Arap ülkelerinde yaşanan gelişmeler değerlendirilirken, Türkiye’nin bölgede oynadığı rol de sık sık gündeme geliyor. Uzmanlara göre Türkiye’nin bölgede güçlü bir ülke olabilmesi Batılı kimliğini korumasına bağlı.
Türkiye’nin Ortadoğu’da bölgesel bir güç haline geldiği uzmanlar tarafından sık sık dile getiriliyor. Arap ülkelerinde demokrasi arayışı ile yaşanan halk ayaklanmalarıyla birlikte, Türkiye de Ortadoğu’da oynadığı rol açısından dikkat çeken bir ülke haline geldi. Bu çerçevede, Almanya’da çeşitli platformlarda Türkiye’nin bölge için örnek oluşturup, oluşturmayacağı tartışılıyor. Berlin merkezli Alman Dış Politika Derneği’nin düzenlediği ”Paris-Berlin-Ankara: Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki işbirliğinde yeni yollar” başlıklı panelde de Türkiye’nin Ortadoğu’daki rolü, bu ülkelere örnek olup, olamayacağı ve bu çerçevede Avrupa Birliği ile ilişkileri tartışıldı.
“Türkiye tek örnek değil”
Paris merkezli Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Türkiye Programı Yöneticisi Dorothee Schmid, bu ülkeler için Türkiye’nin tek örnek olamayacağını belirtiyor. ”Batılı analistlerin, Türkleri, Arap ülkelerindeki demokratik geçiş sürecini organize eden gruplara neden örnek gösterdiğini anlamıyorum. Kanımca, başka ülkeler de örnek olabilir. Bence Batılı uzmanların Türkiye’yi örnek olarak göstermesindeki en önemli etken, Müslüman bir ülke olması. Fakat siyasi dönüşümlerin bölgedeki İslami bakış açısıyla bağdaştırılmaması gerektiğini düşünüyorum.”
Türkiye’nin Ortadoğu politikası
Almanya’da yayımlanan haftalık Die Zeit gazetesinin İstanbul merkezli Ortadoğu Servisi Yöneticisi Mihael Thumann ise Türkiye’nin Arap ülkelerine göre farklı bir tarihi gelişim süreci yaşadığını, bu nedenle de örnek gösterilemeyeceğini söylüyor. Thumann, Türkiye’nin Ortadoğu’ya yönelik politikasında dinden çok ekonominin rol oynadığına işaret ediyor: ”Bence Türkiye’nin Orta ve Yakın Doğu’da izlediği politika, öncelikle ülkenin çıkarlarına hizmet ediyor. Ticaretin etkisi altında olan bu siyasette, ekonomik ilişkiler göz önünde bulunduruluyor. Türkiye geçtiğimiz yıllarda bu bölgede ekonomik açıdan gelişme sağladı. Ekonomiyle bağlantılı başarılı bir dış politika da, siyasi ve askeri açıdan istikrarın var olduğu bir bölge gerektiriyor. Bu nedenle de Türkiye, bölgedeki statükonun sürdürülmesini, çatışma yaşanmamasını istiyor.”
Alman gazeteci Thumann’a göre bu noktada, Türkiye ve Avrupa Birliği’nin bölge ülkelerine ilişkin talebi aynı: Arap ülkelerinde istikrarın sağlanması. Thumann, Arap ülkelerinde yaşanan gelişmeler gözönünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin izlediği siyasette bazı zorluklarla karşılabileceğini belirtiyor. Bildunterschrift: Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift: Thumann, Türkiye’nin belirli bir kararsızlık dönemi yaşadıktan sonra Libya’ya yönelik NATO operasyonuna katılmasını ise şöyle değerlendiriyor. “Bu operasyona nasıl katılmış olursa olsun, savaş nasıl devam ederse etsin, hiç fark etmez, kanımca savaş sona erdikten sonra Türkiye, Avrupalılarla birlikte Libya’daki yeniden yapılandırma çalışmalarında önemli bir rol oynayabilir. Bazı Avrupa ülkeleri gibi Türkiye de savaştan önce Libya’da deneyim kazanmıştı. Bunu (Türkiye ve Avrupa arasında) işbirliği yapılacak bir alan görüyorum.”
“Türkiye Avrupalı kimliğini korumalı”
Milliyet Gazetesi Yazarı Kadri Gürsel ise Türkiye’nin bölgede güçlü bir ülke olabilmesi için Avrupalı kimliğini koruması gerektiğini belirtiyor. Gürsel’e göre, Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde olduğu gibi Ortadoğu politikasında da bir tıkanma yaşanıyor: ”Türkiye’nin bugün Ortadoğu’da siyasetinin tıkandığını görüyoruz. Bence herşey yeni baştan başlamalı. Türkiye Ortadoğu’daki tek Avrupalı ülke olma hüviyetiyle Ortadoğu’yu yeniden ele almalı. Yani Türkiye, Avrupalı, Batılı kimliğinden vazgeçtiği zaman aslında gücünü yitirir Ortadoğu’da.”
© Deutsche Welle Türkçe
Haber: Jülide Danışman / Berlin
Editör: Hülya Köylü
Bir yanıt yazın