Rumların büyük bir çoğunluğunun içindeki megalomani duygusu, zaman zaman kendilerini dünyanın en güçlü insanları ve ülkesi gibi görmelerine ve boylarından büyük kararlar almalarına neden oluyor.
Bu akıl dışı kararlarını da uygulamaya koyunca, sonunda hem hüsrana uğruyorlar hem de gülünç duruma düşüyorlar.
Tarih bunun örnekleriyle dolu.
15 Mayıs 1919’da Anadolu’nun tümüne sahip olmak hayalleri ile İzmir’e çıkmaları hüsranla sonuçlanmış, Yunan Kara Kuvvetlerinin yüzde seksenini oluşturan 20 bin kişilik orduları da Anadolu’da yok olmuştu.
Her horoz kendi çöplüğünde öter deyimimize uygun olarak Makarios da, Kıbrıs’ı kendi çöplüğü sanmış ve horozlanarak adayı Yunanistan’a bağlayabileceğini sanmıştı, 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasasını ve garantörleri olan İngiltere ve Türkiye’yi hiçe sayarak…
21 Aralık 1963’de Türklere silahlı saldırı başlatmış, arkasından da 30 Temmuz 1964 tarihinde Rum Meclisini toplayarak ENOSİS kararını çıkarttırmıştı. Bu kararı takan ve ciddiye alan olmadı.
1963-64’de Kıbrıslı Türklere silahlı saldırılarını Türkiye’nin etkin girişimleri sonucu durdurmak zorunda kalınca, yeni bir taktik izlemeye başladı. Türklere silahlı saldırılar yerine Türk bölgelerinin kuşatıldı, Türkleri- kendilerini savunmak amacı ile- mevzilerde yaşamaya zorlayıp üretimden koparılması, işsizlik, açlık, sefalete mahkûm edilmesi planını uygulamaya koydu.
Buna göre Kıbrıslı Türklerin ada içinde dolaşımları kısıtlanacak ve yoksulluk içinde yaşamaya mahkum edilerek teslim olmaları sağlanacaktı. Bu karar doğrultusunda Türklerin adada dolaşımı yasaklandı ve Kıbrıslı Türklere utanç barikatlarında yıllarca, insan haklarına aykırı ve insanlık onurunu rencide eden işkenceler yapıldı. Ancak tüm bu baskı ve insanlık dışı uygulamalara rağmen Kıbrıslı Türkler pes etmedi.
Rum komünist partisi AKEL 3-6 Mart 1966 tarihleri arasında toplanan XI. kurultayında ENOSİS kararını alınca, Makarios böylesi ulvi bir ülküyü solculara kaptırmamak için derhal 26 Haziran 1967 tarihinde Rum Temsilciler Meclisini topladı ve bir ENOSİS kararı daha aldırttı. Arkasından da Grivas’a Türklere saldırı yapması talimatını verdi. 15 Kasım 1967’de Geçitkale’ye yapılan saldırı sonrasında Türkiye’nin hem Yunanistan’a hem de Kıbrıs Rum Hükümetine verdiği son derece ağır ültimatom Makarios’a, ada üzerinde Garantör ülkelerin söz hakkı olduğunu ve kendi kafasına göre hiçbir şey yapamayacağını bir kez daha hatırlattı.
Bu defa megalomani içine giren Yunanistan oldu ve Garantör devletleri yok farz edip 15 Temmuz 1974 tarihinde adada darbe yaparak Makarios’u Cumhurbaşkanlığından atıp yerine onlarca İngiliz’in ve Türk’ün katili Nikos Sampson’u koydu ve Enosis’i ilan etti.
Garantör Türkiye 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına aykırı olan bu harekete karşı müdahalede bulununca, sonucu Rumlar için büyük bir hüsran oldu ve adanın üçte biri üzerindeki egemenlik haklarını yitirdiler.
1950 yılında Başpiskopos seçildikten sonra her gece Enosis hayali ile yatıp sabahları da Enosisi nasıl gerçekleştirebilirim düşüncesi ile uyanan Makarios, 20 Temmuz 1974 sonrasında Türk askerini adada gözleri ile görünce kahrından öldü.
Günümüzde gene Rum Temsilciler Meclisi, daha evvel de birkaç kez aldığı İngiliz Üslerinin kapatılması kararını 22 Mart Perşembe akşamı oy birliği ile gene aldı.
Bu kararı ciddiye alan olacak mı;
Hiç Sanmıyorum.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası içinde İngiliz Üslerinin yeri olduğu gibi ekinde de bölgenin tanımı ve koordinatları bulunmakta. Yarım bir devletin Meclisinin hiçbir geçerliliği olmayan uyduruk bir kararı ile İngiliz Üslerinin kaldırılması söz konusu bile değil.
Rumlar adanın 3 tane garantörü olduğunu ve anayasanın altında da bu 3 garantörün imzasının bulunduğunu gene unutmuşa benziyorlar.
Zaten ne vakit İngilizler, Kıbrıs konusunda gerçeklerden bahsedip Kıbrıslı Türklerin haklarını vermeye çalışsalar, adayı kendi çöplükleri zanneden Rum Horozlar hemen ötmeye ve İngiliz Hükümetini Üsleri kapatmakla tehdit etmeye başlar.
Ata ATUN
http://twitter.com@ataatun
26 Mart 2012
Bir yanıt yazın