yılında ölen o ressamın eseriydi. Tablonun yapılış tarihiyse 1871…
1915’te olduğu iddia edilen olaylardan tam 11 yıl önce ölmüş bir ressamın, ölmeden 33 yıl önce yapmış olduğu bir tabloydu bize karşı kullanılan. On bir ile otuz üçü topladığımızda vardığımız noktaysa 1915’ten tam 44 yıl öncesiydi.
Yani, iddia edilen soykırım olaylarından tam 44 yıl öncesi…
İsterseniz 1871’den 1915’e kadar, parmak hesabıyla (!) yapın sağlamanızı. Sonuç aynı, şaşmıyor.
Bir şey daha var, bir ihtimal, ama çok önemli bir ihtimal:
Tabloya konu olan kafataslarının, Türklere ait olabileceği… Ruslarla yapılan bir savaş sonrası; gözünü kin bürümüş bir Rus komutan tarafından, ibret alınsın diye üst üste dizdirildiği…
“Sizi gidi sahtekârlar sizi!”…
“Sizi gidi tarih hırsızları sizi!”…
Kime mi söylüyorum: Tabii ki bu fotoğrafı kullanan tüm ülkelere, tarihçilere, politikacılara ve Türkiye’de yuvalanmış uzantılarına…
Allah topunun…
Söylediğim şudur: 1915 “Ermeni Soykırımı”nın belgesi diye, pişirilip pişirilip önümüze sürülen soykırım fotoğrafının aslında bir tablo olduğu, konusunun 1915’ten çok çok önce Çarlık Rusyası ordularının yaptığı bir savaşla ilgili olduğu, hâlen Moskova’daki önemli bir devlet müzesinde bulunduğu…
Sahtekârlık tarihinin zirvesinde gezinen rezilleri tarihin çöplüğüne atıp, tabloyla ilgili bilgileri bu kez de bir araya toplayarak yazıyorum.
RESSAM: Vasily Vasilyevich VereshchaginTABLONUN ADI: Apotheosis (Türkçe karşılığı tanrılaştırma)
TABLONUN KONUSU: Savaşın ilahlaştırılması
RESSAMIN DOĞUM YER-YILI: Çerepovets, Ç.Rusyası, 1842
RESSAMIN ÖLÜM YER-YILI: Port Arthur, Çin, 1904
RESSAMIN TEBAASI: Çarlık Rusyası
TABLONUN YAPILDIĞI DÖNEM ve YIL: Çarlık Rusyası 1871
TABLONUN HÂLEN BULUNDUĞU MÜZE: Dünyanın en önemli güzel sanatlar koleksiyonlardan önemli bir kısmının bulunduğu Rusya’daki Государственная Третьяковская галерея “Tretyakov (Tretyakovskaya) Devlet Galerisi”
Hadi, Ermenilerle Fransızların; yalan, iftira ve sahtekârlıklarına alıştık. Ya diğer ülkelere ne demeli? Hele hele bu tablonun ne olduğunu, kimin yaptığını, nerede bulunduğunu çok iyi bilen Rusya’nın; bunca yıldır hiç ses etmemesini nasıl karşılamalı?
Sahtekârlıkları bir kez daha tescillenen diğer devletler de aynen Ruslar gibi, yüzsüzce sustular. Sustular dediğimi yanlış anlamayın, onlar yalnız Apotheosis konusunda sustular. Yoksa hâlâ yüzsüzler.
“Taziyeci Başbakan” Ermeniler konusunda öyle büyük tarihî fırsat kaçırmıştır ki nasıl anlatsam bilemedim. Bunu da sonraki yazılarımda ele almak isterim. Seçim oyunu oynayacağına, biraz da ülkesini temsil ettiğini hatırlayabilseydi, soykırım konusunda bir çırpıda büyük sıçrama yapabilirdik. Maalesef, her zaman olduğu gibi, yine yanlış yola saptı.
Tablodaki kargalar bile olan bitene gülüyorlar.
Başbakan’dan, Ermenistan’dan, Ermenilerden, “Türkiye tarihiyle yüzleşmeli” diyenlerden, Türkiye’de yuvalanmış “Özürcüler”den; atalarımız, şehitlerimiz, kendimiz, çocuklarımız, torunlarımız ve Türkiye adına özür bekliyoruz.
Aslında beklemekte olduğumuz özürler bu kadarla sınırlı değil.
Onları da zamanı geldikçe konuşacağız.
Gelecek yazıya kadar, hepinizi Allah’a emanet ediyorum.
Esenlikler içinde mutlu kalın.
Günay Tulun
Bir yanıt yazın