ERGUN OZGEN,
TF DANISMA KURULU UYESI
Gördüklerimizin gördüklerimiz ve duyduklarımızın da duyduklarımız olmadığı bir süreci yaşamaktayız…. Tek Kutuplu dünyayı amaçlayan görüşün, küresel güçler tarafından sürüme koyduğu kurgunun, coğrafyanın değişik bölgelerinde hasıl ettiği kargaşa ve kaosun şifreleri yavaş da olsa anlaşılır duruma gelmektedir…
Konunun kilit taşı, küresel rezerv para olan doların mutlak etkinliğinin sürmesi hedefinde düğümlenmektedir… Bir yönü ile FED diğer yönü ile Wall Street kurmaylarının dünya rezerv para durumunda bulunan doların etki alanın devamının sağlanması konusundaki hassasiyeti tartışılmaz bir durumdadır…
Anılan husus geniş açılı olarak ele alındığında ise, bu finansal gücün hükümranlık alanı bilindiği üzere bazı etkin Yahudi aile gruplarının elinde bulunmaktadır…. Ayrıca bu gruplar her ne kadar ABD yurttaşları konumunda olsalar da manevi yönden aidiyet alanları İsrail ve onun güvenliği ile de özdeş görülmektedir….
Bu bağlamda, doların gücü üzerinden yürütülmeye çalışılan politikalar dikkate alındığında bu alanda meydana gelebilecek bir küresel zafiyet dolaylı şekilde İsrail’in de güvenliği yönünden önem ifade edecektir….
Bilindiği üzere, dünyadaki merkez bankalarının rezervleri içinde dolar %60 yer tutmakta iken, Avro halen %25 bir rezerv sahası oluşturmaktadır…. Diğer yönden Çin’in 2016 itibariyle dünya ekonomileri içinde ABD önüne geçeceğine ilişkin görüşler geçerliğini sürdürmektedir… Bu da gelecek yıllarda Yuan’ın rezerv para alanında ne gibi sonuçlar yaratabileceği konusundaki spekülasyonları devam ettirmektedir…
2015 yılı itibariyle Çin’in GSMH 17,800 trilyon dolara ulaşmış olduğu, buna karşılık ABD .GSMH ise, 17,400 trilyon ile geri kalmış olduğuna ilişkin haber basında izlenmiştir…Ayrıca gene ABD nin borç tavanının 22 trilyonu aştığına ilişkin yorumlar da gene basına yansımıştır… Bu açıdan bakıldığında, ABD ‘in süreçte önemli gördüğü hususun borçlarını ödemede gecikmesi ve diğer yönden de enflasyonist baskının artabileceği bir durumda, rezerv para olan dolara olan güvenin sarsılabileceğinin söz konusu olabileceğidir… Konun yumuşak karnı ABD açısından öncelikle REEL ekonomide olmayıp, SANAL ekonomideki zafiyet olarak görülmektedir…
Genel çerçevesi bu açılardan ele alındığında, finansal gücü ellerinde bulunduran etkin merkezler doları dayatırken, , güçlenen ekonomisi ile Çin’in Yuanı, ileriye dönük olarak tedirginlik yaratmaktadır….Alternetif arayış içinde ayrıca diğer bakış açılarına göre ise, ulusal paralar üzerinden ticaretlerini yürütme istemindeki ülkelerin temennileri de izlenmektedir…
Kısaca, gelişmeler ülkelerin dolar kapanından kurtulma arayışları içinde olduklarına ilişkin karineleri ortaya koymaktadır… Ayrıca, aynı anlayış içinde KLERİNG anlaşmaları ile de ticari işlemlerde farklı çözümlerin gündeme gelmesi de söz konusudur…. Bunların tümü, doların IMF ve Dünya Bankası üzerinden etkisini azaltma arayışları kapsamında küresel düzeyde görüntüde yer almaktadır…
Emperyal hedefler içinde, finansal gücün dolar üzerinden etkisinin küresel düzeyde sürdürülebilmesi ise, olayların seyri dikkate alındığında tam bir MATRUŞKA oyunu izlenimi vermektedir…. Birbirinin içinden çıkan olaylar ise, gerçekten bir kaos stratejisi oluşturmakta olup, gelişmeler coğrafyanın değişik bölgelerinde sürekli güncellenmektedir…
Söz konusu sosyo politik ve sosyo ekonomik oluşumlar, her ne kadar birbirinden bağımsız gibi görünse de, çıkış ve bağlantı noktaları aynı güç merkezlerini işaret etmektedir….
Konu açısından, halen süregelen çatışma alanlarına bakıldığına, ağırlıklı olarak görüntüler ORTA DOĞU ve AFRİKA üzerinde yoğunlaşırken , güncel durumu itibariyle de süreç birden AYRUPA’ya da kaymış olarak görülmektedir… Kaos stratejisini buralara taşıyan oluşumların izlediği süreç irdelendiğinde :
• İkinci Dünya savaşından sonra Brettons Woods ile doların rezerv para olması,
• ABD nin rezerv para üzerinden küresel etkinliğinin artması,
• Maastricht antlaşmasının gereği olarak 2002 itibaren Avro’nun rezerv para alanında yer almış olması ile dolar alanlarına olumsuz etki yapması,
• AB ‘in Asya ,Afrika ve Latin Amerika ülkeleri ile ticaretinin Avro üzerinden yürütmesi sonucu dolar alanlarına olumsuz etkinin artması,
• Dünya Merkez Bankalarının rezerv toplamlarının %60 dolar, %25 kadarının da Avro olduğu dikkate alındığında bu yüzdenin Avro yararına zamanla çoğalması durumunda karşılığı kalmamış bulunan dolar için enflasyonist etki yaratabileceği tehdidinin ortaya çıkmış olması ,
• Geçen süre içinde karşılığı olmayan rezerv para durumundaki dolar hamcının sürekli artmış olması,
• Ayrıca, mevcut gelişmeler içinde Çin’in de giderek dünya ekonomisi içinde ağırlığının artması,
• Bu süreçte, AB gibi, BRİCS ülkelerinin ve Latin ülkelerinin de dolar karşıtı politikalarının sürmesi,
• Afrika kaynaklarının ise,gerek ABD , gerek AB ve gerekse Çin yönünden cazibesinin çoğalması,
• Bu bölgede (AFRİKA) ABD’in , Fransa, diğer taraftan da ABD’in,Çin arasında kaynaklar üzerinde çıkar çatışmalarının çoğalması,
• Küresel finansı yürüten güç merkezlerinin kaos stratejilerindeki şifrelerinin yavaş yavaş ortaya çıkarmaya başlamış olması,
• Emperyal finans gücünü elinde bulunduran çevrelerin gelişmeler karşısında kontrolu kaybetmemek için, siyasi coğrafyanın birçok yerinde ve küresel düzeyde operasyonel çözümler armaya başlamaları adeta matruşka yapılanmasında bir kaos stratejisi oluşturmaktadır…
• Nükleer gücü olacak bir İran’ın İsrail’in güvenliği açısından hasıl etmiş olduğu tedirginliğin ise giderek çoğalması….vb….
Belirtilen faraziyelere ait stratejinin açılımına bakıldığında, 1973 tarihindeki Arap, İsrail savaşından sonra artan petrol fiyatları da hatırlandığında, o dönemde Avrupa’nın gelişen refahında ucuz petrolün önemli bir yer tuttuğu anlaşılmıştır… Bu konu, ABD yönünden AB giden süreçte de önemli bir koz olarak yeri geldiğinde kullanılmıştır…
Özellikle Maastricht sürecinde 2002 sonraki dönemde ABD petrol fiyatları üzerinden Avro’nun dolara karşı rakip konumunu engellemek amacıyla, bu kartı, uygun zaman aralıkları içinde sürekli olarak kullanmıştır… Artan petrol fiyatları ise, ABD., Avro rekabeti için bir nevi firen görevi de yapmıştır…
Gelişmeye göre, küresel dinamikler içinde, bu kere artan petrol fiyatları, AB ekonomisi açısından olumsuz etki yaparken, diğer yönden de RF, İran, Venezuela gibi ABD karşıtı politikaları olan ülkelerin güç kazanmalarına neden olmuştur…
Konunun öznesi bu bağlamda ele alındığında:
• Emperyal finans gücünün kurmayları, doların geleceğini bu süreçte nasıl güvenceye alacaklardır.?
• AB, de Avro, İleride ortaya çıkması muhtemel Yuan, Rezerv para alanlarına nasıl etki yapabileceklerdir ?
• Bu süreci engellemek için nasıl bir strateji gereklidir?..
• Diğer yönden Orta Doğuda İsrail’in ileriye yönelik güvenliği nasıl sağlanmalıdır?
• RF ‘nun , Venezuela’nın, İran’ın artan petrol fiyatları ile ekonomilerini toparlamaları nasıl engellenmelidir?..
Özetle, küresel ölçekte ortada görünen sorunlar bu şekilde nitelendiğinde ön görülebilecek strateji nasıl olabilir?…. Belirtilen sorulara cevap düşünüldüğünde:
• Avrupa cephesine sıçramadan önceki konumda süreç Orta Doğu da gelişmiştir…
• Siyonist güdümlü Evangelist ürünü olan BOP yapılanması üzerinden Kuzey Afrika gelişmeleri yanında,özellikle Irak, Suriye cepheleri asıl muharebe hatları üzerinde şekillendirilmiştir…
• Türkiye’ye yönelik olarak, gene BOP hedefleri içinde PKK kartı üzerinden etnik ayrımcılığa dönük kurgular sürekli sahaya sürülmüştür….
• PKK desteğinde AB ülkeleri olduğu kadar, Evangelist Siyonist politikalarının varlığı da görülmüştür…
• Kısaca, bölgede Irak bölünmüş, Suriye kaos ortamına itilmiş, İsrail’in yakın çevresinde bulunan hedef ülkeler bu kaos stratejisinden nasiplerini almışlardır..
• İsrail İçin asli hedef ise, güvenliği yönünden nükleer gücü olabilecek bir İran’ın mutlak surette etkisiz duruma getirilmiş olmasıdır..
• Bu bağlamda, ABD lobilerinin de bütün zorlamalarına rağmen ABD yurtseverleri İran’a yönelik ABD destekli bir askeri harekata karşı çıkmışlardır…
• Matruşka kaos stratejisi safhaları içinde, bu kere, Türkiye kartı üzerinden bir arayış oluşmuş, Türkiye’nin Suriye’deki şiddet olaylarına askeri müdahale yolları konusundaki örtülü azmettirmeler de sonuç vermemiştir…
• Muhtemelen Türkiye’nin Suriye’ye yönelik bir harekatı gerçekleşmiş olsa idi bu ortamın sağlayacağı fırsat kullanılarak, İsrail tarafından İran nükleer tesislerine karşı bir hava saldırı da mümkün olabilecekti ki, bu da Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirme riskini oluşturabilecekti !…
• Böyle bir düşünce var idiyse, Kaos Stratejistlerinin bu hedefi de gerçekleşme imkanı bulamamıştır…
• Konunun Türkiye yönünden PKK sürecinde sürdürülmekte olan kurgusunun , bu defa ayrı bir mecraya kaydırıldığı hissedilmeye başlanmıştır !… Bu görüş açısına genişletilerek bakıldığında:
a. İsrail ‘in asli hedefi İran olduğuna göre bu hedef nasıl etkisizleştirilecektir?
b. ABD, destekli operasyonel araçlar içinde Türkiye ye karşı en uygun araç kendi kontrollarında olan Gülen Hareketi görülmektedir.
c. Bu yapı içinde (FT) senelerce gerek CIA, gerek MI6 ve gerekse MOSSAD kontrolunda ki elemanların ( SAYANİMLER, PAKRADUNLAR vb. unsurları ) devletin hangi kademelerine ne şekilde sızılmış olduklarının irdelenmesi gerekmektedir…
d. Bu varsayım dikkate alındığında ülkenin içeriden önemli ölçüde denetime alınmış olduğu ihtimali (PARALEL ) yapılanması iddialarına göre ciddiye alınması gereken bir husustur..
e. OSLO süreci ile başlayan tartışmalar hatırlandığında, istenilen hedefe ulaşılabilmiş olsa idi, ortaya çıkarılacak bir siyasi istikrarsızlığın peşinden ekonomik çöküş de dış güçler tarafından etkinleştirilmesi durumunda, nasıl safha ile karşılaşılırdı ?
f. Böyle bir ortamda, Silahlı kuvvetler sindirilmiş, Silivri Davaları sürmekte, yargının önemli bir grubu cemaat denetimine girmiş, İdari yapıda örtülü kontrol sağlanmış, medya kuruluşlarının ve kurguda görev verilmiş STK da dikkate alındığında, önemli ölçüdeki dışa bağımlı hale geleceği anlaşılan böyle bir konumun, siyasi ,sosyal ve ekonomik kaos yaratmasının sonuçları ne gösterebilirdi?
g. Belirtilen faraziyeye göre, böyle bir ortam arayışı şayet Emperyal Finansın küresel kurmayları tarafınfan kurgulanmış ise, ve geri planda asli hedef de İsrail’in BOP sürecindeki güvenliğinin sağlanması ise, kurgu nasıl sonuçlandırılabilirdi?
h. Türkiye de , bu kurguya göre hasıl olabilecek kargaşa ve kaos ortamı nasıl bir fırsat üretmiş olacaktı ? Bir kurtarıcının sahneye sürülmesi mi gerekecekti ?…..
i. Bu hesaba göre , Kurtarıcı da (!) senelerdir Pensilvanya’da sıranın kendisine gelmesini için bekletilmekte miydi?…
j. İdari, Adli ve Askeri yapı içinde yerleşmiş olduğu anlaşılan FT yapısının iç ve dış medya kuruluşlarının kamu oyu oluşturmaya yönelik yayınları ve mutlaka çok güçlü bir destek alacağı da dikkate alındığında,( MURDOCH MEDYASI gibi… ) Humeyni’nin İran’a dönüşünde olduğu şekilde, bu şahsın da Türkiye ye kurtarıcı tavrı içinde gönderilmesi son derece mümkün görülmektedir…
k. Kurgunun diğer safhası ise, belli bir zaman aralığından ve sistemim tümünün ele geçirilmesinden sonraki ortamda , ülke içinde birilerinin önce ALEVİ /SÜNİ çatışmasını tetiklemesi mümkündür…
l. Son safha ise, gene aynı dış çevrelerin FT yapılanması kullanılarak, Türkiye ile İran arasında bir Şİİ / SÜNİ çatışmasına ortam hazırlamaları da sürpriz olmayacaktır..
m. Özetle, sürecin bu şekilde işlemesi durumunda, iki kardeş ülke olan Türkiye ve İran arasında oluşturulabilecek bir savaşın enkazı İsrail’in BOP projesinin gerçekleşmesine destek verecek, İran’ın nükleer tesisleri de bu arada vesile ile tahrip edilebilecek, yorgun düşen Türkiye ve İran arasından da gene BOP projesinin son aşaması olan bir yapay devlet olarak Kürdistan kuruluş olabilecektir…..
n. Kurgunun bu safhasına gelmeden bir CIA, MOSSAD, MI6 projesi olan FT ve diğer tanımı ile PARALEL yapının çökertilmesi, Türkiye üzerindeki matruşka kaos stratejisinin bu bölümünü de etkisiz kılmıştır denilebilir…
Küresel kurgunun diğer yönü olan emperyal rezerv olan doların mutlak etkinliğinin sürdürülmesine ilişkin diğer safhasının ne göstermekte olduğudur …
• Olayın, BOP ayağına ilişkin safhasının şimdilik önü kısmen de olsa alınmıştır.
• PKK üzerinden ise, kurguya göre süreç sürmektedir….
• Diğer yönü itibariyle, küresel rezerv olan doların önünün tekrar açılmasıdır…
• Bu açıdan konuya dikkat edildiğinde, çatışma alanlarını BOP coğrafi alanından giderek AFRİKA coğrafyasına kaymakta olduğunu, son safhada ise, AVRUPA coğrafyasının da çatışma alanı içine UKRAYNA üzerinden alınmaya çalışıldığı izlenmektedir…
• BOP sürecinde Kuzey Afrika da, Libya ve aynı şekilde de Irak ve Suriye ile Filistinliler en ağır faturayı ödeyen ülkeler olmuşlardır… PKK projesi içinde Türkiye de önemli zarar görmüştür…
• AFRİKA geneline bakıldığında bu bölgelerde doğal kaynakların önemli ölçüde cazibe yarattığı ülkelerde iç çatışmaların artmakta olduğu görülmektedir.
• Özellikle Fransız Afrika’sında yer alan Nijer, Orta Afika Cumhuriyeti, Ruanda, Senegal, Togo, Tunus, Ekvator Ginesi, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kongo Madakaskar, Mali, Moritanya, Fas, Fildişi Sahili, Gabon, Gine, Kamerun, Komor, Benir, Burlina Faso, Burundi, Cezayir, Cubuti, Çad gibi ülkelerin Fransa ile olan ticaretlerinin Avro üzerinden olması normaldir… Bu da AB ekonomisine Avro zemininde katkı sağlayacaktır..
• Fransız ekonomisi ile bağlantılı olan bu ülkelerin doğal kaynaklar bakımından zenginlikleri de AB yapılanması yönünden önemlidir….
• Bu bölgelerde şiddet olaylarının zamanlama itibariyle artmakta olmasının Fransa ve AB ekonomik alanlarına ne gibi olumsuz etkileri olabilecektir? Ve Avro, Dolar çatışmasında ki bölgede hasıl olacak olumsuz süreç hangi tarafın yararınadır? Diğer anlatımla ABD, ile Fransa’nın örtülü çıkar çatışmasının varlığı söz konu olmaktadır…
• Diğer yönden Afrika’nın enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelerde de Çin’in ayrıca yatırımlarının bulunduğu görülmektedir…Bu ülkeler içinde Angola, Çad, Sudan gibi Müslüman toplumların bulundukları yerlerde Hıristiyan, Müslüman ayrıştırması üzerinden çatışmaların ortaya çıkması da bir tesadüf değildir… Çin ekonomisine karşı bu alanlarda da örtülü şekilde bir ABD ile Çin ekonomik çıkar çatışması görüntüsü vardır..
• Afrika’nın özellikle enerji ve doğal kaynaklarının zengin olduğu bölgelerde, ABD kendi nüfuz alanını genişletmek için, saha üzerindeki rakip etkin güçleri zaafa uğratma stratejisi devreye sokmuş gibi görünmektedir…
• 1998 yılında Kaddafi Afrika üzerinde küresel güçlerin etki politikalarına karşı 23 ülkenin de katılımı ile, SAHİL SAHRA ÜLKELERİ TOPLULUĞU ( CENSAD ) adı altında bir güvenlik alanı kurmayı amaçladığı hatırlanacaktır…
• ABD ise buna karşı olarak bölgede TRANS SAHRA TERÖRİZME KARŞI MÜCADELE ORTAKLIĞI ( TSCTP) adı ile terörizm karşıtı bir örgüt kurmuş olduğu da hatırlanacaktır…
• Sonuç olarak, Kaddafi ABD’nin bölgedeki etkinliğini önleyemeden kendisi bilinen şekilde tasfiye edilmiştir….
• Konunun Afrika cephesi, devam etmektedir…. Bu cephede ağırlıklı olarak, ABD, FRANSA ve gene ABD ile ÇİN çıkar çatışmaları belli merkezlerden üretilen terör örgütleri, üzerinden sürmeye devam etmektedir…
• PKK konusunda AB + ABD + İSRAİL kontrolunda Türkiye’ye yönelik operasyonlar sürmüşken, bu defa da, KÜRESEL FİNANSIN GELECEĞİNİN HESABI İÇİNDE çıkar çatışması ABD / AB, ABD/ RF, ve ABD / ÇİN karşıtlığı olan bir sürece kaymış , Afrika ve Avrupa bu çatışma alansı içine
kaymıştır…
Yukarıda belirtildiği üzere, KAOS STRATEJİSİNE ait kurgunun BOP ayağından sonra AFRİKA üzerinde süregelen çıkar çatışmasının AVRUPA üzerinden biçimlenen son görüntüsü ne şekilde özetlenebilir?
• Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonraki aşamada, RF. Stratejik çekilme sürecinde Batlık Denizinden Kara Denize kadar alanda, Estonya, Letonya, Litvanya, Beyaz Rusya ve Ukrayna tampon alanını Avrupa ile arasına yerleştirmiştir….
• Takip eden süreçte de RF, NATO ya gözlemci üye olmuştur….
• Küresel çetenin asli hedefleri içinde Asya’nın doğal kaynaklarının olduğu hususu , 11 Eylül bahanesi ile Afganistan’ın işgalinden sonra yavaş yavaş anlaşılır hale gelmiştir..
• Bu aşamada Batlıktan, Kara Denize kadar uzanan bölgedeki ülkelerin NATO içine alınma hedefi içinde NATO’nun Doğuya doğru genişletilmesi, diğer yönden de Afganistan üzerinden Asya coğrafyasının güneyden kuşatılır duruma getirilmesi , hem RF , hem de Çin’i rahatsız etmiş bölge ülkelerinin de katılması ile Şanghay İşbirliği örgütü ABD nin güven sarsan politikasına karşı kurulmuştur…. Kısaca, Şanghay İşbirliği Örgütünün müsebbibi ABD politikasıdır…
• Süreç giderek BRICS ekonomik yapılanması üzerinden DOLAR karşıtı küresel yeni bir işbirliğinin ittifakına neden olmuştur…
• AVRUPA cephesi üzerinden Avro etki alanın sınırlandırılması için AB ekonomik yönden stratejik derinliğinin ortadan kaldırılması emperyal finans için zorunludur…. BOP bu konuda belli bir mesafe kazanmıştır… AFRİKA içinde Etkili olan Fransa gibi ülkeler ile ABD çıkar çatışması sürmeye devam etmektedir…. AVRUPA yönünden konu, UKRAYNA cephesinin açılmasında izlenmektedir..
• AVRO bu açıdan hedefte olduğuna göre, kaos stratejisi içinde kurgu ne şekilde eyleme konulabilecektir?
a. Bu konuda, George Friedman’ın Gelecek 10 adlı kitabındaki ( Sf.184)
şu satır önemlidir. “ ….Rusya , ABD’nin küresel konumunu tehdit etmiyor ama, Avrupa ve özellikle ALMANYA ‘la işbirliği yapma ihtimali on yılın en önemli tehdidini oluşturuyor…..”
b. Konu bu açıdan ele alınırsa, ABD yönünden AVRO un rekabet sahası paralelinde, AB ve Özellikle de Almanya’nın RF ile yakın bir ekonomik alanda yakınlaşmasının önlenmesinin gerektiği anlaşılıyor…
• ABD küresel kaos stratejisi içinde, petrol fiyatlarını aşağı çekerken Ruble üzerinde gerekli baskıyı sağlamış olarak görülüyor..
• Ancak ucuz petrolün orta ve uzun vadede Avrupa ekonomisi üzerinde olumlu etki yapması, bunun yanında düşük tutulan Avro ile ihracatının artması, diğer yönden artan ihracat sonucunun üretimin armasını zorlaması, bunun da istihdama olumlu etkisi dikkate alındığında, ileriki dönemde, AVRO nun tekrar güçlenme ihtimalini arttırabilecektir…. Bu da, güvenilir bir Avro’nun rezerv alanındaki payını tekrar güçlü hale getirebilecektir…
• Düşük petrol fiyatı, Rubleyi sallarken, ileriki aşamada AB ekonomisi için olumlu sonuçlar hasıl edebilecektir….. Bu aşamada, Almanya ve RF, Friedman’ın işaret ettiği şekilde yakınlaşma içine girerlerse sonuç nasıl olabilecektir?…
• Ukrayna süreci hatırlandığında, AB içine alınmasına karşı RF tepkisi sonucu ortaya çıkan olaylar tazeliğini korumaktadır.
• Bu süreç , dikkate edilirse, özellikle Almanya ve RF karşı karşıya getirmiştir… Friedman’ın uyarısı gerçekleşmiş gibidir….
• Diğer yönden RF , AB üzerinden yürütülmeye çalışılan ambargo hem RF hem de AB ekonomisi için olumsuz sonuçlar vermeye devam etmektedir…
• Fransa’nın, RF ile beraber yürüttüğü, Kuzey Sibirya Buz Denizi bölgesindeki YAMAL doğal gaz projesinin Avrupa’dan Fransa’ya kadar getirilmesi konusundaki projede ısrarı da ABD tarafından olumlu karşılanmamaktadır….
• AB yapısı içinde, Avro merkezli ekonomik alanların tekrar Dolar alanları içine çekilmesi konusundaki kaos stratejisinin bir diğer bölümü de böyle görülmektedir…
• Özetle, gelişmeler bakıldığında, bir taraftan , Rublenin, diğer taraftan Avro’un zafiyete uğratılması ile bu ekonomik alanların ileriye dönük olarak tekrar DOLAR alanı içine alınması mı amaçlanmaktadır?…. Orta Doğu, Afrika ve Avrupa cephelerindeki çatışma alanları çoğunlukla Avro bölgeleri, olarak görüldüğüne göre bu konudaki karine kuvvetlidir….
RF yönünden, Rubleye karşı, ABD’in yürütülen etkisizleştirme politikası karşısında RF bir taraftan düşük petrol fiyatları ile karşı karşıya bırakılırken, diğer yönden de, Ukrayna ihtilafı ile AB ve Almanya ile ekonomik ve siyasi yönden ihtilaflı hale getirilmek istenilmektedir…
2013 Senesinde medyada yansıyan Kissinger’in sözü hatırlanmalıdır… ( SAVAŞ DAVULLARININ SESİNİ DUYMUYORSANIZ SAĞIRSINIZ )… Diğer yönden süreç içinde Ocak 2015 başlarında Soros’un gene basında yansıyan ( SAVAŞ ÇIKAR ) sözü biri diğerinin yankısı gibidir….. Bütün bu acele nedendir?…. Anlaşılan Çin Faktörü küresel ekonomide daha etkin olmadan bir an önce, Avro alanlarının tekrar Dolar sahasına sokmak, Rublenin güçlenmesini bir an önce engellemek, diğer yönden de Almanya , RF. yakınlaşması sürecinin her iki yönden de etkisiz kılmak hedef gibi görülmektedir….
Hemen hemen her 10 yılda bir tekrar eden ekonomik krizler de hatırlandığında, 2016 yılında küresel finans balonunun tekrar patlayacağına ilişkin görüşler bazı ekonomistler tarafından sık sık hatırlatılmaktadır…. Kaos stratejisinin kurmaylarının bir an öce sonuç almak istemelerine ilişkin aceleciliklerinin bu açıdan da değerlendirilmesi gerekmektedir… Kissinger ve Soros’un beyanları bu bağlamda da dikkate alınmalıdır…
Gelişmeler içinde RF üzerine yönelik finansal operasyonun görüntüye gelen diğer yönünün de irdelenmesi gerekmektedir… Petrol fiyatlarının düşürülerek rublenin değer kaybettirilmesi sürecinde Başkan Putin’in dikkate değer bir çıkışı olmuştur…
• Hatırlanacağı üzere, yakın geçmişte RF ile Çin arasında 400 milyar dolarlık bir ticari anlaşma yapılmıştır.
• Türkiye ile de gene çok yakında 100 milyar dolarlık bir ticari anlaşmanın yapıldığı görülmüştür.
• Aynı şekilde Putin’in Hindistan ile de miktarını bilmediğimiz bir anlaşmanın yapıldığı basında izlenmiştir..
• Ayrıca, RF bağlantılı olduğu ülkeler ile yapmış olduğu ticari bütün bağlantılar, DOLAR, Üzerinden mi?, AVRO üzerinden mi?, RUBLE üzerinden mi?, Karşılıklı ULUSAL PARALAR üzerinden mi?, KLERİNG anlaşmaları ile mi?….. oldukları da açık değildir…. Bu konuda savaş DOLARA karşı yürütüldüğüne göre, konunun diğer alternatifler kapsamında ele alınarak belirtilen sürecin kaos stratejisi içinde değerlendirilmesi de gerekecek gibidir…
MATRUŞKALARDAN çıkan birbirinden bağımsız gibi görülen ancak makro politikada iki ana eksende birleşen kaos stratejisi, DOLARIN REZERV GELECEĞİNİ KORUMAK, diğer yönden de İSRAİL ‘in BOP sürecinde İRAN’a karşı güvenliğini sağlamak gibi görülmektedir… Her ikisinin de harekat merkezi aynıdır….
BOP, AFRİKA ve Giderek AVRUPA yönünden sahne alan bu kaos süreci içinde Almanya’da 2014 Ekim’inde başlayan İslam karşıtı PEGİDA hareketi ile, 7 Ocak 2015 gündeme gelen CHARLİE HEBDO olayları nerede yer alabilir ?
Pegida olaylarının ortaya çıkmış olduğu bölge Almanya’nın en zengin bölgeleri içinde görülmekte olduğu kadar, bu bölgedeki Müslüman nüfusun çok az olduğu da görülmektedir… Sosyal açıdan bir gerilime neden olabilecek bir demografik toplumsal azınlık olmamasına rağmen neden olaylar bu bölgede yoğunlaşmıştır? İslam karşıtlığı üzerinden sürdürülmek istenilen tepkisel hareketin geri planındaki asli unsur nedir?
Diğer yönden, birkaç ay ara ile Fransa’da sahnelenen Charlie Hebdo olayının bu süreç ile Fransa yönünden bağlantısın varmıdır?
Konu bir yönü ile Samuel Huntington’un medeniyetler çatışması tezini hatırlatmaktadır. Avrupa içinde 20 milyondan fazla Müslüman’ ın bulunduğu da dikkate alındığında, olay toplumun sosyal yapısından mı ? yoksa belli merkezlerin kışkırtmasından mı ileri geldiği sorusu sorulmalıdır…
• Yukarıda da ifade edildiği üzere, Fransa’nın Afrika ülkeleri ile önemli ticari bağlantısı vardır
• Bunların önemli bölümü Müslüman ülkelerdir…
• Avrıca AB yapısı içinde Avro alanı içindeki ticaretin yapıldığı ülkeler arasındaki Müslüman ülkeler de çoğunluktadır.
• Petrol fiyatlarının ucuzlaması sonucunda düşük Avro değeri üzerinden AB ihracatının giderek artmasının AB ekonomisinin yeniden toparlanmasına imkan sağlayabilecektir…
• Bu da tekrar güçlenecek Avro ‘un rezerv alanını korumasına neden olabilecektir.., Bu bağlamda,AVRUPA cephesinde yaratılabilecek bir istikrasızlık ile süreci kendi içinde zora sokmak ihtimalini akla getirmektedir…
• Başkan HOLLAND’ın ve MERKELL’in gerek Almanya ve gerekse Fransa da sürüme konulan olaylar karşısında dayanışma içinde hareket etmeleri, Paris’te düzenlenen protesto yürüyüşüne 50 den fazla çeşitli ülkelerin üst düzey siyasilerinin katılmış olmaları şifrenin çözülmüş olduğuna karinedir..
• Pegida olayındaski gerileme de bunu göstermektedir…
• Bu aşamada, küresel Baronların karargahının basın imparatoru konumundaki Rupert Murdoch’un , yapılan bu dayanışma hareketi karşısındaki tepkisi, bekledikleri sonucun alınamadığını işaret etmektedir… Kurgu gerek Almanya ve gerekse Fransa üzerinden şimdilik sonuç vermemiş gibi görülmektedir…
• Ukrayna gelişmeleri içinde, gene Almanya ve Fransa’nın son tutumları önemlidir… Holland ve Merkell ‘in Putin ile görüşerek diplomasi yolu ile Ukrayna da bir çözüme yönelmiş olmaları da ABD yönünden rahatsızlık yaratmış gibi görülmektedir… Diplomasi yolu ile çözüm sürecine girilmesi kaos stratejistlerini rahatsız etmiş gibidir… Bu bağlamda süreci engellemek için bazı kışkırtma hareketlerinin olması da mümkündür….
• AB, RF arasında gerek siyasi ve gerekse ekonomik bağların tekrar düzene girmesi ise, Friedman’ın uyarısını hatırlatmaktadır…
• Ayrıca Yunanistan’da iktidara gelen ve Sol bir parti olan Syriza bile AB ekonomisine olumsuz etki yapabileceği anlayışı ile ABD tarafından şimdilik destek görmüştür…. Kaldı ki ABD açısından Sol iktidarların tasvip gördüğü görülmemiştir….
• Küreselcilerin, BOP, AFRİKA ve AVRUPA cephelerindeki kurgularının asli hedefinin tek para birimi olarak DOLARIN mutlak hakimiyet alanlarının tekrar korunması olduğu MATRUŞKA KAOS STRATEJİSİ içinden çıkmaktadır…..
• FED ve Wall Street kurmaylarınca muhtemelen 2016 yılı veya sonrasında, beklenen yeni bir ekonomik kriz gündeme gelmeden önce, ORTA DOĞU, AFRİKA ve AVRUPA cephelerinde doların mutlak etkinliğinin sağlanması ayrıca bu bölgelerdeki kaynakları da kontrola alınması zorunlu gibi görülmektedir….
Küresel Emperyal Finans gücünün kurmayları , izlendiği kadar oyun içinden oyun çıkartarak, yeni bir ekonomik kriz oluşmadan, rezerv para alanlarını DOLAR üzerinden dünya genelinde şekillendirmeyi amaçlamaktadırlar… Giderek çok kutuplu bir yapıya dönüşen farklı ulusal dinamikler ise, IMF ve Dünya Bankası kapanından kurtulma arayışları içinde mücadelelerine devam etmektedirler.
Halen ağırlıklı olarak, ORTA DOĞU, AFRİKA ve AVRUPA cephelerine yayılmış bulunan örtülü KAOS STRATEJİSİNİN nerelere kadar gideceği hususu, henüz açılmamış olan diğer MATRUŞKA kutularından çıkınca anlaşılacaktır… 11. 02. 2015-02-11
ERGUN ÖZGEN
Bir yanıt yazın