YANDAŞ MEDYAYLA „İLERİ DEMOKRASİ“YE…

Çağımız “Bilgi Çağı”dır sanırdık, baktık ki, aslında çağımız “Bilgi Kirliliği Çağı“ymış!

İşbirlikçi holding patronlarının medyası ve onların kiralık kalemleriyle toplum üzerinde yıllardır bir “Psikolojik Harp” yürütülmekte.
Bir emperyalizm icadı olan ve “Toplum Mühendisliği” olarak adlandırdıkları bu karartma harekatı yandaş ve bağımlı medya üzerinden giderek artan bir yoğunlukta halkımıza uygulanmakta. Bu „mütareke basını“ marifetiyle halkımız bilinçli olarak yanlış bilgilendirilmekte, aldatılmakta ve kitlelerin düşünce yapıları planları yönünde şekillendirilmektedir.
Gelinen noktada, okuma özürlü ve biat kültürüne mahkum edilmiş halkımızın kendi celladına aşık edildiği açıkça görülmektedir. Bu gidişle, son seçimlerde AKEPE’ye %50 oy veren Türk seçmeni bir sonrakinde %80-90 oyunu da esirgemeyecektir. Çünkü halkımız, bir iki istisna dışında tamamen AKEPE’nin kontrolüne sokulmuş yandaş ve bağımlı medya tarafından giderek artan bir şiddetle yanlış bilgilendirilmeye ve aldatılmaya devam etmektedir.

Gerçek Demokrasinin (AKEPE’nin “İleri Demokrasi”si değil!) olmazsa olmazı bağımsız medya ise son çırpınışlarını yaşıyor.

„Ulusal Kanal“ ve „Aydınlık“ gibi, bir iki yayın organını da birkaç Mustafa Kemal Sevdalısı (bunlara bu zamanda “yarı deli” veya “kaçık” deniyor) sayısız özveriyle ve her türlü engel ve saldırıya karşı, cabbarca ayakta tutmaktalar.

19 Ağustos günü, bu basın yayın organlarına AKP/Cemaat-Polis ve -Savcıları baskınlar düzenlediler, sayısız belge, yazı ve bilgisayara el koyup yöneticileriyle birlikte, İşçi Partisinin Genel Başkan yardımcısını ve İstanbul İl Başkanını tutukladılar.

Bu olay, AKP’nin ülkemizde taşeronluğunu yaptığı büyük operasyonun bir parçasıdır.

Mesele bağımsız medyayı tamamiyle bitirmek ve bu şekilde halkın „ülkemizi kanlı bir iç savaşla bölünmeye sürüklemek“ , Atatürk Cumhuriyeti’ni bir „(Kukla) Ilımlı İslam Cumhuriyeti“ne çevirmek ve „Mehmetçik’i NATO’nun lejyoner askerine dönüştürüp onu emperyalist projeleri için başta Suriye ve İran üzerine sürmek“ gibi AKEPE üzerinden yürütülen kanlı emperyalist projeleri hakkında bilgilendirilip bilinçlendirilmesini engelleme meselesidir!
Bu basın yayın organlarının desteklenmesi, GERÇEKLERE ULAŞMAK ADINA, DOĞRULARIN YAZILABİLMESİ ADINA, FAŞİZME KARŞI DURUP GERÇEK DEMOKRASİYE DESTEK OLMAK ADINA VE NİHAYETİNDE ÜLKEMİZİN GELECEĞİ ADINA YAŞAMSAL ÖNEM TAŞIMAKTADIR.

Bunun için lütfen, tepki verin, Aydınlık okuyun, okutun, abone olun ve Ulusal Kanal Gönüllüsü olun!

“Neden?“ diye soracak olursanız, size aşağıdaki „Nazilere karşı çıkan Alman rahip Martin Nemoer ve „Sarı Öküzün Hikayesi“ adlı öyküleri okumanızı öneririm.

 

Sarı Öküzün Hikayesi

Otlakların birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki aslan sürüsünün de gözü öküzlerdeymiş.
Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, aslanların yapacak bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan aslanlar, iyi beslenememeye başlayınca bir çare düşünmüşler. Topal aslan yanına bir iki aslanı da alarak, beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne yanaşmış.
Öküzlerin lideri Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış:
“Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyorum bugüne kadar sizlere zarar verdik. Ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Bütün suç hep o Sarı Öküz”de. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz kurtulun, yine barış içinde yaşayalım.”
Boz Öküz ve heyeti bu sözler üzerine aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, Sarı Öküz”ü vermişler aslanlara. Bir tek Benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış. Bir süre sonra aslanlar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk”u istemişler:
“Gördünüz mü ne kadar barış severiz. Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim.”
Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk”u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk, aslanların pençesi altında can vermiş.Bu olay sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle. Sonunda öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahaleye ederek, “Verin bize şunu, yoksa karışmayız” demeye başlamışlar.
Birer birer aslanların pençesinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri liderlerine, “Ne oldu bize, nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa, vaktiyle ne kadar güçlüydük” diye sormuş.
Boz Öküz, Benekli Öküz”ün sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli “Biz” demiş, “Sarı Öküz”ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı..”

Nazilere karşı çıkan Alman Rahip Martin Nemoer

Almanya’da önce komünistleri yok etmek için geldiler.
Ses çıkarmadım çünkü komünist değildim.
Sonra Yahudileri yok etmeye geldiler.
Ve yine ses çıkarmadım.
Çünkü Yahudi değildim.
Ardından sendikacıları yok etmeye geldiler.
Ve ses çıkarmadım, çünkü sendikacı değildim.
Sonra Katolikleri yok etmeye geldiler.
Ve yine ses çıkarmadım.
Çünkü ben bir Protestan’dım.

Sonra beni yok etmeye geldiler.
Ve o an geldiğinde…
geriye sesimi duyacak kimse kalmamıştı…

 

Saygı ve sevgilerimle,

Murat Yıldırım Barlan

 

Mustafa Kemal Atatürk

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir