İSRAİL MİZANSENİ

İSRAİL MİZANSENİ
2009 Ocak, Davos Dünya Ekonomik Forumunda Başbakan Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e,”Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz”ifadesiyle gerilen Türkiye-İsrail ilişkilerini, nihayet BM Mavi Marmara Raporu  çökertmiş bulunuyor.

Çünkü BM Palmer Raporu’nun, gemilerin ve Mavi Marmara’nın yol’a çıkartılmasıyla direkt olarak İHH’ e, dolaylı olarak Filo’nun organize edilmesinde Başbakan Erdoğan hükümetinin ilişkisi ve İsrail Deniz Kuvvetlerinin erken ve aşırı güç kullanması eleştirilerinden oluşan mantığından; İsrail’in bu olay için uygun bir şekilde üzüntüsünü ifade etmesi,kurbanların ailelerine tazminat ödenmesi talebi çıkıyor.

Türkiye beklentilerinin karşılanmaması üzerine İsrail’e sert yaptırımlar uygulama kararı alıyor!

*

Bu karar Ortadoğu karmaşasında  ne anlama geliyor?

*
25 Ocak 2011’de Başkan Obama “Birliğin Durumu” konuşmasında,barışçıl ve istikrarlı  bir dünya için,”Tehlikede olan şey, ABD’nin dünya haritasında yalnızca bir yer edinmesini sağlayan değil aynı zamanda tüm dünyayı aydınlatmasını sağlayan liderliğini sürdürüp sürdüremeyeceğiyle ilgilidir” diyor!

Usame Bin Ladin öldürülmüştür -ardından, tehlikenin kaynağında İran’ın nükleer teknolojiye sahip olması halinde ideolojik ve siyasi olarak ABD ve İsrail çıkarlarını dengeleyeceği,

Kimi ülkenin ABD ekonomisinin canlanmasına engel olan korumacı, kur manipülasyoncusu politikaları bulunmaktadır…

 

*
İran’ı nükleer teknolojiden vazgeçirmek için yürütülen BM ekonomik ve siyasi yaptırımlarından daha etkilisi;yaptırımların ancak bölge ülkeleri ve komşular işbirliğiyle etkili olacağı varsayımıyla bölge ülkelerinin siyasi rejimlerine müdahale ediliyor.
Yasaklı  islami sivil toplum  örgütlerinin meşrulaşması -fakat; ekonomi,kalkınma,teknoloji ihtiyaçlarından hareketle  ABD ve İsrail’in islam üzerinde kontrol ve denetim sağlayabileceği, demokratikleşmeyle standartların yükseleceği,ekonominin kalkınacağı,bu suretle   hak ve özgürlüklerin genişleyeceği beklentisi oluşuyor.

Hem İran’a yansıyan demokratikleşme hevesiyle hükümetinin sarsılabileceği ve  İran’ın nükleer gelişimine engel olunacağı,

Hem de artan emtia fiyatları ve enflasyonla  ABD ekonomisinin canlanmasına engel olan korumacı, kur manipülasyoncusu kimi ülkenin ekonomi politikasının  hizalanması konsepti yürütülmeye başlanıyor.
*

İnternetin sosyal ağlarından geliştirilen ve yoksulluk-yolsuzluk,devlet baskısını protesto etmek üzere sokağa çıkan bir kısım Tunuslunun başlattığı hareket -giderek;

Tunus  ve Mısır polisinin ve ordusunun desteğiyle büyütülüyor, kıvama geldiği andan itibaren, sokak hareketinin ardında olan ve o güne kadar silahla ya da yasakçılıkla mücadele edilen örgütlerin siyasetlerinin legalize, aykırılıklarının marjinalize edilmesini sağlanıyor.
*

Ne ki,dünyanın tepesine yıkılacağı bilincinde İran; ülkesinde halk ayaklanmalarından etkilenen muhalefetini engelleyebilmektedir.

Üstelik yoksulluk,yolsuzluk söyleminde ayaklanan Arap halklarının artan fiyatlar ve enflasyon nedeniyle şaşkınlığını ve kısa bir vadede umduklarını bulamamalarından geliştirdikleri öfkeyi ve Şii Devriminin mezhepsel niteliğini kullanarak Yemen’de, Bahreyn,Ürdün’de ve Suriye’de  genişlemeye çalışmakta ve kendisini kuşatan Sünni çembere karşı Şii çemberini -asla, yılmadan ve  ödün vermeksizin  kurmaktadır..

Öte yanda korumacı,kur maniplasyoncusu olmakla itham edilen ülkeler de İslam coğrafyasında sahnelenen yeni nesil savaşta oluşan,Şii eksenine meyl’etmektedir!
*

Tüm bu gelişmelerin kurgusunda ve ortasında İsrail’in güvenliği ise  büyük önem arzediyor.

Bir yanda İslam ülkelerinde islami örgüt  siyasetlerinin legalize,aykırılıklarının marjinalize edilmesi sürecininin  kontrol ve denetimde tutulmasını sağlarken,diğer yanda İran’ın geliştirdiği nükleer süreçten asla etkilenmemelidir!

O nedenle,”Maşa varken ateşi elle” tutmuyor!
*

İsrail Suriye’nin kendisini işgalci gören politikalarından,Golan taleplerinden,Filistin’de  HAMAS’a,Lübnan’da Hizbullah örgütüne verdiği destekten,kendisi üzerinden Doğu Akdeniz’e açılan İran’la yakın ilişkilerinden ve Esad rejiminin  ayaklandırılan islami örgütlere karşı direncinden kaygılanıyor.

Ortadoğu’nun radikal değişimi için açılmış yeni nesil savaşta Suriye-üstelik büyük rakibi İran ve çevresi Şii ekseninin muhatabı olacağına, kendisini saklayan bir strateji uygulamayı yeğliyor!
*
Türk iktidarının yeniOsmanlı,Fransa’nın 2.dünya savaşından sonra Ortadoğu’da yeniden güç olmak siyaseti,Suriye sorunu ve potansiyel gelişiminde sürece  memur edilmelerini sağlıyor.

Türk hükümeti Suriye’de Esad rejiminin tükendiği düşüncesinde ve  bu iç sorunu saydığı meselede daha ileri hamleler yapacağına dair sinyaller vermektedir.

Fransa; İran’ın nükleer alandaki hırsından vazgeçmediği taktirde nükleer tesislerine önleyici darbe indirileceğini bildiriyor.

İsrail ise  süreçten memnun, Suriye’deki halk isyanları arkasında kendine töhmet getirecek bir delil bırakmamakta -bu suretle, uluslararası camiada Suriye,İran ve destekçisi ülkelere söz hakkı vermemektedir!
*

Eylül ayında BM Genel Kurulunda,Başkan Obama’nın ilan ettiği, 1967 sınırları içerisinde bağımsız  Filistin Devletinin tanınması yönünde gelişmeler bekleniyor.

196 üyeden 126 üye bağımsız Filistin devletini desteklemektedir ve bu konuda İsrail’in Knesset Meclisinde yapılan her tür tartışma  zevahiri kurtarmanın ötesine gitmiyor.

İsrail, Özerk Filistin Yönetimi yanında HAMAS örgütünün de bağımsız Filistin Devleti iştiyakına katılmasından memnundur.

Çünkü yeni bir devletin oluşumuyla çevresindeki HAMAS terör örgütünün aykırılıklarının marjinalize edileceğini biliyor…
*

Öte yanda hem Türkiye hem İran aktif hale geçen  Kürt terör örgütlerini alt etmek amacıyla  İran’ın Suriye’den Doğu Akdeniz’e sızabileceği Türkiye-Kuzey Irak-İran üçgeninde kara harekâtına hareketlenme arifesindedir.

O bölgede de -hiç şüphesiz, İsrail’in Türkiye ve İran’ı karşı karşıya getirmesi,Ortadoğu’da radikal değişimlere ve saflaşmalara karşı kendisini saklama siyasetinde bir başka  başarıdır!

Fakat son dakikada  İran ve Türkiye’nin Kuzey Irak’ta operasyonlarının engellenmesine yönelik Merkezi Irak hükümetinin ısrarı,  Irak ABD Ordusunun prestijine dokunuyor ve Peşmerge güçleri ile koordineli olarak  operasyon alanında devriye gezdikleri duyuruluyor!
*

Yetmiyor! Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Selçuk Ünal, İsrail’i İran’ın  füzelerinden koruyacağı pek açık, Füze Savunma  Radar Sisteminin 2011 yılı sonuna kadar Türkiye’ye kurulacağını,radar sisteminin kapsama alanı dışındaki bölgeye de Patriot Füzelerinin konuşlandırılacağını açıklıyor!

Türk iktidarı İsrail’in korunması yararına topraklarını açarken,vatandaşlarını tehditin önüne yatırıyor…
*

Bu büyük karmaşada İsrail’in kendini saklayacağı bir diğer tehlike,Lübnan Hizbullah örgütüdür-ki,İsrail’in bu sorununda Fransa’nın arkasına saklanacağı anlaşılıyor.

Çünkü Fransa  bir suikastte  öldürülen Lübnan Devlet Başkanı Refik Hariri’den beri  Suriye ile sorunludur.

Suriye’nin Lübnan içişlerine karışmamasını,BM vasıtasıyla yasaklattığı Hizbullah’a yapılan silah transferinin sürekli denetimini istemektedir.

Fransa 1967 savaşında İsrail’in, işgal ettiği Rager kasabası ve Shebaa düzlüklerini-şimdi, güvenliği için tıpkı Filistin Devletinin bağımsızlığına razı olması benzeri Lübnan’a verebileceğinden de emindir ve  Ortadoğu’da  yeniden güç sağlamayı teminen  Fransa’nın bu kozunu Lübnan’a kullanacağı da bellidir.
*

İslam dünyasının büyük bir kesimi siyasi,ekonomik ve kültürel olarak  ABD ve İsrail ‘in Genişletilmiş Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı Projeleriyle tarihinin yeni bir talanına uğrarken,  bu talanda Erdoğan hükümeti başrolü oynuyor.

Ortadoğu’nun hergün daha kızışan kaosundan İsrail’i saklamak  üzere Türkiye’nin canı  pahasını; ekonomisini siyasetini,

bağımsızlığını ideallerini,dinini  imanını, geçmişini geleceğini, kadınını erkeğini heba ediyor- sadece,kandırıyor!

Bakınız,Libya Dostları’nın Paris Zirvesinde muhaliflerin Ulusal Geçiş Konseyi temsilcisi  yahudi’nin islamcısı Cuma el Cemati Allah’tan  ve kuldan utanmıyor, ülkesini yağmaya açarken,”Libya’da yapılacak anlaşmalar liyakat esasına göre yapılacaktır”diyor!

Açıklama gönüllerine Mustafa Kemal’in,”Biz yaşamak isteyen,haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz” şiarı düşmüş yurtsevere  acı bir ibrettir.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir