DÜNYA’NIN DÖRT BİR TARAFINDAKİ KIBRIS TÜRKLERİ
HÜSEYİN MÜMTAZ
Kıbrıs’ta son sayımlara göre 300.000 Türk yaşıyor, bunun aşağı yukarı 10 misli de yurt dışında..
Avustralya, Yeni Zelanda’ya; Arjantin’den, Kanada’ya kadar dünyanın dört bir yanına dağılmış bu Türkler.
Bu “zorunlu göç”ün kronolojik parametreleri arasında; özellikle İngiliz’e Kiralanma (1877-78), İngiliz’in Birinci Dünya Harbi’ndeki tek taraflı gasbı (2 Kasım 1914) ve Lozan’daki terkediş (1923) dönemlerinin öne çıktığını görüyoruz.
Ada Türkleri çocuklarının ve torunlarının geleceği için altını çizdiğimiz bu tarihlerde bir tercih yapma zorunda hissettiler kendilerini. Çoğu Anavatan’a, bir kısmı İngiltere’ye, bir kısmı da sömürge imparatorluğunun uzak coğrafyalarına kopup gittiler.
Memleketleriyle, orada kalan akrabalarıyla ilişkilerini asla kesmediler.
Her yıl olmasa bile iki, üç, beş yılda bir Kıbrıs’a geldiler; Kıbrıs’ın dertleriyle dertlendiler, sevinçleriyle bayram ettiler.
Bulundukları ve artık vatandaşı oldukları ülkelerde zaman içinde güçlendiler. Ekonomik, sosyal, politik ağırlıkları oldu.
Bu ağırlıklarını “mümkün olduğunca” Kıbrıs için kullanmak istediler, kullandılar.
İşte “Dünya Kıbrıs Türkleri Vakfı” bu ihtiyaçtan, bu “gücü” akılcı bir şekilde kullanma düşüncesinden doğdu.
Vakıf; bu “uzaktaki” Türkleri belli aralıklarla bir araya getirme, dertleşme, problemlerini dinleme ve çözüm yollarını tartışma meselesini kendisine görev edindi.
İşte bu düşünceyle yola çıkıldı ve ilk toplantı 12-13 Kasım 2010 tarihinde, ikincisi de 18-20 Nisan 2012 tarihinde Girne’de gerçekleştirildi.
4 gün dertleştik, “halleştik”, özlem giderdik.
Milliyetçiliklerinden etkilendik.
Emeği geçenleri kutluyoruz.
“Dünya Kıbrıs Türkleri II’inci Kongresi”, Sonuç Bildirisi’nde şu kavramın altını çizdi:
“KKTC’nin uluslararası camiada layık olduğu saygın yeri elde edebilmesi için çıkılacak Tanınma sürecine paralel olarak KKTC ile Anavatan Türkiye arasındaki ekonomik ve sosyal bütünleşme ve dayanışmanın en üst düzeylere taşınması hususunda da yapıcı adımlar atılmalıdır. Bu adımlarda hedef ’Tek Pazar’ konsepti olmalıdır”.
Yâni artık KKTC tanıtılmalıdır ve bu tanıtma anavatan ile bütünleşme ve dayanışma içinde gerçekleştirilmelidir.
Kongreye hâkim olan hava o kadar samimi, içten ve heyecan verici idi ki;
Dünyanın dört bir yanından gelerek sıkıntı, dert ve beklentilerini yansıtan, çabalarını anlatan Kıbrıs Türklerini “dinlemeye”, dilek ve temennilerini “not etmeye” hiçbir devlet-hükümet yetkilisinin zahmet ederek 20 dakikalık Lefkoşa-Girne yolunu kat edip bir çay içmeye-sohbet etmeye gelmemiş olmaları bile keyifleri kaçırmadı.
Ki o “ilgisiz-yetkililer” canları her sıkıldığında, en ufak bir fırsattan istifade ile “Londralıların dertlerini dinlemek” için İngiltere’ye seyahat etmeyi marifet sayıp, zevk edinmişlerdir.
Çay-kahve sohbetlerinde, öğlen ve akşam yemeklerinde çok güzel ve gayet tabii bir şekilde Türkçe konuştuklarına tanık olduğumuz bazı katılımcıların “sunumlarını” yaparken İngilizce’yi tercih etmeleri bile “buluşma”nın görkemine gölge düşüremedi ama “istihfafla” ve “acayip” karşılandı. (Dünya “Türkleri” birbirleriyle “başka” bir dille, İngilizce mi anlaşacaklardı?)
Emeği geçen ve bu buluşmayı büyük bir başarı ile gerçekleştiren herkesi tekrar kutluyor, devamını diliyoruz..25 Nisan 2012
57′NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın