“Ukrayna” ABD ve Rusya arasında Soğuk Savaş benzeri bir gerginliğe neden oldu.
İki ülke arasındaki gerginlik Ortadoğu’nun gergin jeopolitik durumuna da yansıyor ve büyük devletler birbiri ardına Ortadoğu’da yeni adımlar atıyor.*
Büyük devletler Ortadoğu’daki jeopolitik mücadelelerinde, Sünni-Şii mezhebi ayrımı gibi yeterince tehlikeli eğilimlerde oluşan hatlara yerleşiyor.
Rusya Federasyonu bölgede giderek aktifleşirken, bölgenin Şii ideolojisine ağırlık veren ülkeleriyle askeri ve ekonomik işbirlikleri geliştiriyor.
İlişkilerinde İran merkezi oluşturmuş, kurulan yakınlıktan hareketle Irak, Suriye de uç verilmiş, bu suretle Şii ülkelerin hasmı olan Sünni mezhebine mensup ülkelerle de yakınlaşma hedeflenmiştir.
Nihayet Rusya Federasyon’un Erbil’de Başkonsolosluk, Kuzey Irak Kürt Özerk bölge hükümetinin de Moskova’da temsilcilik açmasıyla, Rusya ile Irak Kürdistan’ı arasındaki ilişkiler aktif şekilde gelişiyor.
*
Bu noktada Türkiye, birincisi Kürt Ulusal Birliğinin oluşumu, ikincisi Rojava’da Kürtlerin Demokratik Özerk yönetimi kurmaları gibi iki temel tehdit algısındadır.
Türkiye Irak Kürdistan Özerk Bölgesi yönetimiyle geliştirmiş olduğu ekonomik ortaklığını, aynı zamanda KDP şahsında Irak Kürdistan’ını siyasi anlamda kendi etkisine almaya dönüştürerek;
Hem Kürt Ulusal Birliğini engellemeyi, hem de Rojava’ya karşı tepki ortaya çıkararak Demokratik Özerk yönetimin gerçekleşmesini engellemeye çalışıyor.
*
Öte yandan Suriye İç Savaşında Sünni tutumunu gösteriyor ve KDP ile ilişkileri sayesinde Şii eksende hareket eden Irak hükümetini de dengeliyor.
Çünkü Türkiye’nin en büyük engellerinden biri enerji alanındaki dışa bağımlılığıdır,Irak Kürdistan Özerk Yönetimi hidrokarbonlarını kendine avantaj sayıyor.
Hem Kafkasya-Hazar’ın, hem Kuzey Irak Kürdistan’ının hidrokarbonlarının Avrupa’ya taşınmasında geçiş ülkesi olmayı planlıyor.
*
Ancak Irak Kürdistan Özerk Yönetiminin ve KDP’nin Türkiye ile geliştirdiği ilişkileri önce ekonomik bağımsızlık sonra Büyük Kürdistan ideali bağlamında düşünmesi her zaman kaygan bir zemin oluşturuyor.
İşte Irak Kürdistan’ında Rus Gazprom ve Lukoil gibi dev petrol şirketleri faaliyettedir, bir çok ekonomik ve kültürel işbirlikleri sağlanıyor.
Ruslar yeni pazarlara çıkış için Kürdistan’dan yararlanırken,bu mütemadiyen genişleyen işbirliği karşılığında Kürdistan ekonomisi büyüyor, Rusya’ya meylediyor…
*
Bu sırada Türkiye’de 30 Mart yerel seçimlerinde sandıkları başında devletin ulus bağlantısından koparılmış milyonlarca Kürt, merkeziyetçi yönetime karşı çıkan BDP çatısı altında,
Kadının öncülüğünde tüm kitle örgütlerinde ve yönetimlerinde eşbaşkanlık sistemi uygulamasıyla sonuçlarını toplumda daha çok hissettirecek yerel yönetimlerden en ücrada evlere kadar derinleşmiştir.
Demokratik Özyönetim ya da Demokratik Otonom modeline adanmış her birimdeki birey, belediyelerin statüsünün yıkılması için oy kullanmış ve seçimin AKP’den sonra diğer kazananı olunmuştur.
*
BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan’ın “Öcalan seçim sürecine kadar bir opsiyon tanımıştı. Yerel seçimlerde AKP ve BDP’ye verilen oylar barış sürecinin ilerlemesi içindi. AKP’ye bölgede verilen oylar bunun içindi” ifadesiyle,
Güneydoğu ve bazı doğu illerinde güç tabanını genişleten BDP, hem Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı Seçimleri nedeniyle hükümetten ödün koparacağı düşüncesi, hem de hükümetin çözüm sürecinde ilerleme kaydetmemesine karşı özerklik yönünde daha geniş adımlar atmaya yöneliyor.
*
Önce Doğu ve Güneydoğu illerinde ekonomi alanında faaliyet gösteren dernekleri bünyesinde toplayarak güçlü bir sivil toplum olmayı amaçlayan bir grup işadamı ve sanayici “Kürdistan Sanayici ve İşadamları Derneği”ni kuruyor.
Kürdistan coğrafyasında yaşayan halkların birliği,Kürdistan coğrafyasının ekonomik ve sosyal kalkınmasında bölgesel ve sektörel potansiyelleri en iyi şekilde değerlendirilmesi,Kürdistan ulusal ekonomik politikalarının oluşturulması, Kürt ulusal ekonomi çevrelerinin işbirliğine girmesi, Kürt sermayesinin küresel rekabet düzeyinde sahada yer alması ve bu amaçla diplomatik lobi faaliyetinde bulunulması öngörülüyor.
*
Öte yanda kazanılan Diyarbakır, Mardin, Van büyükşehirlerinde üç kantonun oluşturulması hedefleniyor.
Suriye’de Kobani, Afrin ve Cezire kentlerinde yaşayan halkların iradesinin siyasi açıdan ifadesine dayanan ve bir çeşit demokratik özyönetim modeli olan kantonal sistem örnek alınıyor.
Bu kentlerin her birinde seçimle işbaşına gelmiş coğrafi,etnik,kültürel ve dini faktörler altında kendi yönetim biçimini bizzat belirleyen özerk bir yönetim bulunuyor.
*
Demokratik özyönetim, Ortadoğu’da yaşanan sorunların ortasında tüm Kürtler için en iyi çözüm modeli olarak kabul ediliyor.
Mesela Irak Kürdistanı’nın da bir parçası olduğu Irak Devleti bir federasyondur,fakat Erbil kendisini doğrudan ilgilendiren birtakım sıkıntıları,mesela Kerkük meselesini kendi yöntemlerine göre çözemiyor.
Halbuki bu sorun Kerkük’te yaşayan insanların kendilerini idare etme inisiyatifi ve yetkisinde olsaydı çoktan çözüme kavuşmuş olurdu,deniyor!
*
Sonuçta Rusya ile ABD ile arasındaki gerginlik Ortadoğu’nun gergin jeopolitik durumuna da yansıyor ve Ortadoğu’da yeni adımlar atılıyor.
Rusya barışın tesis edilmesi ve yeni Suriye’nin kurulması çabasında Cenevre Barış Konferans’larında Rojava Kürtlerinin temsil edilmesini zaruri görüyor.
Ya da Suriye’de işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin ve bunları destekleyen devletlerin paylarını üstlenmeleri ve yeni Suriye’nin bu hukuktan kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınmasını esas kabul ediyor.
*
Her iki sonuçta, Rusya; birincisi, Suriye’de Kürtlerin Demokratik Özerkliklerine meşruiyet tanınmasını,
İkincisi, Uluslararası hukukun Türkiye’nin Suriye İç Savaşında devletlerin uluslararası ilişkiler açısından görevlerini belirleyen, BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen kararlara aykırı davrandığını teyid etmesini istiyor.
*
Yine de Büyük Önderimiz Atatürk,” Kesinlikle tekrar ederim ki ulusun egemenliği sonsuzdur”diyor…
7.4.2014
Bir yanıt yazın