Recep T. Erdoğan 2004 Ağustosunda yaptığı Gürcistan ziyareti sırasında sarf ve itiraf ettiği: “Ben aslen Gürcü kökenliyimdir. Ailemiz Batum’dan Rize’ye göçmüş bir Gürcü ailesidir.” Sözleri dikkat çekiciydi.
Gürcü Lider Mihail Saakaşvili Yahudi kökenli Gürcüler ile ABD tarafından iktidara taşındığı bir ülkede kimlere ve hangi mesajları vermekteydi?
Her ne hikmetse 7 Eylül 2009 tarihli, din istismarcısı ve Amerikancı Tayip yanlısı Vakit Gazetesi:
“Erdoğan gürcü değil, Karadeniz yerlisidir” başlığı altında, tarihçi-yazar diye lanse edilen Adanalı Cezmi Yurtsever’in sözde araştırmasını vermekteydi. Üstelik Recep T. Erdoğan’ın Wikipedia ansiklopedisinde ve diğer meşhur sitelerde Gürcü olduğu yönündeki bilgileri değiştirmesi tavsiye edilmekteydi! Acaba neden böyle bir şeye ihtiyaç hissedilmişti?
Üstelik Recep T. Erdoğan’ın dedesi ve sülalesi 1800 yıllarda neden devlete isyan etmişler ve isyancı anlamına gelen “Bakatoğlu” lakabını seçmişlerdi? Rumca PİLİHOZ denilen, Cumhuriyet öncesi POTAMYA olarak adı geçen Rize Güneysu ilçesi, Dumankaya’nın mütevaffa sakinlerinden isyancı-bakatalı Teyup Efendinin torunu Recep Tayyip Bey, Gürcistan’dan hangi hakim güçlere “bende sizdenim” selamı göndermişti?
Recep T. Erdoğan, baba tarafından Rum veledi, ana tarafından ise Batum göçmeni Gürcü Yahudisi olduğu yönündeki iddiaları niçin geçiştirmekteydi, hatta Gürcistan’da yaptığı gibi bizzat kendisi hatırlatıvermekteydi? Miting meydanlarında horozlanıp “boya değil, soya bakın!” diye hava atıp, haddini aşmasaydı bu konulara girmek de aklımızdan geçmeyecekti.
Bizi insanların kökeni ve soyları değil, onların karakterleri ve huyları ilgilendirirdi. Ancak Recep T. Erdoğan’ın sorunsuz bir tavırla muhalefet liderini hedef alarak; “Sen boya değil, soya bak!” tartışmasını başlatması ve insanların sülalesini araştırma ve ayıplama konusu yapması tam bir talihsizlikti. Öyle ise kendisinin de en azından: “Baba tarafından Rum veledi, anne tarafından Gürcü Yahudisi” olduğu yönündeki iddiaları yanıtlayıp toplumu rahatlandırması, hiç değilse mahkeme açıp yalanlaması beklenirdi. (Bak: Takunyalı Führer – Ergün Poyraz – Togan yy. 3. Baskı sh: 28)
Birde kısaca Emine Gülbaran Erdoğan’a bakalım.
Dedesinin adı Üzeyir , nenesinin adı ise Nili’dir..İsterseniz bu ailede verilen isimleri kısaca değerlendirelim..
“NİLİ”: Bu isim, genel olarak İsrail’de içimizdeki hainleri kullanan Yahudi İstihbarat Örgütüne verilen addır..Emine’nin dedesi olan Hamdi Ali’nin annesinin adı Nili idi..
Çanakkale savaşları döneminde NİLİ, Osmanlı Ordusu’nun içinden bilgi toplama güçlüğü çeken İngiliz- Yahudi ittifakının kurduğu ve içlerinde fahişe kadınların görev aldığı bir istihbarat örgütüydü. NİLİ, Sarah Aaronson adında bir genç Yahudi kadın casus tarafından işletiliyordu ve bazı kaynaklara göre örgütün 400 adet fahişesi vardı. Bunlar Osmanlı Ordusu’nda görevli bazı karaktersiz askerleri ve bazı direnişçi Arap milislerini baştan çıkararak, bunlardan bilgi sızdırıyorlardı.
Nili’nin anne adı Narsa, baba adı ise İsmail’di..Emine hanımın erkek kardeşi olan Eyüp Gülbaran’ın çocuklarının adı ise Şuayb (İsrail oğullarının peygamberi.) ve Şeyma’dır. Diğer kardeşi Hüseyin Gülbaran’ın oğlunun adı ise LUT’dur..( İbrani peygamber) …Genelde Narsa ismi Mezopotamya’da yaşamış olan Süryaniler(Hıristiyan) tarafından .kullanılan bir isimdi.
Erdoğan, eşinin israrla Arap olduğunu söylemesine karşı , özet haline getirmeye gayret ettiğim bu kitap, maalesef tespit edilen ana ilkelerle Emine hanımın kökeninin Yahudi olduğunu tescil ediyor..
Osman ERAYDIN
ileKafkas Yahudileri ve Recep beyin kökeni, sozgazetesi
Bir yanıt yazın