Bugün memlekette ortaya çıkan manzaraya bakarsak özde dolaysız bir demokrasinin neresindeyiz? her konumda yaptığının hesabını verecek cesareti gösteren siyaset adamı var mı? Piyasaya onlarca delil çıkınca istifa etmek zorunda kalan dört bakan var çok şükür.Fakat aksine soruşturmayı sürdürecek polis,savcı,hakim,kalmadı ortalıkta.Ama dünyada bizim gibi bu örnekleri yaşayan bir başka ülke var mı acaba? yok elbette, varsa birileri bana söylesin lütfen.Onlar her şeye rağmen ortaya çıkan skandallar sonrasında, ıslık çalarak koltuklarında oturmaya devam edemiyor,daha doğrusu soruşturulmak adına yargıya kendileri gidiyor.Ama biz aksine topluma karşı saydam olabilmek yerine,her şeye kızan bağıran öfkelenen eleştirilmeye bile tahammül edemeyen bir anlayışa sahibiz.
İŞTE İSTİFALARDAN BAZILARI…
Ukrayna Başbakanı Mikola Azarov ve hükümet,Ukrayna’da devam eden protesto gösterileri sebebiyle istifa etmek zorunda kaldı. Letonya Başbakanı valdis Dombrovskis,kasım ayında bir alışveriş merkezinin çatısının çökmesi sonucu 54 kişinin ölümüne neden olan faciadan bir hafta sonra ”Yaşanan trajediyle ilgili siyasi sorumluluğu üstlendiğimi ve başbakanlık görevimden istifa ettiğimi duyuruyorum” diyerek görevini bıraktı.Almanya federal Eğitim ve Araştırma Bakanı Annette Schaven,doktora tezinde intihal yaptığı ortaya çıkınca istifa etti.Çek Cumhuriyeti Başbakanı Petr Necas,yardımcısı ve sevgilisi olduğu ortaya çıkan Jana Nagyova’nın adının bir yolsuzluğa karışmasından dolayı istifa etti.Danimarka Adalet Bakanı Morten Bödskov,parlamentoya yanlış bilgi verdiği ortaya çıkınca istifa etti.İtalya Spor Bakanı josef İdem,yanlış mal bildiriminde bulunduğu için istifa etti.Fransa Bütçe Bakanı Jerome Cahuzac,vergi kaçırma suçundan dolayı istifa etti.Mısır Ulaştırma Bakanı Raşit el Mateeni,49 öğrencinin hayatını kaybettiği tren kazası sonrasında istifa etti,İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman,hakkındaki bir yolsuzluk davası devam ederken istifa etti.Fransa Dışişleri Bakanı Michele Alliot Marie,2010’da ayaklanma hareketinin yeni başladığı sırada,tunusa yaptığı ziyaretin eleştirilmesi sonunda istifa etti.Japonya Adalet Bakanı Minoru Yanagida ” işim çok kolay” gafının ardından istifa etti.İsveç Maliye Bakanı Mona Sahlin,Toplerona çikolata almak için devlet kesesinden 60 tl kullandığı için istifa etti.japonya Tarım Bakanı Selichi Ota,aralarında okullar ve pek çok kuruluşlara küflü pirinç satıldığı skandalı üzerine istifa etti.İsveç Ulaştırma Bakanı Maria Borelius,vergi yolsuzluğu yaptığı ve evinde siğortasız dadı çalıştırıdığı için istifa etti.Fransa İşbirliği Bakanı Michel Roussin,kamu malına zarar verdiği düşüncesiyle istifa etti.Fransa Sanayi Bakanı Gerard Longuet,Sait Tropez’deki villası ve Cumhuriyetçi parti’nin finansmanı konusunda soruşturma başlatıldığında istifa etti.Almanya’nın çok sevilen cumhurbaşkanı Wulf, geçmişte arkadaşının yemek davetini geri çevirmediği için gösterilen anlamsız tepki karşısında istifa etti.Dünyada daha buna benzer örnekler verebiliriz.Siyaset yapıyorsanız hakkınızdaki bir soruşturma dedikodu yada skandal gelişmeye karşılık, cesaret örneği gösterip temsil ettiğiniz topluma karşı sorumluluk taşıyorsanız, aklanmak adına istifa etmeniz gerekmez mi? Böyle bir davranışın size aksine daha çok getirisi olacağını unutmamak gerek.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI…
Bağımsız bırakılan bir yargı,o ülkede her vatandaşın insan hakları ve özgürlükler noktasında tek sığınağıdır.Siyasi iktidarlar yargıyı kendi dünyasında özgür bırakmalıdır,kendine biat düşüncesiyle onarılmış bir yargı anlayışı,demokrasiye vurulan bir darbe olduğu gibi,toplumun özgürleşme bağımsızlığı insan hak ve çağdaş düşünce anlayışının tıkanması değil midir?Milletin kanundan, hukuktan, polis, ve jandarmadan, korktuğu bir yaşam tarzı,aslında çağdaş bir ülkede tüm değerlerin nasılda tıkandığını gösteriyor.Korku toplumu haline gelmek,seçilme noktasında milletin nerede duracağının bile belirsizliğinin ortaya çıkardığı tablo.Ama ülkenin karamsarlık noktasında bugünkü geleceğini tayin ediyor.Eğitimsiz cahil bırakılmış bir toplumun seçme hakkı olabilir mi? böyle bir toplum anlayışının yaşananlara bakış açısının nerede kaldığı da önemli.Türkiye’nin önünde çok önemli seçimler var,şu anda yaşananlara baktığımızda aslında çok şeyi konuşamamak yazamamak düşünce özgürlüğünün nasılda tıkandığını gösteriyor.Yargının bir ülkede her zaman bağımsız kalması gerek,toplumun yargıya inanması güvenmesi gerek,siz kendi siyasi beklentiniz adına yargıyı yönetmeye çalışırsanız,bunun adı otoriter bir sistemin yansımasının görüntüsüdür.Her devlet adamının bağımsız yargıya gerektiğinde kendi isteğiyle şeffaflık adına yargılanma talebi olmalı.İşte o zaman hakkındaki söylentilerin sorgulanmasından çıkacak sonuçta konuşma hakkının varlığında kendini gösterebilir.Bunun içinde öncelikle topluma ve yargıya kendisini sorgulama hakkını vermesi ‘İSTİFA’ etmesi gerekir.Batı’da demokrasinin adı budur, yukarıda arzına çalıştığım örneklere baktığımızda.İnsan hak ve düşünce özgürlüğünden, şeffaf siyasetten bahseden bir siyasi iktidar, şu anda böyle bir tıkanmadan kurtulabilmesi için bunu yapabilir.Bunu yaptığı taktirde belkide kendince hak etmediği suçlamalardan kurtulabilir.Yaklaşan seçimlerde milletin yaşadığı karamsarlığın belirsizliğin önünü açabilir.Yargı kararı olmadan hiç kimseyi suçlu olarak ilan etmek doğru bir yaklaşım değil.İddialar ne kadar açık ve seçik görünse de her kesin bağımsız yargının sorgulama yetkisine sığınması gerek.Bunu yapmadığınız taktirde yarın milletim dediğiniz toplumun yargıya olan güveni kaybolduğunda, ülkede yaşanacak sıkıntıların açacağı derin yarayı kapamak mümkün olmayacak.Toplum öncelikle kendisini yönetenleri yargıdan önce sorgulama yetkisine sahip olmalı .
Sisteme hakim olanlar bu yetkiyi halka bırakırsa .Bunun da adı bana göre çağdaş demokrasinin adı olacaktır.
Prof.Dr.Levent Seçer
Bir yanıt yazın