Hakan KORUK
22.7.1999
Başbakan Bülent Ecevit, irtica ile mücadelenin etkin bir şekilde sürdürülmesini sağlamak amacıyla, kamu kurum ve kuruluşlarına 22 Temmuz 1999 tarihinde ikinci bir genelge yayınladı. Genelgede, irtica ile mücadelenin bir devlet politikası olduğu vurgulandı. Ecevit’in yayınladığı genelge şöyle:
1. Türkiye Cumhuriyeti Anayasamızda belirtilen temel niteliklerine karşı yürütülen rejim aleyhtarı irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetlere karşı alınan önlemlerin eş güdümünü sağlamak ve uygulamayı izlemek üzere kurulan Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu’nun çalışmalarını etkin bir şekilde yürütmektedir.
2. Siyasi iradenin, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerini yok etmeye yönelmiş bulunan irticai faaliyetlerle mücadelede tüm Devlet kurumları ve kamu görevlilerinin arkasında ve desteğinde olduğundan kuşku duyulmaksızın, kamu görevlilerince irtaci faaliyetlerle mücadeleye ilişkin olarak daha önce çıkarılmış olan Başbakanlık direktif ve genelgelerinin uygulanmasına mevcut mevzuat çerçevesinde devam edilecektir.
3. Merkez teşkilatında Bakanlar, taşra teşilatında vali ve kaymakamlar, dinin siyasi, ekonomik, ticari, sosyal veya diğer şekillerdeki istismarına karşı her türlü önlemi alacaklar, yasalara uymadıkları belirlenenler hakkında gerekli yasal işlemler ilgili kamu görevlilerince tereddütsüz yerine getirilecektir. Kamu görevlileri irticai faaliyetler ile mücadelede zaafiyet göstermeyecekler ve özellikle kılık kıyafet yönetmeliği hükümlerini titizlikle uygulayacaklardır.
4. İrticai faaliyet, eğitim yoluyla gençliği ele geçirmeye de yönelmiş olduğundan, vakıflar, özel kuruluşlar, belediyeler ve şahıslar tarafından kurulan özel öğretim kuruluşları ile özel yurt, pansiyon ve kurslar üzerindeki devletin gözetim ve denetimi ilgili ve sorumlu kamu kurumlarınca etkin bir şekilde gerçekleştirilecektir. Ayrıca, bu kuruluşların sistemli ve etkin bir şekilde denetimini sağlayacak mevzuat düzenlemeleri yürürlüğe konulacak, yasalarla çizilen çerçevenin dışında faaliyet gösterdikleri belirlenenler hakkında gerekli yasal işlemlerin süratle yapılmasına özen gösterilecektir.
5. Vatandaşlarımızın kutsal dini duygularını istismar ederek, topladığı kaynakları irticai faaliyetlerin finansmanına yönelten dernek, vakıf, şirket ve bunun gibi diğer kuruluşlar nezdinde yürütülmekte olan il ve ilçe merkezli denetimlerin kapsamının genişletilmesi sağlanacak ve denetleme sonuçlarının izlenmesi için ilgili tüm devlet kuruluşları üzerlerine düşen görevleri eksiksiz olarak yerine getireceklerdir.
6. İrticai faaliyetlerin bir kısmı da devletin bütçe olanaklarının yetersizliğini istismar etmekte olduğundan, vali ve kaymakamlar, il ve ilçelerindeki okul çağındaki çocuklarımızın öğrenim, barınma ve kurs gereksinimlerini belirleyerek, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik fonundan da yararlanmak suretiyle gerekli önlemleri alacak veya olanakların yeterli olmadığı hallerde, gerekli önlemlerin alınması için girişimlerde bulunacaklardır.
7. İrticai ve bölücü yayın yapan radyo ve televizyon istasyonlarına karşı ilgili devlet kuruluşları, yasaları eksiksiz bir şekilde uygulayacaklardır.
8. İrtica ile mücadelenin bir hükümet politikası olmaktan öte, Cumhuriyetimizin geleceği açısından bir devlet politikası olduğu gerçeğinden hareketle, bu mücadelenin siyasal yaşamdaki değişikliklerden etkilenmeden sürdürülmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel niteliklerini yok etmeye yönelen irticai faaliyetlere karşı mücadelede başarı, devletin bütün kurum ve kuruluşlarının görevlerini zamanında, etkin ve eş güdüm içinde yapmalarına bağlıdır. Bu mücadelede, Cumhuriyet Hükümeti, başta vali ve kaymakamlarımız olmak üzere, tüm devlet kurumlarındaki her düzeydeki kamu görevlisinin yanında olmaya devam edecektir.
10 YIL SONRA İRTİCA İLE MÜCADELE BELGESİ
“İrtica ile Mücadele Belgesi” Dünya Basınında Taraf gazetesinde “İrtica ile Mücadele Belgesi”nin yayımlanması üzerine Türkiye’de yaşanan kriz, dünya basınına da yansıdı.
FİNANCİAL TİMES: “BELGE, GERGİNLİĞİ ARTIRDI”
Ekonomi gazetesi Financial Times, “Komplo iddiası, Türkiye’de gerginlikleri artırdı” başlıklı haberinde “Belge sahte mi, gerçek mi, sonuç ne olursa olsun, tartışmalar hükümet ve katı laik Ordu arasında yeni bir çatışma riskini artırıyor” görüşünü dile getirdi. Gazete şunları yazdı: “AKP ile Genelkurmay arasındaki açık husumet, konfrontasyona daha az eğilimli olan General İlker Başbuğ’un geçen yaz Ordu başına geçmesinden sonra büyük ölçüde durdu. Ancak birçok üst düzey subay, aralarında emekli generallerin de bulunduğu, askeri bir darbe provoke etmeyi amaçlayan bir komplo ile suçlanan çok sayıda kişinin yargılandığı soruşturma konusunda kızgındır. Laikler, polis içerisindeki Gülen taraflarının, Ergenekon soruşturmasını etkilemiş olmasından kuşkulanıyor.”
Bbc: “SUBAYLAR İLE AKP ÜYELERİ ARASINDA GERGİNLİKLER VAR”
İngiliz yayın kurumu Bbc de, “Türkiye, ‘Başbakan Karşıtı Yeni Bir Komplo’ Soruşturuyor” başlığıyla verdiği haberde “İrtica ile Mücadele Belgesi” ve Başbakanı ile Genelkurmay Başkanı arasında yapılan görüşmeye ilişkin bilgi verdikten sonra “Askerler, Türk laikliğinin bir kalesi gibi görülüyor ve subaylar ile iktidardaki AKP üyeleri arasında uzun bir süreden beri gerginlikler var” yorumunu yaptı.
EURONEWS: “TARTIŞMALAR ASKERLER-İKTİDAR İLİŞKİLERİNİ DAHA ÇOK GERDİ” Euronews, bu konudaki haberinde “Askerler ile iktidardaki AK Party arasında artan gerilimler sürerken Türk Başbakanı, Genelkurmay Başkanı ile bir görüşme yaptı. Tartışma, var olduğu öne sürülen ve darbe planlamakla suçlanan karanlık bir sağcı şebeke hakkındaki soruşturma nedeniyle zaten baskı altında olan ilişkileri daha çok gerdi” yorumunu yaptı. Belge nedeniyle generallerin “savunmaya geçme” durumunda bırakıldığı da öne sürülen haberde Türk askerlerinin geçmişte ülkenin siyasetine müdahale ettiği, birkaç darbe gerçekleştikdiği ancak son yıllarda geri planda kaldığı kaydedildi. Haberde “Laik elit, AK Parti’nin devlet ile din arasındaki ayrımı baltalama planının olduğunu söylüyor, parti ise bu suçlamayı reddediyor” denildi.
SON TAHLİLDE!
Komplo tartışmaları süredursun henüz daha bu belge soruşturma safhasında olduğu için ne kadar düzmece olup olmadığı konusunda bir fikre sahip değiliz. Ancak Türkiye’de bir Milli Güvenlik Siyaset Belgesi vardır. Bu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bünyesinde devletin bütün birimleri tarafından hazırlanır. Bu belgenin içersinde dış tehditler ve iç tehditler değerlendirilir. Bu tehditlere karşı alınacak önlemler ve kimlerin nasıl önlem alacağı konusunda genel esaslar oluşturulur. Bu belge devlet tarafından onaylanmış bir belgedir. Bu belgenin içersinde iç tehditler kısmında Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu belli başlı iki tehdit vardır. Bunlardan biri bölücü terör diğeri ise İrticadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ de Anayasal bir kurum olduğuna göre Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği tarafından hazırlanan bu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi çerçevesinde kendisine görev verilen ayrıca bunun içersinde olan anayasal bir kurum olduğuna göre, kendisinin de bu tehlikeler ile ilgili alması gereken bir takım hareketleri, tespitleri, değerlendirmeleri, faaliyetleri ve planları olması gayet normaldir…
İrtica ile mücadele kapsamında değerlendirilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de elbette üzerine düşen bu görevi yapması veya bu yönde girişiminin, veya faaliyetleri ile tespitlerinin olması kadar normal olan görevini yapmaması düşünülemez…
TSK işte bu belge kapsamında tespit ve değerlendirmelerini yaparak gerekli girişimlerde ve hareketlerde elbette bulunacaktır. Ama son günlerde ortaya atılan belge iddiaları olayı “TSK’nin İrtica ile Mücadele kapsamında” hazırladığı belge, bu belgemidir yoksa değil midir? Sorusunun etrafında yoğunlaşıyoruz. Ancak şu anda kamuoyu’nda sıklıkla sorulan soru, böyle bir irtica ile mücadele belgesinin TSK tarafından hazırlanıp hazırlanamayacağı sorusudur? Yukarıda da bu sorunun cevabını verdiğim gibi Anayasal bir hakkını değerlendiren ve Milli Güvenlik Kurulu tarafından İrtica ile Mücadele’de görevlendirilen TSK’nin, olası tehlikelere karşı alacağı tedbirleri göz ardı ederek hiç bir şey yapmaması düşünülemez…
Diğer anayasal kurumlarında görevi olan bu irtica ve terörle mücadele kapsamında anayasal çerçevede verilen bu görev elbette TSK’ nin de görevidir. Mevcut iktidar sözde demokrasi adına Cumhuriyet Devrimleri ve kazanımlarının yok edilmesi pahasına bir girişimde bulunarak devletin üniter yapısında herhangi bir tehlikeli girişimi kamuoyunda konuşulmazken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin anayasal çerçevede davranarak kendisine verilen bu ve benzeri görevleri, milletine karşı sorumluluğunu göz ardı ederek yapmaması düşünülemez…
1999 yılından 2009 yılına kadar Rahmetli Başbakan Bülent Ecevit döneminde bu güne yani, On yıl sonra geldiğimiz bu noktada bunun tartışılıyor olması Cumhuriyet Devrimlerini benimsemiş olan ve Cumhuriyet rejimi ile yönetilen Türkiye ve Türk Milleti adına utanç vericidir…
“Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.” Mustafa Kemal Atatürk
hakankoruk@politikadergisi.com
Kaynak: , 04/11/2009
Bir yanıt yazın