:::Vergi:::
İstanbul’da kimin vergi rekortmeni olduğunun bilinmediğine dair estirilen rüzgâr sonrası Maliye BakanlığıDoğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan 13 milyon liraya yakın tahakkuk eden vergi ile 11’inci kez İstanbul vergi şampiyonu.
Türkiye vergi rekortmeni ise yaklaşık 18 milyon TL ile M. Rahmi Koç. Peki, bu rakamların ve rekortmenliğin ülkeye ne faydası var? Göz boyamadan, reklâm vesilesi yapılmasından öteye bir katkısı yok. Aksine sayısız zararı var.
Mesela, 10 milyar dolar ciro yapan Koç Gurubu patronun ödediği vergi rakamı 18 milyon TL diye algılanıyor. Maliye Bakanlığı başta bu yanlışı düzeltmeli.
Çünkü, Türkiye’de bir kişinin ve ona ait tüm şirketlerinin kazançlarının birleştirilerek vergilendirilmesine (konsolidasyon) yönelik bir sistem yok. Dolayısıyla vergi rekortmeni listesinde gördüğümüz bazı isimlerin şirketleri 8–10 milyar dolar ciro deklare etmelerine rağmen, şirketleri adına ne kadar kurumlar vergisi ödediklerini bilmiyoruz.
Ülkemizin önde gelen holdingleri, büyük gurupları, şirketleri kanalıyla devlete kazançları üzerinden ne kadar vergi ödediklerini açıklamak yerine patronlarının ne kadar şahsi gelir vergisi ödediğiyle gündeme geliyorlar. 13 – 18 milyon TL vergi rekoru diye takdim ediliyor. Bu sistemle açıklanan rekortmenler ve gösterilen rakamlar Türkiye’ye yakışmıyor. Sadece yıllar öncesinin vergi rekortmeni Matild Manukyan’ı her defasında özlemle hatırlatıyor.
Vergide Gerçek Rekor Rakamları Yok
Oysa bu kadar ciro yapan şirketlerin, cironun belli oranı kadar devlete vergi ödediğini görmek gerekir. Genellikle bu şirketlere bakıldığında ödenen vergiler diye, devlete ödediği Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve Katma Değer Vergisi (KDV) gibi kalemler alt alta toplanarak, ‘devlete şu kadar vergi katkısında bulunduk’ diye gösteriliyor. Bu da tamamen yanlış ve aldatmacadan ibaret. Tüketicinin, yani senin, benim vatandaşın ödediği vergiyi sahiplenmekten, vergi ödemeye aracılık etmekten başka bir şey değil.
Evet, bu vergiler tüketici ödüyor. Şirketlerin ödediği vergi değil. Kazancın vergisi hiç değil. Büyük guruplar malum olduğu üzere kazancın vergisini, ancak vergi denetim elamanları inceleyip, ceza kestikten sonra ödemek zorunda kalıyorlar. Ve 13 milyon TL ile kıyaslanamayacak vergi cezalarının kesildiğini kamuoyu gayet net biliyor.
Rekortmenliği etkileyen iki kalem var;
1- Kar dağıtım (temettü)
2- Kira gelirleri
Bizdeki rekortmenler de, daha önceki rekorlarına helal gelmesin diye iki unsuru kullanıp, İstanbul’un, Ankara’nın veya Türkiye’nin önde gelen isimleri oluyorlar. Eğer beyanda bulunmayıp, rekortmen olmazlar ise kamuoyunda ne oldu denecek? Peki, Eczacıbaşı, Sabancı, Çalık, Sanko gibi gurupların patronları vergi ödemiyor mu?
Vergi Nasıl Kaçırılıyor?
Gerçek performansı şahısların gelir vergileri göstermediğine göre bu sistemden neden vazgeçilmiyor? Ayrıca rekortmenlerin şirketleri ve diğer büyük guruplar, otofinasman yöntemiyle kar dağıtmıyor. Gelir şirket bünyesinde tutuluyor. Bu durumda devlete vergi ödemek yerine üzerine alacaklı pozisyona geçiyorlar. Ve diğer vergi kalemleriyle (KDV gibi) mahsuplaşıyorlar.
Büyük gurupların güzel de bir savunması var; ‘Benim şirketim var ki, bu kadar vergiye aracılık ediyorum. Şirketim olmazsa bu vergilerde olmaz.’ Fakat durum öyle değil. Bu ülkenin nüfusu 70 milyon ise bu tüketiciye petrol satacak ve ondan aldığı üçte iki oranındaki vergiye aracılık edecek müteşebbis her zaman olur. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu üçte ikilik maktu vergi oranı değil. Çünkü onun vatandaş zaten ödüyor. Şirketlerin toplayıp kanunen devlete ödemesi gerekiyor. Peki, bu şirketler kazancın vergisi olarak ne ödüyor?
Türkiye’de şahıs ile şirket ilişkisi kurulmadığı takdirde bu devran böyle sürüp gidecek.
Meslek gurupları içinde aynı şey söz konusu. Gelir vergisinde meslek gurupları içinde de yıllardır noterler birinci sırada yer alıyor. Çok kazandıklarından değil, kazandıklarını kaçıramadıklarından. Yoksa doktorlar, avukatlar, nalburlar, sanatçılar daha az kazanmıyor.
Gelir vergisi sistemi delik deşik olunca, ortaya yüzde 35 oranında bir gelir vergisi rakamı çıkıyor, ama ödeyen çıkmıyor.
Bulgaristan’da bile yüzde 10 vergi oranına rağmen Türkiye’den daha iyi vergi performansı var. Fakat yalancı vergi rekortmenleri yok. IMF ile hükümet arasındaki anlaşmazlık sebeplerinin birisinin de bu olduğu belirtiliyor. Ancak, Türkiye’de bir nevi sessiz kabul söz konusu olduğundan bu konu çözülmüyor. Bu yapı devam ettiği sürece de rekortmenler değişmiyor.
Osman Kadri Koca Economist
Bir yanıt yazın