ABD ve İsrail gibi sert güç unsurları İran’ın rejim niteliklerinden kaynaklandığına inandıkları nükleer programında uluslararası kamuoyu ile tam işbirliğinde olmayışını küresel tehdit kabul ediyor.
Buna karşın İran bekası açısından muhtemel bir savaşa karşı caydırıcılık gücü yüksek Hamas/Hizbullah-İsrail cephesine,Suriye ve Irak direnişiyle birlikte ve belki daha ileri menzillere yayılma garantilerine sarılmış bulunuyor.
*
23 Ocak’ta Avrupa Birliği dışişleri bakanları toplantısında Yunanistan,İspanya ve İtalya’nın alternatif kaynaklar bulmalarını teminen İran petrolüne uygulanması düşünülen ambargonun başlama süresinin erteleneceği söyleniyor.
Hindistan İran’a uygunan petrol ambargosunu delmek için parasını kendi para birimi Rupi ile ödeme kararı almıştır.
Çin sorunun İran’ın nükleer programı ile ilgisi olmadığı ve mahiyetleri farklı olan konuların bir biri ile karıştırılmaması gerekçesiyle ABD’nin İran petrolüne uygulayacağı yaptırımları reddediyor.
AB’nin İran’dan petrol ithalatını durdurma çabaları esnasında varil başına 100 doları aşan petrol fiyatı, yaptırım kararının çıkmaza girmesiyle yeniden düşmeye başlıyor…
Yatırım Bankası Merrill Lynch,2012’de Türkiye ekonomisinde iki çeyrek üst üste negatif büyümeli bir resesyon dönemine girileceğini öngörmektedir.
*
Bu esnada İran İslami Şura Meclis Başkanı Ali Laricani’nin Türkiye görüşmeleri de -elbette,İran’ın karşı karşıya olduğu tehditlere karşı bir dizi garantiyi kapsıyor!
Nitekim Laricani yaptığı görüşmeler ardından iki ülkenin bölgede önemli roller üstlenmeleri nedeniyle sorunların çözümüne dair görüşlerinin önemli olduğundan bahisle,”Stratejik konularda aynı görüşteyiz”diyor!
*
Türkiye ve İran arasında ilk stratejik konu biricik lâik Arap devleti Suriye’de islamcı Selefilerin ve İhvan-ı Müslimin örgütünden oluşan Suriye Ordusundan bir firarinin önderliğinde Özgür Suriye Ordusu terörüdür.
Suriye sorununu Cumhurbaşkanı El-Esad,”Parayla bazı coğrafyaları satın alıp kiralayacaklarını ve ithal edebileceklerini sananlara,paranın ulusları ve uygarlıkları yaratamayacağını söylemek istiyoruz. Bizi Arap Liginden çıkaranların bizi Araplıktan çıkarmaları mümkün değildir. Arap Ligi sadece politikalarıyla ve Arap sahasında oynadıkları rolle uyumlu Araplaştırılmış Lig olacaktır.Siyonist düşmana karşı gösterilen benzeri görülmemiş ve makul olmayan bu nezaket ve Suriye’ye karşı gösterilen kararlılık ve baskı nasıl açıklanabilir? Suriye’yi İsrail’le değiştirmek istiyorlar”ifadesiyle açıklıyor.
Türkiye muhalif güçleri desteklerken AKP deneyiminden geliştirdiği yeni değer yargıları üzerinden yeni islamcı burjuvazi oluşturmak buna denk devlet yapılanması ve rejimin sağlanacağı,kendi sivil toplum örgütleri, sendikaları,medyası ve anında harekete geçebilecek kamuoyu oluşturma mekanizmalarıyla yeni Suriye’nin inşasında oyun kuruculuğu yapıyor.
Bu amaç doğrultusunda ABD ve İsrail’in Suriye rejimini ekonomik,diplomatik ve siyasi olarak bölgede yalnızlaştıracak bir dizi yaptırımına katkı koyuyor.
Yaptırımlara verilen destekle Türkiye ekonomisi Suriye’den yılda yaklaşık 5 milyar dolar kaybediyor!
*
Ali Laricani Türkiye görüşmelerinde İran’ın Suriye’ye dair görüşünü,”Suriye konusunda bir ABD-İsrail projesi mevcuttur.Bazı reformların yapılması gerekiyor ama demokrasiden nasibini almamış bazı Arap ülkelerinin demokrasiden söz etmemesi de gerekiyor.Bazılarının meclisleri de vardır ama bu meclisler şaka gibidir. Meclisin tüm üyelerine emirler veriliyor.Bizim görüşümüz Suriye’de reform yapılmalı ancak akıllı bir şekilde ve direnişe zarar vermeden.Düşmanın satrancı içinde oynamamak gerekiyor.Suriye İsrail’e karşı iyi bir direnç sergiliyor” diye açıklıyor…
*
Türkiye ve İran arasında diğer stratejik konuyu Irak oluşturuyor.
Irak sorununu Başbakan Nuri El Maliki,”Türkiye,bazı siyasi şahsiyetleri ve blokları destekleyerek Irak’ın içişlerine karışıyor.Siyasi konularda kabul edilemez biçimde karışıyorlar”
“İran’a karşı mücadele eden terör örgütü üyeleri BM ve bazı yabancı unsurların müdahalesiyle 2012 Nisan’ına kadar Irak’tadır” ifadesiyle açıklıyor.
Terör örgütleri Şii ve Sünni Müslümanları çatıştırmak için Irak’ın çeşitli kentlerinde bazen Şii, bazen Sünni, hatta Şiilerle Sünnilerin yaşadıkları ortak yerleşim bölgelerine bombalı terör saldırıları düzenliyor,Şii İran’a karşı kurulmak istenen Sünni eksen için müslümanlar mezhepleri çerçevesinde karşı karşıya getiriliyor.
*
Ali Laricani Türkiye görüşmelerinde İran’ın Irak’a dair görüşünü,”Bu konuların gündeme getirilmesi iyi değildir.Irak’ta Şiiler ve Sünniler yan yana, çok da iyi yaşıyorlar. ABD ve Batılılar İslamiyetin mezhepleri arasında ayrımcılık çıkartmak istiyor.Bizim sorunumuz Şii-Sünni sorunu değil, bizim için İslam sevgisi taşıyan herkes saygıdeğerdir” ifadesiyle açıklıyor.
*
Ali Laricani Türkiye ve İran arasında en önemli stratejik konuyu,”İran’ın nükleer programı açık ve net bir şekilde sürüyor” ifadesiyle belirliyor.
“Biz Batılıların oyunlarını oynamak istemiyoruz.Tüm konuların müzakerelerle çok kolay bir şekilde çözüleceğine inanıyoruz” derken,Batı’nın İran işletmelerinin Avrupa’daki faaliyetlerini yasaklaması,Avrupa bankalarındaki aktiflerin dondurulması ardından İran petrolünü satın alan ve bunu İran Merkez Bankası aracılığı ile ödeyen herhangi bir ülke ya da şirkete ekonomik yaptırımlar uygulanması kararıyla uğradığı ağır diplomatik,siyasi,ticari ve mali yaptırımlara dikkat çekiyor ve-bu yoldan,Türkiye’nin ekonomik yararlarına gönderme mi yapıyor?
Çünkü Türkiye yaptırımlara katılması halinde İran ile arasında hem mal mübadelesi hem 15 milyar dolar cıvarında ticaretini kaybetmek durumundadır.
Üstelik tükettiği petrolün yüzde 30’unu İran’dan sağlıyor.
Ali Laricani ülkesinin bekası için yaşanan yeni nesil savaşta Batı’nın müttefiği Türkiye’ye caydırıcılık gücü yüksek öneriler mi hissettiriyor?
*
Türkiye Batı’nın Orta Doğu senaryosu içinde bulunmak ve karşılığında siyasal islam garabetini bölgeleştirmek için bulunduğu şu kertede, Suriye ve İran’da yılda 20 milyar dolar kaybetmekle karşı karşıyadır!
Bu gerçek devasa bütçe açığıyla ABD’nin yatırım ve talebi arttırmak,işsizliğini azaltmak için çarelerinin giderek tükendiği,
Avrupa Birliğinin yüksek borç seviyelerinin finansal istikrara zarar verdiği,yüksek işsizlik, büyümenin frenlenmesi,borçların ödenebilmesi ve buradan hareketle küresel piyasaların giderek ekonomik durgunluğa girdiği bir noktada İran’a koz yazıyor…
Türkiye Batı’nın pozisyonunu desteklemek uğruna Suriye’ye ya da Irak’a ya da İran’a karşı uygulayacağı herhangi bir diplomatik,siyasal,ekonomik,operasyonel hamlede bulunması halinde;
İran tıpkı Suriye El Esad rejiminin Türkiye’ye serbest ticaret anlaşması kapsamındaki tüm çalışmaları askıya alması gibi bir ekonomik tehdit mi ima ediyor?
*
Nasılsa İsrail’in bir başına ve aynı zamanda İran’ın nükleer alt yapı tesislerini vurmak,
Batılı ülkelerin de NATO vasıtasıyla hiç değilse İsrail’e herhangi bir risk yüklememek için Suriye olaylarına askeri müdahale de bulunma olasılığı bulunmuyor.
İran için Türkiye vasıtasıyla Batı’nın Orta Doğu’da ki insiyatifini kırmak hiç değilse zaman kazanmak bakımından hayati önem taşıyor.
*
Türkiye bir yanda kaybettiği ekonomisini arıyor-nitekim,Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu İran’ın nükleer programının P5 artı 1 ülkeleriyle yapılacak müzakerelerle çözülmesi konusunda arabulucu olunabileceğini açıklıyor.
Ya da Türkiye ekonomisinin derdine düştüğünde, Batı’nın kurgusuna ters düşüyor;tüm sınırları boyunca müdahil olduğu Suriye,Irak ve İran’la giderek büyüyen ve büyüyecek siyasi,ekonomik ve sosyal krizlerin ve pekişen düşmanlıkların gölgesinde İsrail’in kamufle olabilmesini engelliyor.
İki arada bir derede kalmak buna deniyor!
*
Çünkü Büyük Atatürk,”İstiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz”diyor.
*Büyük İnsan Rauf Denktaş’a Yüce Allah’tan Rahmet Olsun,Milletimizin Başı Sağolsun.
Bir yanıt yazın