Doç. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Türkiye’deki durumu ifade edebilmek o kadar zorlaştı ki… Artık birçok şeyi, büyük akılların gölgesinde kalan “küçük aklımız” almaz, anlayamaz oldu. Her birimiz adeta birer idrâk fakîri olduk.
Mankurtlaştırıldık…
***
Millet olarak sağdan, soldan, öteden, beriden, bazen de nereden geldiği belli olmayan ama çoğunlukla kafa karıştırmaktan öteye gitmeyen “faili meçhul” kavramlarla “aptallaştık”, “aptallaştırıldık”…
Aptal bir abdal olduk adeta…
***
İthal kavramları taşıyan bu yerli kafalar ve onları her dakika zihinlere enjekte eden medya sayesinde, üç-beş kelimeyle sınırlandırıldı tüm dünyamız ve bakarkör olduk hepimiz. Sığ düşünceler, basitlik ve ardından “çok bilmiş cahillik”, hükmetmeye başlayınca kalplere ve beyinlere…
Yabancısı olduk adeta bu memlekete ve bir el gibi bakmaya başladık birbirimize…
***
Benlikler tanıyamaz olunca bu bedenleri, ruhlar bile gülmeye başladı bu trajikomik halimize… Ve şükretmeye başladılar kendi âlemlerinde hallerine, kapattılar kapılarını bizlere, bir şer gelmesin diye kendilerine…
Olunca soytarılar birer kral ve cahiller birer âlim bu devirde…
***
Bütün mesele bitti, kaldı artık iş boy-posa, “evet”-“hayır”a, üç-beş satır ve santime… Varsa yoksa “oy”, gerisi kalmış Allah’a… Hangisi doğru, yanlış olan ne, millet nerede, kimin umurunda… Dağlar-ovalar eşkıya dolmuş; herkes birer avukat, savcı, zaptiye olmuş… Sabır küpleri yine kalkmış amuda, amigolar akl-ı selimin yerini alınca; kırılan cam, sıkılan kurşunla eşdeğer olunca…
Yazık! Karıştı yine bir anda ortalık, at izi it izinde; “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe…”
***
Bir yanıt yazın