Zul’me dair en bilinen kıssa Tevrat ve Kuran’ı Kerim’dedir.
Tevrat, Mısır’da İsrailoğullarının her türlü zul’me maruz bırakıldığı ve bir erkek çocuğun yetişkinliğinde Firavunu altedeceği müjdesi yayıldığı yıllarda,Firavun’un emriyle doğan tüm yahudi erkek çocuklarının öldürülmesinden bah’s ediyor.Musa adlı çocuk hem de firavunun sarayından bir dolu badireyi atlatarak yetişkinliğine eriştiğinde halkını hak’ka çağırıyor.
Kuran-ı Kerim’de de Kasas Sûresi 9-45’te benzer ifadelerle aynı kıssa anlatılıyor.
Hak gelince batıl gidiyor…
*
Çoook sonra Ulus kavramı ilk kez Fransız devrimi söylevlerinde “Kral ve halkları” yerine, yurttaşların yasalar karşısındaki eşitlik değerlerini simgeleyen “ulusal birliktelik” deyişinin kullanılmasıyla ortaya çıkıyor.Bir halk bir diğerinden coğrafyası ve kültürel özellikleriyle ayrışırken,o yerde bulunanların toplumsal yaşam koşullarının kuramsal ilkelerle-işte,devlet,hukuk devleti,yasalar,haklar gibi kavramların ahlakçı ve normatif bir sistemde yetkinlik bulmasıyla uluslaşılıyor.
Aydınlama devrimi içselleştirildiğinde bir ulusu oluşturanların kim olduklarının,etnik kökenlerinin,dinlerinin,kültürlerinin sorgulanmasının hiç bir anlamı yoktur -aksi halde;zulüm doğuyor.
O nedenle Ulu Atatürk’ün,”Türk Ulusu”;cumhuriyetin ahlakını içselleştiren herkesin kökeni,dini,kültürü ne olursa olsun,Türk ulusuna dahil olacağı vurgusudur…
*
Mesela Atatürk,”Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır.Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız” hedefini gösterirken,
Suriye Cumhurbaşkanı El Esad,”Suriye laik olan tek Müslüman Arap devletidir. Laik ülkede mezheple uğraşılmaz.Suriye’yi karıştırmak için olayı mezhep boyutuna indiriyorlar.Her adımı atarız ama din eksenli şeriat partilerine izin veremeyiz. Laikliğe zarar verecek örgütlenmeye izin vermeyiz”diyor.
Kısmen olsada bu temelden Türk ve Suriye ulusları beliriyor.
*
Rağmen önceki gün Türkiye Cumhuriyeti,Bakan Ahmet Davutoğlu’nun konutunda Suriye muhalefetine mensup grupların oluşturduğu Suriye Ulusal Konseyi yürütme kurulu üyeleriyle bir araya gelmesine tanıklık ediyor.
Bunlar internetin sosyal ağlarından geliştirilen ve yoksulluk-yolsuzluk,devlet baskısını protesto etmek üzere sokağa çıkarılan bir kısım insanın, giderekTunus’ta Mısır’da işbirlikçi polis ve ordunun desteğiyle büyütülen,kıvama geldiği andan itibaren sokak hareketinin ardında olan ve o güne kadar silahla ya da yasakçılıkla mücadele edilen islami örgütlerin siyasetlerinin legalize, aykırılıklarının marjinalize edilmesini sağlamak ve küresel ılımlı islam siyasetini oluşturmayı hedefleyenlerin Suriyeli ardıllarıdır.
Suriye halkını manipüle eden -mesela,Suudi Arabistan’a yakınlığıyla El Esad’ın kardeşi Rıfat Esad, Lübnan’da Refik Hariri suikastından El Esad’ı sorumlu tutan Hariri ailesinin dostu eski cumhurbaşkanı yardımcısı Abdülhalim Haddam,Suriye’de siyaset yapması yasak Müslüman Kardeşler örgütünü genel sekreteri Muhammed Riyad,aynı örgütten Ali Beyanuni,hukuk dışı yollardan anayasayı değiştirmek suçlusu ulusal diyalog forumundan Riad Seif, Suriye rejimine karşı ABD’deki Suriyelileri bir araya getirmeye çalışan ve Yahudi lobisine yakın Ferid Gadri ve benzerleri!
*
Ahmet Davutoğlu ise AKP iktidarına hedef biçilen Osmanlı’dan geliştirilmiş islamcılıkla Türkiye’den İslam ülkeleri siyasi ve sosyo-kültürel yapılarının dönüştürülmesi misyonunun Dışişleri Bakanıdır!
Atatürk ideolojisi esaslarıyla belirlenen bir devletin olamayacağı,bu sıfatın Türkiye demokrasisi üzerinde vesayet oluşturduğu,İslamcılığın demokrasiye aykırı olmadığı zehabından yürüyor!Farklı ülkeler,kültürler,diller, mezheplerde İslam coğrafyasında kaynaklarına el konulması ve güvenliğinin sağlanmasında din esaslı parselasyon nüfus politikaları uygulanmasına hizmet ediyor.
*
Çünkü ABD yıllar boyunca ekonomik,siyasi ve askeri üstünlüğünü sağlayan askeri sanayileriyle diğer sektörlerini ivmelemiş ve finansal sistemini, ekonomisini etkili kılmıştır.Bu üstünlüğüyle vatandaşlarına,”Güvenlikleriniz;noksanlıkları olan uluslararası sisteme rağmen küresel işbirliği sayesinde yaratılacak barışçıl ve istikrarlı dünya ile sağlanacaktır”teminatı veriyor.Ne ki son zamanda yaptığı savaşların harcamalarının çok yüksek maliyetlere ulaşmasının paniğiyle -üstelik Libya,Suriye,İrangibi hedeflerin külfetinin sorunlarını daha da arttıracağı düşüncesinde ve külfetin ortaklaşılmasının pişkince talebindedir!
O yüzden gerektiğinde yeni asimetrik savaş konseptiyle;ileri teknoloji,mekansız terörizm,milletsiz ve ulussuz ordular,psikolojik savaş ekipmanlarının etkin kullanımı, ekonomik ambargo,medya ve sayısız manipülasyonlar gibi unsurlarla engel gördüğü uluslara saldırıyor!Zulmediyor…
*
Yeni nesil savaş açtığı istikrarsız ekonomileri olan Irak,Afganistan,Pakistan,Sudan’dan sonra Arap Baharıyla Libya,Mısır,Yemen ve Suriye’de sosyal patlamalar yaşanıyor.
Mesela, Ankara’da ağırlanan birbirleriyle iletişim kopuklukları olan muhaliflerin Suriye’de El Esad’ı devirmesine,ABD ve Türkiye’nin kışkırtmaları sürdükçe El Esad’ın da muhalifleri bastırmasına ihtimal verilmiyor.
Zaten politik istikrarsızlığın belli bir düzeyi aştığında büyümenin nispi olarak azaldığı, ilgili ülkenin yapısına, sorunlarını aşma kapasitesine bağlı olarak istikrarsızlığın belli bir düzeye çekildiğinde ise büyümenin olumlu yönde bir gelişme sergilediği sonucundan hareket edilmektedir – o nedenle, ABD’nin çok sayıda ve küçük İslam devletleriyle birlikte olmasının yararından hareketle, çözümsüz ve bir adım ötesinde iç savaşa sürüklenebilir Libya’da Batı Sahra,Yemen’de Kuzey-Güney Yemen,Güney-Kuzey Sudan,Alevi,Dürzi ve Sünni 3 bölgeli Suriye kurgulanıyor-üstelik,bu plandan en ziyade İsrail hoşnut oluyor…
*
Türkiye’de ABD’nin asimetrik savaş konseptiyle vurulmuştur.Küresel rekabetçiliğe karşı Türk Ulusunun çağdaşlaşma yönünü belirleyen Atatürkçü Düşünce Sisteminin; ulusal bağımsızlık,ulusal birlik ve beraberlik,çağdaşlık,akılcılık,bilimcilik,gerçekçilik,ulusal egemenlik karakterinden yükselen yapıcı ve en doğruya,yararlıya yönelişteki üstün gücü ve bu gücün mazlum İslam coğrafyasına örneklenmesi gerekirken,yalnızca Allah’ın birliğine inanmak yalnız Allah’a ibadet ederek tüm yaşamda Allah’ın hükmünden başka hüküm tanımamaya sevk edilmek,bunlar gerçekleşmeden İslam’dan söz edilememesi ve bunlar yerine getirilmeden hiç kimsenin Müslüman sıfatını kazanamayacağı kurgusu işletiliyor.Bizzat işbirlikçi ve baskın islamcı karakteriyle AKP iktidarıyla ulusal irade zayıflamıştır,ulusal egemenlik nicelleşmiş,lâik demokrasi sulandırılmış,İslam inancı siyasal islamla kuşatılmış,yargı siyasallaşmış,TSK etkisizleştirilmiş, çoğunlukçu rejim sağlanmıştır.
Bu aciz vasıflarıyla gün geçmiyor ki, ayrılıkçı Kürtlerin “Büyük Kürdistan”,Ermenilerin”Ararat”,Yunan’ın” Megola İdeası”,Siyonizm ve Hristiyanlığın “Tanrı Krallığı” idealleri arasında giderek silikleşiliyor, teba olunuyor.
Varsa yoksa kardeşlik fikri,dayanışma hissi ve fütüvvet ilkesiyle dini eğilimler üzerinden çok sayıda ve küçük-küçük İslam devletleriyle birlikte yaratılan ekonomi üzerinde ortaklaşma ve İslam ümmeti hayal ediliyor.
*
O nedenle Ulu Atatürk,”İnsanları me’sud edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak gayri insani ve son derece teessüfe şâyan bir sistemdir”diyor.
Bir Hadis-i Şerif,en efdal cihadın zalim sultana karşı hakkı söylemek olduğundan bahs ediyor.
Bir yanıt yazın