ORTADOĞU’DA BAKLAVA YEMEK
HÜSEYİN MÜMTAZ
Anladık Türkiye, Suriye konusunda ön almaya pek meraklı da perde arkasında başka şeyler de oluyor.
Zeynep Gürcanlı’nın 29 Mart 2012 Saat 14.40 itibariyle www.hurriyet.com.tr ‘de yaptığı yoruma göre; “Türkiye, Nisan’ın ilk günü komşusu Suriye konusunda çok önemli bir toplantıya ev sahipliği yapacak; ‘Suriye’nin Dostları’ toplantısı. Ancak toplantının, daha başlamadan, daha önce netleşen Suriye cephelenmesine önemli bir katkı yapmayacağı da ortaya çıktı. Çünkü Suriye konusunda ‘Esad cephesinde’ yer alan Rusya ve Çin, İstanbul toplantısına davetli olmalarına rağmen, katılmıyorlar. Yine ‘Esad cephesinde’ yer alan diğer önemli bölge ülkesi İran ise, İstanbul toplantısına Türkiye tarafından davet edilmedi. İran’ın davet edilmemesinin nedeni, bir kritere bağlandı; Türkiye’nin İstanbul toplantısına davetiye göndermek konusunda iki kriteri var; Ya BM Güvenlik Konseyi üyesi olmak, ya da BM Genel Kurulu’nda Suriye konulu karara ‘olumlu’ oy vermiş olmak. İran, bu iki kritere de uymadığı için davetli değil. ABD ise İstanbul toplantısına oldukça üst düzeyde, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton düzeyinde katılacak”.
Oysa yine aynı gün aynı gazetenin aynı internet sitesinde Uğur Ergan imzalı şöyle bir haber de yer alıyordu;
“ARAP Birliği, Suriye ile ilgili bugün Irak’ın başkenti Bağdat’ta yapacağı zirveye gözlemci statüsüne sahip Türkiye’yi, Arap ülkesi ve üye olmadığı gerekçesiyle davet etmezken, AB Dış Politika ve Güvenlik Komiserliği’nden Pierre Vimont resmen davet edildi. AB yetkilileri Vimont’un toplantıya katılacağını açıkladılar. Türkiye Kasım 2011’de Mısır’ın başkenti Kahire’de yapılan ve Suriye’ye karşı birçok yaptırım kararının çıktığı Arap Ligi Dışişleri Bakanları toplantısına katılmıştı. Bu toplantıda Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu temsil etmişti. Türkiye’ye davet gönderilmemesinde, toplantıya ev sahipliği yapan Irak’ın Başbakanı Nuri El Maliki ile Ankara’ya ‘Arap dünyasının işine çok karışıyor’ diye eleştiride bulunan bazı Arap ülkeleri karşı çıktı. Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil El Arabi’nin de bir görüş belirtmeyerek, Türkiye’nin toplantıya katılmasına sıcak bakmadığı belirtildi. Türkiye ile birlikte, ilişkilerin askıya alındığı Suriye ve Arap ülkesi olmadığı gerekçesiyle İran da Bağdat’a davet edilmedi”.
Türkiye “Suriye’nin Dostları”nı İstanbul’da topluyor, ama Arap Birliği Suriye ilgili Bağdat’ta yaptığı toplantıya “Türkiye Arap dünyasının işine çok karışıyor” diye davet edilmiyor. Hayrettir, son krizde Suriye’nin en hararetli müttefiki İran her iki toplantıya da davet edilmiyor. Bağdat’a, “Arap ülkesi olmadığı için” çağrılmıyor, Ankara’ya da güya “BM Güvenlik Konseyi üyesi olmadığı için”..
Öyle olsun..
“Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” ya, Mart’ın 29’unun sürpriz gündemi de bir türlü bitmiyor, baş döndürücü bir hızla devam ediyor. Yine Hürriyet, yine aynı gün ama bu defa İrem Köker imzalı bir haber..
“ ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone, sürpriz basın toplantısında sürpriz bir açıklama yaptı. ‘Türkiye bir karar vermelidir’ dedikten sonra şu mesajı verdi: ‘Bazı ülkeler, İran’dan petrol ithalatlarını önemli ölçüde azalttı. Türkiye de dahil diğer ülkelerin de benzer bir adım atmasını bekliyoruz. Türkiye’nin bu konuda bir karara varmasını bekliyoruz’. Büyükelçi’den ikinci mesaj da Suriye için geldi: ‘Türkiye ve ABD, (Suriye konusunda) askeri müdahalenin en son seçenek, en arzu edilmeyen seçenek olduğuna inanıyor. Bu sorun, uluslararası hukuka uygun, diplomatik bir süreçle çözümlenmeli. Bu, kolay yanıtları olmayan, sihirli bir şekilde ortadan kaybolmayacak, kolay bir çözümü olmayan bir durum. Dolayısıyla bu sorunun çözümü için birlikte çalışıyoruz’.”
Ricciardone’nin beklediği “adım” aynı güne, Mart’ın 29’una yetişemedi ama 30’unda Enerji Bakanı’nın bir açıklaması ile “atıldı”.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, İran’dan alınan petrolün bir kısmının, Libya’dan sağlanması için çalışma başlatıldığını açıkladı. Sonrasında, TÜPRAŞ’tan yapılan açıklamada, İran’dan ham petrol alımlarının yüzde 20 azaltılmasına karar verildiği belirtildi. Mecliste gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldız, Libya’dan 2012 yılı içinde yaklaşık 1 milyon ton civarında ham petrol alacaklarını söyledi. Yıldız, ‘Bunu özel sektör TÜPRAŞ kanalı ile alacağız. Bu yıl Libya’dan ham petrol alımını başlatmış bulunuyoruz. Libya’nın normalleşmesi adına ve ticaret hacmimizin iki taraflı artması adına da bu kararımızın doğru olduğuna inanıyoruz. İran’dan ham petrol alımı dolayısıyla bir miktar düşmüş olacak’ diye konuştu. Yıldız, Libya’nın yanı sıra S.Arabistan’dan da spot ve uzun vadeli kontratlarla petrol alınabileceğini ve İran’dan yapılan ithalatın yüzde 10 düşürüleceğini belirtti. Yıldız’ın açıklamalarının ardınan TÜPRAŞ’tan konuya ilişkin, Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamada ise, ‘Gelişen konjonktür çerçevesinde yapılan değerlendirmeler sonucunda İran’dan ham petrol alımlarının yüzde 20 oranında azaltılmasına karar verilmiş olup, azaltılan bu miktar diğer kaynaklardan karşılanacaktır’ denildi.
Siz de benim gibi bir an için “konjonktür”ün, Ricciardone’nin göbek adı olduğu zehabına kapıldınız mı?
Zaten “ilgili doğrulayıcı haber” ertesi gün, Amerika’dan geldi. ABD Başkanı Barack Obama, “küresel piyasada yeterli düzeyde petrol bulunmasının ülkelere, İran’dan ham petrol alımını azaltmaya imkânı tanıdığını” belirterek, İran’dan petrol alımını “önemli derecede” düşürmeyen ülkelere yönelik yaptırıma gideceklerinin kararlığını açıkladı. Açıklamada, Obama’nın 2012 Ulusal Savunma Yetki Yasası’nın İran konusundaki yaptırımları içeren 1245 sayılı bölümüne yönelik kararlılığı belirtildi.
Ve nihayet şu haber, hepsinin üzerine tüy dikti.
Foreign Policy dergisinin internet sitesinde, “İran’la savaş Kafkaslar’dan mı başlayacak?” başlıklı makalede, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in İran’ın kuzey sınırına yakın bir bölgede İsrail’e bir hava üssü verdiği belirtildi. Foreign Policy dergisinden Mark Perry’ye konuşan ABD’li üst düzey bir diplomat, Bakü tarafından İsrail’e tahsis edilen hava üssüne “Azerbaycan” ismi verildiğini söyledi. ABD’li yetkili, İsrail’in Azerbaycan’da hava üssü olduğunun ortaya çıkması sonrasında Tahran’la Tel Aviv arasındaki tansiyonun daha da yükseleceğinden endişe ettiklerinin de altını çizdi. Siyasi uzmanlar ise, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini vurması durumunda savaşın sadece İran Körfezi’yle sınırlı kalmayacağını, Kafkaslar’a yayılma olasılığının bulunduğunu savunuyor. Geçtiğimiz Şubat ayında da İsrail’le Azerbaycan arasında 1.6 milyar dolar değerinde bir askeri antlaşma yapılmıştı. Antlaşmayla Tel Aviv, Bakü’ye heronların yanı sıra uçaksavar füze savunma sistemi satacağını açıklamıştı.
Bu kadar “ciddiyet” yeter mi, biraz magazine ne dersiniz?
Yorgo Kırbaki Atina’dan bildiriyor; “ABD Başkanı Barack Obama’nın, tattığı ‘Yunan baklavası’na hayran kaldığı bildirildi. Yunanların 25 Mart 1821’de Osmanlı’ya karşı isyan ve bağımsızlık mücadelesi başlatmasının 191’inci yıldönümü kutlamaları çerçevesinde, Beyaz Saray’da 300 davetlinin katıldığı ‘Yunan gecesi’ düzenlendi”.
Hem ortaya “Yeni Osmanlılık” diye bir fikir atıyor ve eski Osmanlı coğrafyasında sırtımızı sıvazlıyorlar hem de Beyaz Saray’da Osmanlı’ya karşı Yunan isyanının 191’inci yılı için Yunan Gecesi düzenliyorlar.
Biz de her Nisan ayında, her Amerikan Başkanı “soykırım demedi” diye bayram ediyoruz.
Antep Baklavası’na Beyaz Saray’da Yunan Baklavası elbisesi giydiriliyor olmasının garabetini bir yana bırakın;
Baklavanın adını ve tadını bilmeyenlerin Ortadoğu’yu Amerikan kaşığı ile kaşıklamalarına dikkat edin. 31 Mart 2012
57′NCİ ALAY HER YERDE HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ .
Bir yanıt yazın