KILIÇDAROĞLU VE TERÖRLE MÜCADELE
Önceki gece Mardin İkipınar Jandarma Karakolu’nda görevli Astsubay Başçavuşlar Erhan Gül,Sadık Güllü ile Uzman Çavuş Ali Öztürk köyde korucubaşının evinde yemekteydiler.
23.40 sularında tepedeki karakola dönerken pusu kuran PKK’lılar üçünü de şehit ettiler…
*
Haber duyulduğunda gazeteciler konuyla ilgili CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sordular.
O’da terör sorununun çözüm yerinin parlamento olduğunu belirterek, ”Siyaset kurumunun görev yapması lazım. Silahla bu sorun çözülmüyor” dedi!
*
Max Weber bir liderin yetki kullanım iradesini karizma,gelenekçilik ve rasyonalist alt yapının oluşturduğunu kaydediyor.
Karizma; mekân- zaman buyutlarının ötesinden ilham yeteneğidir ve üstün yetenek,yüksek özgüven,etkileme,inançlarının doğruluğuna ikna edebilmek ve risk almak gibi üstünlüklerle özgün bir kişiliğe yol açıyor.
Gelenekçilik; sahip olunan toplumsal medeniyeti öz kabul edip inovasyonla o medeniyetin zenginleştirilmesi ve katkılarının yüceltilmesi,genişletilmesidir.
Rasyonalizm ise akılcılık yoluyla belirlenen kesin,zorunlu ve genel geçer bilgi anlamına geliyor.
*
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun liderliğindeki gelenekçiliğin; Atatürk önderliğinde çağdaşlaşmayı temel ilke olarak benimseyen Cumhuriyetin siyaset,hukuk,ekonomi ve toplumla ilgili demokratik ve laik siyasi düzeninin,serbest piyasa ekonomisinin ve barış ilkesi temelinde güvenlik ve istikrar üreten bir ülke olmak inancı ve kararlılığı anlamında olması gerekiyor.
*
O nedenle Kılıçdaroğlu’nun ABD desteğiyle AKP’nin birlikte, Osmanlı deneyiminden geliştirilen islamcılık politikasıyla Türkiye’den Arap İslam coğrafyasında topyekün siyaseti ve sosyo-kültürel yapıyı dönüştürme görevinde olduğunu-üstelik, iktidarın islamcılığın demokrasiye aykırı olmadığı teziyle toplumda genişlediğini,
Öte yanda Kent Meclisleri,Demokratik Siyaset Akademisi,Demokratik Toplum Kongresi ile Kooparatifler Hareketinden yükselen ve toplumun her kesimiyle ilişki kurmayı hedefleyen Ayrılıkçı Kürt Hareketini de pekalâ değerlendirdiği öngörülmelidir.
*
Demokratik Özerklik ilan edilmiş,devlet Kürt partizanlarının askere gitmeme ya da topyekün Diyarbakır Cezaevini basıp tutukluları çıkarmakla tehdit edilmektedir.
BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, Demokratik Özerkliğin nasıl uygulamaya geçeceğini,”Hiç bir güç,ilan ettiğimiz özerkliği geri al diyebilir mi?Kürt siyasi hareketi büyük taahhüt altına girmiştir.Bundan aşağısı yoktur”diyerek açıklıyor…
Barış Konseyi kurulması, uygulamada hükümetin çözüm için adım atması, tüm KCK tutuklularının serbest bırakılması, askeri operasyonların terkedilmesi ,Hakikatleri Araştırma ve Anayasa Komisyonu,Terörle Mücadele Yasasının değiştirilmesi talepleriyle dayatmacı Kürt siyaseti burnundan kıl aldırmıyor-fütursuzdur, her gün Türkiye şehit haberleriyle sarsılıyor!
*.
O nedenle Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorunu da dahil demokrasi açığının nasıl kapatılacağı, kuvvetler ayrılığının nasıl sağlanıp uygulanacağı,yeni bir anayasanın hangi yöntemle yapılacağı konularında belirsizliğin giderek derinleştiği,komşularla sıfır sorun dış politikasında nasıl bir uyumla başedileceğiyle ilgili endişelerin büyüdüğü şu dönemde;
Türkiye siyasi unsurlarının Atatürk Cumhuriyeti temel ve ilkeleri noktasında birbirleriyle uzlaşılarının olanaksızlığını görmesi gerekiyor.
Bakınız,Türk siyasetinin omurgasını birbirine tersiyer Atatürkçü,İslamcı diğeri Bölücü üç siyasi parti oluşturuyor!
*
AKP hükümeti Terörle Mücadelede devletin otoritesine şiddet ve korku yoluyla meydan okuma çabasına karşın güvenlik,ekonomik,sosyal ve diplomatik faaliyetleri sürdürüyor,terör örgütü ve destekleyicilerinin umutlarının yok edilmesini hedefliyor.
Ne ki,Kılıçdaroğlu’nun TBMM ‘de vereceği siyasal desteğin; devletin temel amaç ve görevlerini belirten Anayasa’nın 5’inci maddesinde yer alan Türk milletinin bağımsızlığını, bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti, demokrasiyi korumak ve bu çerçeveden hareketle kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak esasından şaşmamasından başlaması,
Vatandaşlık esasına dayalı milliyetçilikle ırk ve din farkı gözetmeksizin, ortak kimlik etrafında her vatandaşın “Türk” ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayılması niteliğinde olması gerekiyor.
*
Güvenlik güçlerinin barış için önce silahlarını bırakması şart olan teröristleri -aksi halde, araması, çoğu kez çatışmayla bulması,etkisiz hale getirmesi ve yargı önüne çıkarması Teröristle Mücadeledir -ki;siyasetin ve CHP’nin de bu alana müdahale etmemesi gerekiyor.
Çünkü emperyalizme karşı bağımsızlık kazanmış biricik ordu TSK;ebedi Başkomutanı Mustafa Kemal’den emanet Cumhuriyeti, Anayasanın 5.maddesinde yazılı hükümleriyle korunmasının askeri tarafıdır.
Çünkü Türkiyenin biri islamcı diğeri bölücü karakterde siyasi unsurları demokratik siyasette hukukun taahhütündedir -fakat,
TSK’nın varlığını da Mustafa Kemal vatandaşa şöyle açıklıyor,”Bütün millete hiç tereddütsüz ve gönül rahatlığıyla arz edebilirim ki, Cumhuriyet Orduları; Cumhuriyeti ve kutsal topraklarını güvenle koruma ve savunma kudretindedir ve hazırdır.”
*
Terörün azdığı,siyasi iktidarın terör örgütüyle mücadeleyi özel harekâtçı polislerle siyasallaştırmaya yöneldiği şu günler,CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun liderliğinin de test edilmesine yol açıyor.
Kılıçdaroğlu’nun Atatürk Hava Limanında ayaküstü,”Terörün silahla çözülmeyeceği” ifadesinin;Terörle Mücadele alanında mı ya da Teröristle Mücadele alanında mı olduğunu anlayacağız.
Birinci alan Cumhuriyetin esasları omurgasında siyaseti gerektirir, ikinci alan TSK’nın desteklenmesini ve mağduriyetlerinin giderilmesini…
Bakınız, The Jerusalem Post gazetesi İsrail’in Kürtlerin Demokratik Özerkliğini tanıması gerektiğini yazıyor -yalnızca,bu duyum dahi bir eşbaşkanın olduğu bağımsız Türkiye’de silahlı kuvvetlerinin siyasetten uzak olmasının önemini gösteriyor.
Bir yanıt yazın