Dünya Ekonomik Forumu’nun düzenlediği sermayenin enternasyonali Davos Zirvesi 17-20 Ocak’ta yapıldı.
Katılımcılar işadamları, finans-kapital yöneticileri, siyasal ve ruhani liderler, bilim ve kültür insanları ile sivil toplum liderleriydi.
*
Davos Zirvesi, ABD kapitalizminin Çin’in ebedi bir büyüme makinesi olmadığının iddiası gölgesinde yapıldı.
Zirveye katılan Başkan D.Trump “America First” politikasıyla uyumlu esnek bir tutum izliyor.
Çin odağından Asya’da yüksek teknolojiye dönük üretim biçimleri ve yurtiçi aktiviteler sağlanmadıkça hiç bir ticari gelirin bir ülkeyi, bir bölgeyi gelişmiş ülke mertebesine çıkaramayacağı gerçeğini hayata geçirmenin mücadelesini veriyor.
Doğrusu, Trans-Pasifik Ortaklığının sona ermesi ve istihdam katili olarak nitelediği ve çekildiği ABD-Kore Serbest Ticaret Anlaşması pek çok Asyalı müttefiğinin aleyhine olmuştur.
Şimdi bütün Asya’yı ekonomi ile vuruyor ama ABD kapitalizmi adına da halâ gerginliği, çatışmayı ve savaşı üretiyor…
*
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, ABD’nin bölgeyi jeopolitik kontrolü altına almasından ve etkisini doğrudan kendi sınırlarına yakınlaştırmasından endişelidir.
Hem hidrokarbon ithalat hacmının önemli ölçüde artması ve kendi enerji güvenliğini sağlamak zorunluluğunda,
Hem Hazar bölgesi ve Ortadoğu hidrokarbon rezervlerine olan ilgisini bölge ülkeleriyle geliştirdiği ekonomik ve siyasi ilişkilerde göstermek durumundadır.
Dünya’nın, ABD’nin hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışını talep ediyor.
*
Bir yıldır Başkan Trump’un politikalarıyla Amerikan ekonomisi yeniden yapılandırılıyor..
Bireysel ve kurumlar vergisi oranları düşürülmüş, böylece yüksek vergilerden, ağır düzenlemelerden, devasa kamu harcamalarından ve iş dünyasını küçümsemekten vazgeçilmiştir.
Mesela, yüksek vergi sisteminden kaçan teknoloji ve tarımsal üretim yapan büyük şirketlere yüzde 100 acil harcama yapılarak, paralarını Amerika’ya getirmelerinin önü açılmıştır.
250’den fazla Amerikalı şirket dev yatırım projeleri ilan etmiş istihdamın önü açılmıştır.
Sadece Apple 350 milyar dolarlık yeni yatırım projesi ilan etmiş bulunuyor.
Federal asgari ücreti yükseltme girişimlerine karşı mücadele yürüten Walmart, dahilindeki tüm çalışanlarının ücretini yükseltmiştir.
7 trilyon dolarlık yeni servetler kazandıran hisse senedi piyasası oluşmuş, işçiler ve emeklilerin kazançlarına gerçekçi bir şans sunulmaktadır.
Sermayeye vergi iade oranının artmasıyla yatırımlar oluşuyor…
Çalışanın arkasında daha fazla sermaye varsa daha fazla üretkenlik daha fazla ücret kazanılır” diyen bir kapitalist kural işliyor.
Böylece ekonomide sürekli durgunluğun önüne geçiliyor…
*
Trump, Davos’ta, “Dolar Amerika’nın yeniden doğuşuna dayanarak güçlenecek ve dünyanın rezerv para birimi olarak kalacaktır. Amerika’yı diğer ülkelerin liderleri gibi hep ön plana koyacağım ama onlar da ülkelerini ilk sıraya koymalıdırlar” diyor.
Bu çerçevede Başkan Trump’ın, Davos’tan verdiği anafikir ” ABD rekabetçidir ve iş dünyasına açıktır ” mesajı olmuştur.
nitekim başkanlığının birinci yılında sağladığı gerçek temelli argümanlara dayanarak, “Dünya güçlü ve müreffeh bir Amerika’nın yeniden doğuşuna tanık oluyor” diyor.
*.
Ama Trump’ın, Davos konuşmasında mesela; ABD’nin fikri mülkiyet hırsızlığına “kör gözle bakmayacağını”, bu yüzden ekonomik desteklerin devlet tarafından sübvanse edilmeyeceğini söylemesiyle en başta Çin rahatsız oluyor.
Trump’ın ,”America First” politikasıyla “serbest ticaret” kavramını “adil ticaret” ile değiştirmesi onun adilliğinin sadece ABD’ye fayda sağlayacak olmasına itirazlar ediliyor.
Mesela, ABD’nin güneş panelleri ve çamaşır makinesinde üç ila dört yıl süren acil ithalat tarifelerini dayatacağı açıklamasına;
Güneş panelleri konusunda Çin’i, çamaşır makineleri için Güney Kore’yi işaret etmesine eleştiriler yapılıyor.
*
Nitekim Başkan Trump’ın “America First” politikasına karşı Davos’ta bir araya gelen liderler koruma ve milliyetçiliği reddeden açıklamalar yayınladılar.
Çünkü “Acil İthalat Kısıtlamaları” korumacı olamazdı.
Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) buna izin verdiği zamanlar da olmasına rağmen amaç yerli iş yaratmak ise bu durum bir problem oluşturacak ve bu tarifeler DTÖ kurallarını ihlal etmese bile bir dizi korumacılığa yol açacaktı…
*
Liderler, Trump’ın serbest ticaret ve küreselleşmenin destekçisi olmasını, bununla sağlanacak saygınlığın ABD’nin itibarını arttıracağında hemfikir oldular.
Washington’un adil ticaretle ilgili olarak Çin ya da Almanya ile bir kavga çıkarmak için Davos’u seçmesini ayıpladılar.
Almanya Başbakanı Angela Merkel “Kendimizi izole etmek bizi iyi bir gelecek getirmez” dedi.
Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau ve Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron ” ABD politikaları sonucunda küresel ekonomide kırıklar ortaya çıkarsa büyüme ve istihdam durur. Bu barış ve istikrarı bile tehdit edebilir “uyarısında bulundular.
Japonya serbest ticaretten büyük yararlar sağlamıştır ama şimdi koruma alanına karşı ses yükseltmek için bu ülkelerle birlikte çalışmanın yoluna bakıyor…
*
ABD dışındaki tüm ülkeler bu durumun dünya güçleri arasındaki dengesizliğin bir sonucu olduğundan yanadır.
Küreselleşmenin kaçınılmaz olduğuna inanılıyor.
ABD ise güç avantajıyla “America First” politikasında küreselleşme kurallarını kendi menfaatlerine daha iyi uyacak şekilde ayarlamak ve çıkarlarını maksimize etmekle;
Bu suretle iş ortaklarını ticari kuralların dışındaki karlarını soymak ve yağmalamakla itham ediliyor.
”Washington, ABD’nin dünyaya başkanlık etmesini istiyorsa, dünyanın tacizcisi olamayacağını bilmelidir” deniliyor.
*
Dünyada bu gelişmeler yaşanırken ve Türkiye sınırlarını korumanın ve beka sorunu yaşamamanın en iyi yolu, Türkiye’nin dış politikasını oluşturan “Yurtta ve Dünya’da Barış” ilkesi doğrultusunda karşılıklı dostluk ve iyi komşuluk bağlarını güçlendirmek,
Türkiye’nin güvenliğini milyarlara mâl olan silahlanmayla, gencecik insanların yaşamı pahasına ve on binlerce aileyi yersiz yurtsuz bırakacak bir savaşla değil karşılıklı müzakere ve işbirlikleri üzerinden sağlamak iken,
TBMM’de, siyasi parti gruplarında , sivil toplumda tartışılmadan ve bir sonuca varılmadan Türkiye, Suriye topraklarında savaştadır.
*
Bu noktada Recep Tayyip Erdoğan ki, en uzun çatallı dile sahiptir ve eleştirileri çok daha zehirlidir;
Bir yandan, Başkan D.Trump’ı “Biz yaptık oldu diyorsunuz, o zaman biz de sizi tanımıyoruz. Burası sözün bittiği son yerdir”,
Öte yandan, Özgür Suriye Ordusu’na terörist diyen CHP’li milletvekillerini “Ulan ahlaksızlar ” ifadesiyle sokuyor…
Bu öyle bir sokuştur ki, Trump’a eleştirileri çok etkisiz kalan Çin, Rusya, Almanya, İngiltere, Hindistan, Japonya, Fransa ve diğerleri acayip şaşkındırlar…
Bir yanıt yazın