KIBRIS DİYE BİR DEVLET

KIBRIS DİYE BİR DEVLET

 

Geçen hafta, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Hillary Clinton’la görüşmesi öncesi Kıbrıs’ta,”Yıl sonuna kadar Kıbrıs Türk ve Rum kesimlerinin birleşme şartlarında anlaşmaları halinde 2012 de referandum yapılabileceği ve  2012 Temmuz’unda birlikte Kıbrıs Cumhuriyetinin Avrupa Birliği dönem başkanlığını devralmaları” çağrısında bulunuyordu.

Adanın birleşmemesi halinde bir kesimin adanın tümünü temsil ediyormuş gibi görülmesinin hata olacağı, bunun Avrupa değerlerine aykırı olduğunu belirtiyor  -o takdirde,2012’de Kıbrıs Rum Yönetiminin dönem başkanlığının meşru olmayacağı  ve Türkiye-AB ilişkilerinin donma noktasına geleceğini ikaz ediyordu.
*

Başbakan Erdoğan 20 Temmuz  Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamalarına katılmak üzere  Kıbrıs’a hareketi öncesinde,”Kıbrıs diye bir devlet yoktur.Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vardır,Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vardır” çıkışı ise zamanlaması ve içeriği bakımından,”Ne oluyor” sorusunu gündemin önüne taşıyor.

Serdar Denktaş’ın  Erdoğan’ın Kıbrıs çıkışıyla ilgili,”Sanki Rauf Bey konuşuyor.Ada’da uzlaşmaz tarafın Rumlar olduğunu anlamış gözüküyorlar.Umarım AKP hükümetindeki tavır değişikliği taktik icabı değildir”değerlendirmesinde ki ironi; Erdoğan’ın mevcut güç ve güce orantılı çıkar hesaplarıyla yaptığı reel politikasına işaret ediyor.

*

O halde, AKP iktidarının yeniKıbrıs söylemi nedenlerinin, ABD’nin hem süper güç kalması hem de yeni süper güçlerin ortaya çıkmasını engellemek üzere  geliştirdiği   politik perspektiflerde  aranması gerekiyor!

*

Rusya;  Bağımsız Devletler toplulukları ve Şangay İşbirliği Örgütü aracılığıyla yürüttüğü rekabette,boru hatları üzerinde rekabette kazançlı çıkmak ve Ortadoğu’da, Orta Asya’da nüfuz oluşturabildiği taktirde yeniden süper  güç olmanın mücadelesindedir.

ABD Büyük Ortadoğu Projesiyle Irak Savaşı ardından hem  kaynaklara el koymayla uluslararası enerji piyasalarında söz sahibidir hem de kurdurduğu hükümetle Rusya’nın bu ülkeden  Ortadoğu’ya sızmasını önlemiş  bulunuyor.

Afganistan Savaşı sayesinde de Rusya’nın Orta Asya’da genişlemesini denetliyor.

*

Ne ki Arap Baharı vasıtasıyla Sünni eksenle kuşatılan ve uygulanan izolasyon politikasıyla İran; ABD’nin  çok zengin kaynaklarıyla  Güney Kafkasya ve Hazar güneyinden Orta Asya’ya girişini de  engelliyor…

Demek ki Büyük Ortadoğu Projesi yürüye-dursun, ABD’nin Güney Kafkasya ve  Hazar’ın güneyinden Orta Asya’ya işlemesini teminen  yeni kurgulara ihtiyacı bulunuyor!

*

Yolun açılmasında ilk adım  Kürt Kartıyla başlatılıyor.

Kuzey Irak’ta Kürdistan Bölge Yönetiminin oluşması ve İmralı’da  yıllardır bir göz hücrede küçültülmüş dünyasıyla Abdullah Öcalan’ın devletin meçhul  bir heyetince düzenli olarak  görüşmeye çekilerek, kimbilir nasıl ve neler yüklenmesi  ardından             -mesela, PKK terör örgütünün Silvan’da pusuda 13 askeri düşürmesiyle;Türkiye’nin  Güney Kafkasya ve İran bölgesi üzerinde de  dikkati biteviye yoğunlaştırılıyor.

ABD; yoğunlaşmayla  birlikte  Türkiye’ye bölgeye yerleştirilmek üzere en geliştirilmiş Patriot balistik füze savunma sistemini satmayı planlıyor.

O teknolojiden yararlanarak  Güney Kafkasya’da Ermenistan,Azerbaycan ve Gürcistan’a  sızmak  ve Rusya’yı kuzeye ötelemek gayreti gösteriyor!
*

Ermenistan Açılımı, Ermenistan’ın yalıtılmışlığından kurtulması,ekonomisini geliştirmesi,Rusya’nın etkisinden kurtulması ve Ermenistan’dan  Rus üslerinin çekilmesini amaçlıyor; ABD  Ermenistan’la savunma işbirliği konusunu mütemadiyen geliştiriyor.

Azerbaycan Savunma Bakanlığı  ABD Avrupa Komutanlığı ile -tıpkı,Türkiye’de olduğu gibi, Silahlı Kuvvetlerinin demokratik kontrolü,askeri profesyonellik konularında işbirliği yapıyor!

ABD 2015 te Gürcistan’da üs kurmayı planlamaktadır -şu günlerde,iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında işbirliğini derinleştirmek üzere ortak bir tatbikat yapılıyor.

Bütününde amaç, ABD ‘nin Güney Kafkasya’da Rusya nüfuzu yerine  geçmek isteyişi, Güney Kafkasya’da enerji yollarının güvenliğine hakim olması ve süper ülke kalmasıdır!
*

Öte yanda ABD; küresel toparlanma için güçlü bir Amerika’ya duyulan ihtiyacın Avrupa ile birlikte sağlanacağından yanadır.

Teminen NATO; Avrupa’yı Kitle İmha Silahı taşıyan balistik füzelere karşı “Füze Kalkanı” denen savunma sistemiyle korumayı planlıyor.

Ne ki Güney Kafkasya’da sıkıştırılmaya çalışılan  Rusya;  Avrupa’ya  yerleştirilecek Füze Savar Sisteminin topraklarının büyük kısmını kapladığı ve ulusal tehdit oluşturduğu savındadır.

O nedenle  Avrupa’nın doğusundan potansiyel bir füze saldısına  karşı savunma yükümlülüğünü almaya hazır olduğunu-bunun için, ABD ve NATO’ ile birlikte füze savar sisteminin komutasında  olmak ısrarını tutuyor.

Rusya; Füze Savar Sistemi  konusunda  anlaşmazlık halinde  Avrupa sınırlarındaki taktik füze grubunu arttıracağını ve  stratejik silahların azaltılması anlaşmasından çıkacağını,  uzay ve hava savunma sistemlerinin  kurulmasını hızlandıracağını bildiriyor.

Rusya,Güney Kafkasya’dan kuzeye sıkıştırılmaya direniyor; Füze Savunma Sisteminin kurulması sorun oluyor…
*

Tam bu noktada Başbakan Erdoğan, “Kıbrıs diye bir devlet” i keşfediyor!

Çünkü Füze Savar Sistemi Radarının  -sözde, Türkiye toprakları üzerinde konuşlanması planlanlandığı günlerde, Büyük Ortadoğu Projesinin sadığı Türkiye,  sistemin İran ve Suriye gibi ülkelere karşı olduğu ana fikrinden hareketle ilgili ülkelerle gerilim yaşayan bir ülke olmamak savıyla planı reddetmektedir!

Üstelik Türkiye, NATO Strateji Belgesinde “AB üyesi olmayan NATO” ülkesi olarak anılmasından bahisle,”AB üyesi olmayan NATO müttefiki Türkiye” olarak  Avrupa güvenliğine katkısı için öncelikle Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasına dahil edilmesi gerektiğini savını ileri sürüyor.

Çünkü AB üyesi Kıbrıs Rum Yönetimi Türkiye’nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasına girmesini -o nedenle,Türkiye’de Kıbrıs’ın NATO’ya girmesini engelliyor!
*

Nasılsa Rusya Füze Savar Sisteminin kurulmasını -şimdilik, kilitlemiştir.

Büyük Ortadoğu Politikası Türkiye’yi  tam anlamıyla Ortadoğu eksenindeki görevine çekmiş; Türkiye Ortadoğu’nun batıya, batının Ortadoğu’ya  köprüsü  olmuştur-anlaşılan,  Batının Orta Asya’ya da köprüsü olmak  hedefini yüklenmiştir.

Yazık ki Mustafa Kemal’in çağdaş uygarlıklar ülküsünün ıskartaya çıkarılmasına, Başbakan Erdoğan’ın ağzından çıkan “AB’yi dondururuz” cümlesiyle bir adım daha yaklaşılıyor.

Elbette  batılaşma ya da AB ülküsü olmayınca  yeniOsmanlı Sultanı’nın ağzıyla  “Kıbrıs diye bir devlet” olsa ne yazar,olmasa ne ?

 

KIBRIS DİYE BİR DEVLET - fft99 mf2219178

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir