BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs Raporu, içindeki gerçekçi ifadelerden dolayı Rum tarafını bayağı endişelendirmişe benziyor.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Downer dün, New York’taki BM merkezinde düzenlenecek kapalı toplantıda Güvenlik Konseyi üyelerine Ban’ın geçen hafta yayınlanan iyi niyet misyonuna ilişkin raporuna dayanarak müzakerelerin gidişatına ve geleceğine dair bilgi verdi.
18 Kasım’da başlayan diplomatik hareketlenme ve Kıbrıs konusunda yaşanan olağanın dışındaki gelişmeler halen devam etmekte.
Son iki yıldır BM’nin Kıbrıs adasındaki İyi Niyet Misyonu Raporu ile BM Barış Gücü’nün Ada’daki görev süresinin uzatılmasına ilişkin kararı birbirinden ayrı olarak sunulduğundan, BM Genel Sekreterinin Raporunun başlattığı hareketlenme UNFICYP’in görev süresinin uzatılıp uzatılmaması ile ilgili karar taslağı ile de devam edecek.
Ortalık halen durulmuş değil.
Rumlar, Genel Sekreterin bu son Raporunu “Ateşten Gömlek” olarak tanımlıyorlar. Raporun içindeki “Güney Kıbrıs” deyimi ve Mayıs ayındaki milletvekilliği seçimlerinin Kıbrıs Cumhuriyeti’yle değil de Güney Kıbrıs’la ilgili olduğunun belirtilmesi Rumları bayağı ürkütmüşe ve kızdırmışa benziyor.
Hedefleri ve stratejileri, BM Genel Sekreteri’nin tarafsız olarak kaleme aldığı söz konusu Rapora müdahale etmek ve bu tür kelime ve tanımları, Rusya ile Fransa’nın müdahalesi ile rapordan çıkarttırmak. Rusya’ya ve Fransa’ya bu konularda çok güveniyorlar.
Raporun ilk taslağı İngiltere’nin Konsey Başkanlığı dönemi olan 1 Kasım-30 Kasım tarihleri arasında hazırlandı. BM Güvenlik Konseyi Başkanlığı her ay bir başka üye ülke tarafından dönüşümlü olarak yapıldığından, 1 Aralık -31 Aralık tarihleri arasında da Güvenlik Konseyi Başkanlığı’nı ABD yapacak.
Raporun ellenmesinin ve değiştirilmesinin, Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinden bir tanesi başkanken tartışılacak olması da ayrı bir konu.
İngiltere’nin taslağını kendi hazırladığı Raporu, yok sayması ve Rumların taleplerine baş eğmesi tamamen olanak dışı. Büyük bir olasılıkla, her zaman olduğu gibi İngilizler taslağı Amerikalılar ile birlikte hazırladıklarından, Genel Sekreter’in raporunun tümden Veto edilmesi yerine Konseyde kabul edilecek ve söz konusu ifadeler kararda ya benimsenecek ya da sadece selamlanacak.
T.C. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İsviçre’de, Türk tarafının, Kıbrıs sorununda uluslararası konferans öngördüğünü ve bu şekilde Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs sorunundaki son projelerini teyit ettiklerini açıklaması ise Rumların ürküten bir başka konu.
Bu durumda, Müzakere sürecine gerek takvim konması, gerekse de izlenecek yöntem açısından bakıldığında, BM’nin uygulamaya koymak istediği müzakerelerin ikinci aşamasının devreye girdiği açık olarak ortaya çıkmakta.
Rumların, “Uluslararası Konferans” çağrısına “Hayır” dedikleri anda oyun bozan durumuna düşeceklerinden bu çağrıya “Hayır” demelerinin olasılığı yok.
2011 yılı içinde ve büyük bir olasılıkla da ilkbaharın başında BM “Uluslararası Konferans” çağrısı yapacak. Gerçekte bu düşünce Kıbrıs sorununa çözüm getirebilmek veya nokta koyabilmek için BM’nin çok önem verdiği bir aşama.
Genel Sekreter Kıbrıs konusunu girdiği çıkmazdan kurtarmak veya çıkmaza girdiğini kendi başına açıklamak yerine Kıbrıs konusu ile ilgili tarafların bu kararı almasını istiyor.
Bu yöntemle yıllardır sürmekte olan ve BM’yi yıllardır meşgul etmekte olan Kıbrıs Sorunu bir şekilde sonlandırılmış olacak.
Ya çözülecek ortak bir devlet kurulacak, ya çözülecek adada iki ayrı devlet olduğu kabul edilecek.
Prof. Dr. Ata ATUN
http://www.ataatun.com
1 Aralık 2010
Bir yanıt yazın