Amerikan kamuoyunda SOPA ve PIPA olarak bilinen, kongrede oylanacak iki kanun teklifinin, dünyanın geri kalan ülkelerine ve Türkiye’ye ne gibi etkileri olabilir, izah etmeye çalışayım.
SOPA ingilizce “Stop Online Piracy Act”, PIPA “Protect IP Act” kelimelerinin baş harflerinden oluşan iki sözcük. Biri senato’da, diğeri kongrede oylanacak olan iki yasa teklifi için kullanılan kısaltma. Biri Online korsanlığı durdurma yasa tasarısı, diğeri fikri hakların korunması yasa tasarısı. İlk bakışta ne zararı var dedirtecek, olması gereken yasalar gibi gözüküyor, ancak düşünüldüğünde fikri haklar Türkiye’de dahil çoğu ülkede yasalar tarafından zaten koruma altındadır ve internet korsanlığı da zaten suçtur. Peki o zaman bu iki yasa teklifine ne gerek vardır?
Tabi Amerika Birleşik Devletlerinde yürürlüğe girecek yasalar olarak, bu yasalar ABD’nin çıkarlarını koruyacak, ABD’nin kendi malı gördüğü fikri hakları ve diğer değerleri dünyadaki diğer ülke vatandaşlarının çalmasından korumaya çalışacaktır. Amerikan halkının yararına gibi gözükse de, halkın orta vadede internet’den alabileceği tüm bilgi ve içeriğin sadece büyük bir kaç grubun elinden üretilmesi riskini taşıması, esasen Amerikan halkının da bu yasa tekliflerini protesto etmesinin sebebidir.
Şu andaki yasalar altında Türkiye’de birisi, hem de Türkiye’de duran bir server’da, arkada bir amerikan grubunun müziği ile, amerikalı bir yazarın önsözü ile bir online mağaza açıp, google’a kaydını yapıp, reklam verip tüm dünyaya bir şeyler satmaya başlayabilir. Teoride, telif hakları başkasına ait müzik ve yazıyı kullanması suçdur, ancak pratikte amerika’da bu hakların sahibinin, Türkiye’de avukat tutması, dava açması, yıllarca beklemesi gerekir. Fikri hakların sahibinin elde edebileceği bir tazminat veya kazanç pek yoktur. Zaten site sahibine gönderilen ilk uyarıda site sahibi içeriği çıkartıp davayı da düşürecektir.
İşte bu yasa teklifi, bu noktada sorunu Türkiye’deki internet filtresi sisteminden bile daha hızlı biçimde çözüyor. Türkiye’de bile erişime durdurma kararları mahkeme kararı ile alınırken, bu yasa ile Amerika’daki online bir sisteme telif hakkının sahibi bildirimde bulunacak, vatandaşa güvene dayalı sistem gereği bildirim mesela anında google’a gidecek, visa’ya gidecek bir kaç dakika içinde bu site google aramalarından tümüyle temizlenmiş, visa online ödeme sisteminden tümüyle çıkartılmış olacak. Çünkü yasa tasarısı bu iki firmayı da aracılık etmekten suça iştirak ettiriyor. Artık korsanlık yapmadığını ispatlamak zorunluluğu Türkiye’deki site sahibinde. Ya bu işden Amerika’da para kazanan firmalar türeyecek, ya da ufaklar bununla uğraşamayacağı için elenecek. Biraz hani suçu ispatlanana kadar herkes masumdur’un tersi gibi değil mi?
Esasen İngiltere’de benzeri bir kanun yürürlükte. Örneğin benim amerika’da duran bir server’da ki bir yazımda guardian’dan iki paragraf alıntı var. Guardian avukatları beni ingiltere’de bir sisteme bildirmiş o yazım ingiltere google’da kesinlikle bulunamıyor, google da bunu bana bir mektupla bildirdi. Peki o iki paragrafı facebook profilime postalarsam. İşte orada işler biraz karışmaya başlıyor. Guardian şimdilik birşey yapmıyor ama istediği zaman benim facebook profilimi ingiltere’de yasaklı hale getirebilir. Peki profilime değil ama o iki paragrafı facebook’daki çok üyeli bir sayfaya yazdım diyelim, işte o sayfanın artık en azından ingiltere’deki geleceği Guardian’ın elinde. Amerika’da oylanacak bu yasalar daha da ileri giderek, ben o iki paragrafdan gelir elde etmişsem, reklam network’lerini ve ödeme sistemlerini de sorumlu tutarak o gelire de el konulması ve internet DNS sisteminden de çıkartılarak tüm dünyadan erişilmez yapılabilmemi sağlıyor.
Peki diyelim ki ağzımızın payını aldık ve hiç bir Amerika’lının fikrini, müziğini, filmini, resmini araklamıyoruz. Bir şeyi paylaşırken 10 kere düşünmeye alıştık diyelim. Tümüyle kendi üretimim olarak bir yazı yazdım “İstiklal Marşı’nın SOPA’sı yok!” diye başlık attım ve Amerika ile alakası olmayan bir sitede yayınlamaya başladım. Amerika’da google bu yazıyı bir kaç dakika içinde indeksliyor. Amerika’da dev medya kuruluşları veya dev sermayeler toplayabilecek kuruluşlar var. Her indekslenen yazıyı alıp bir kaç dakika içinde yazının Amerika’daki tescilini yaptırabilirler, Bu yasaya göre benim yazımı Amerika’ya kapatabilir, hatta DNS sisteminden çıkartarak tüm Dünyaya da kapatabilirler. Yazımız okunsun diye Amerika’lar da avukat peşlerinde koşacağımızı sanmıyorum ama bu işde profesyonelleşecek bir kuruluşa da, Türk’ün kendi ürettiği her içerikden bir şeyler kaptıracağını görür gibi oluyorum.
Dortmund’da metrolarda aniden bilet kontrolüne gelen görevliler, 500 bin kişilik şehirde kısa sürede tanınmaya başlayınca kılık değiştirerek metrolara binmeye başlar. Bir gün Elvis Presley, bir gün köpekli kör kılığında çıkmıştı karşıma kontrolcü. Müzikal telif hakları peşinde koşan GEMA ise, herhalde MÜYAP ile karşılıklı anlaşması gereği Almanya’da Türk müziğinin peşindedir. Adana’nın bir köyünden gelmiş iki ailenin tümüyle Türk düğününe gelin tarafındanım diyerek giren bir Alman hayal edin. Alman’ı kovsalar sorun yok fakat misafirperver Türk’lerin geleni çevirmesi mümkün değildir. Alman ise içeri buyur edildiği anda faturasını yazmaya başlar zaten.
– Herkese açık alanda Türk müziği çalındığı tespit edilmiş 500 Euro fatura edilmiştir…
Damat, gelenin kim olduğu konusundaki şüpheleri ortadan kalktığı için faturayı belki de sevinçten oracıkta nakit olarak öder.
Hani matbaayı kullanmaya geç başladık o yüzden geri kaldık diyoruz ya. SOPA’ya PIPA’ya gecikmeyelim bari. Şaka gibi ama Almanya’da youtube’dan dinlediğimiz her İstiklal Marşı için birilerine bir şeyler ödemeye başladık bile.
Taner Ertunç
19.01.2012
Bir yanıt yazın