İLKER BAŞBUĞ,SAVAŞ EKONOMİSİ VE YEŞİL NATO’YA
Devletin eski derini Ergenekon, Balyoz ve diğerleriyle mütemadiyen dışlanır ve içeride tutulurken, dışarıdaki bakiyesi sahipsiz, amaçsız,işsiz ve avaredir;yerini hızla yeniTürkiye alıyor.
Yeni Türkiye’de bir kılavuz Emekli Org.İlker Başbuğ önce,”1 Mart 2003 tezkeresi TBMM’de reddedilince,Türkiye PKK terör örgütünü marjinalize etme fırsatını kaçırdı” teziyle ordusunu yenilgiye uğratan bir komutan olduğunu itiraf etmiştir -şimdi,
“Ordunun politika dışında kalması gerekir.Ordu,hiçbir siyasi düşünceye sahip olamaz.Ordunun tamamen profesyonel bir yapıya kavuşturulması gerekir”diyor!
*
Meğer Başbuğ uzun yıllar üniformasını giydiği TSK’da, Mustafa Kemal’in,”Bütün millete hiç tereddütsüz ve gönül rahatlığıyla arz edebilirim ki,”Cumhuriyet orduları”;Cumhuriyeti ve kutsal topraklarını güvenle koruma ve savunma kudretindedir ve hazırdır”direktifine rağmen,
Cumhuriyet ordularının ulusal idealler,millet iradesi,ulusal birlik,Atatürk milliyetçiliği ,Lâiklik benzeri ilkeleri ve esaslarından oluşan siyasetini algılamamıştır;profesyonelliği de o noktadan başlatıyor!
Çünkü,
*
Bakınız, NATO hava unsurlarının Libya’ya askeri müdahalesi silah ve savaş sanayii piyasalarını uçurmaktadır.
İngiltere’de BAE Systems,İtalya’da Finmeccanica,Kanada’da Bombardier,ABD’de Honeywell International,Lockhead Martin,Northop Grumman,Boeing,General Dynamics hisseleri, piyasalarda “al ya da kuvvetle al” tavsiyesiyle tavan yapıyor.
*
O kadar da değil,ülke ekonomilerinde askeri güç siyaseti;askeri harcamaların maliyet ve talepten bağımsızlığı,tekel niteliği,emeği piyasadan çekişi nitelikleriyle istihdam,etkinlik, verimlilik,ücret-fiyat dengesi üzerinden sosyal politikaları da besliyor.
Saldırıyı başlatan güçlü ekonomi, çıkarları doğrultusunda savaş sonrasını yeniden biçimlemektedir ve ele geçirdiklerini üleştirirken yeni hukukunu da oluşturuyor.
*
ABD askeri güç siyaseti;asker sınıfının kaba güçle istediğini elde etme ve sorunları çözme anlayışı,toplumsal üretimde savaş endüstrisinin egemen olması ve saldırgan askeri hazırlık politikaları nitelikleriyle rakipsizdir.
Bu gücün hegemonisi ekonomiyi,siyaseti,dini,sanatı,eğitimi ve güncel yaşamı belirliyor ve yönetenlerini de rakipsiz kılıyor.
*
Nitekim mütemadiyen güncelleştirilen Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı Projelerinde -şu dakikada, AKP liderliğinde din’in bağ oluşturma ve ortak duyarlılıkları yaratma hassasıyla büyüyen Türkiye ekonomisi ve refahının giderek Arap İslam ülkelerinin demokrasi ve ekonomik reformlarına sunduğu fırsatlarla, topyekün toplumsal davranışların ve sosyal düzenin değişimi hedefleniyor.
Bu anlamda Türkiye; Arap İslam ülkeleri ekonomisini ve sosyo-kültürel yapısını küresel serbest piyasalara entegre etmeye memurdur -nihayette, Siyonist ideallerin güvencesini sağlıyor…
*
Projelerin şu noktasında,Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da kimi ülke yönetimlerinin ekonomik,siyasal ve sosyal alanda başarısızlığından hareketle başlatılan muhalif kalkışmalarda;Türkiye’den esinlenerek yıllardır yeraltında ekonomik ve siyasal büyüme sağlayan ve “İslami Uyanışın” temsilciliğine evrilen sünni islam örgütlerinin yasallaşması,ülkelerinde ekonomi ve siyasetten sorumlu kılınarak ehlileştirilmesi ve ortak bir stratejiyle terör devleti kabul edilen İran’ın “Sünni eksen”le kuşatılması yürütülüyor.
*
Ne ki bulunduğu önemli coğrafyada “Sünni Eksen ile Şii Eksen”in kesişme alanında Suriye hızla ve kurgulanmış bir iç savaşa yönelmektedir.
Çünkü İran kendini Doğu Akdeniz’e açan Suriye gibi bir stratejik ortağı kaybetmeyi asla düşünmemekte,ABD ise İran’ın Suriye’yi kaybetmesi halinde köşesinde sıkışacağını hesaplamaktadır.
O yüzden ABD askeri güç siyaseti Suriye’de kesin hesabın görülmesinin sürüncemede kalması ve düşmanın alan genişleterek güçlenmesinden rahatsızdır;Suriye’yi insanlığa karşı cinayet işlemekle suçluyor…Ve;
*
İngiliz Independent gazetesinden Robert Fisk bir makalesinde,”Ortadoğu’nun geleceğinin Amerikan etkisi olmadan şekilleneceği” kaydı dikkat çekmektedir -elbette, İslam’a karşı Haçlı görüntüsü vermek ABD askeri güç siyasetinin işine gelmiyor.
Türkiye’de askerleri sokaktan çekmeyen, reform ve demokratik seçimler sözü vermesine rağmen bu sözünü tutmayan El Esad’a karşı öfke büyütülüyor.
Fisk,”Türk hükümeti, 1991 Körfez savaşından sonra Iraklı Kürtlerin göçünde olduğu gibi bir mülteci dalgasının tekrarlanmasından endişe duyuyor. Bu nedenle Türk generaller Suriye’ye birkaç tabur göndererek,mülteciler için güvenli bölge oluşturacak bir operasyon hazırlıyor.Türkler, Suriye şehirlerindeki katliamdan kaçanlara bu ülkede güvenli bölge sağlayacak” diyor!
Nitekim Suriyeli mülteciler akın akın Türkiye’ye gelmektedir!
The Telegraph gazetesine açıklama yapan bir yetkili “Sınırı kapatmalıydık, ancak geri adım atamıyoruz. Eğer kaos ortamı oluşursa Suriye sınırında bir güvenlik bölgesi ya da tampon bölge oluşturacağız” diyor…
*
ABD den aldığı el ile AKP Türkiye’yi bölge lideri yapmak hedefindedir ve lider;askeri güç siyasetiyle beliriyor!
O halde Türkiye Suriye’de güvenli bölgeden hareketle askeri güç siyasetine ve ardından savaş ekonomisine mi hazırlanıyor?
Yoğun medya bombardımanıyla tehlikede olduğu hissiyle çarpılmış Türk toplumu üzerinden gerektiğinde Arap İslam ülkelerine sarkmak ve kimi zaman zor kullanarak kaynakları küresel piyasaların emrine sokmak üzere teyakkuzda olmak, savaşın çıkması,bombaların atılması,özel bir ekonomi, kemerlerin sıkılması, silahlar,silahlar ve siparişler …
*
Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerindeki misyonu nedeniyle Türkiye ekonomisi -mesela, Katar’ın devlet ve şahıslara ait varlık fonları finansal yardımıyla destekleniyor.
Yoksa Türkiye’de enflasyonun yıl sonunda yüzde 7.5,cari açığın gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 8’ine ulaşacağı hesaplanıyor.
Enflasyon ve cari açık;12 Haziran seçimleri ardından yeni hükümeti mali politikasında sıkılaştırma ve faiz oranlarını arttırma baskısıyla karşılaşacağını gösteriyor-ki,bu önlemlerin dahi ısınmış Türk ekonomisini soğutmayacağı öngörülüyor!
Ya ayrışmış çıkarlarıyla yeni bir Anayasa için bekleşenler?
Doğrusu, savaş ekonomisinin hepsini ve herşeyi istendiği ölçüde frenleyeceğini ifade etmek gerekiyor!
*
O nedenle İzmir NATO Karargahı Ortadoğu’daki en büyük Kara Unsur Komutanlığına çevriliyor!
İleri zamanda Suriye sınırında mayınlı sahaya da TSK üzerinden bölgeye yerleşmeye mi hazırlanılıyor?
Arap İslam ülkelerinde nerede sorun varsa orada görev yapmak üzere Türkiye’den hareketle El Esad’ın ardından Suriye ordusu, Mısır,Ürdün,Lübnan,Suudi Arabistan ordularından yeşil NATO’mu geliyor?
Kolay mı, koca Arap İslam coğrafyası ekonomisi ve siyasetiyle küresel ekonomiye entegre oluyor!
*
Bu saatten sonra İlker Başbuğ’un Avusturya Büyükelçisi Ogier Ghiselin dé Busbecq’i tanımamış olmasının da bir faydası bulunmamaktadır.
O,”Türkler, sefer esnasında sabırlı, tahammüllü ve iktisatlı hareket ederler. Türk sistemini kendi sistemimizle mukayese edince istikbalin başımıza getireceği şeyleri düşünerek titriyorum. Çünkü Türklerin hiç sarsılmamış kuvveti, kendilerine has zafer itiyatları, meşakkatlere tahammül kabiliyeti, intizam, disiplin, kanaatkarlık ve uyanıklığı bulunuyor”diyor.
İlker Başbuğ Mustafa Kemal’in,”Dünyanın hiç bir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir” ifadesine de yabancıdır -ki, Türk askerinin dimağına menfaat tıkıştırmaya yelteniyor ve profesyonelleştiren kafası; istikameti savaş ekonomisini ve yeşil NATO’yu gösteriyor.
Bir kötü kılavuzdur -sanki ahir zamandır ve sayelerinde son Türk Devleti yokedilirken İslam’ın küfre bulandırıldığı bir dönem mi yaşanıyor?
Bir yanıt yazın