Hitler’in İmamları: Siyasal İslam ve Faşizmin ortak yolu

hitler1-FB37-286A-B056

 

Bülent Eriş

09.12.2014 10:31:25
‘Hitler’in İmamı Hüseyni, Müslüman askerleri -Heil Hitler- diyerek selamlardı ve askerler de ona yine aynı şekilde -Heil Hitler- derlerdi’
Faşizm; otoriter devlet düzenini ilke edinmiş radikal Milliyetçi bir yönetim sistemidir ve Liberalizme, Demokrasiye, Marksist Sosyalizme, Komünizme karşı olarak ortaya çıkmıştır ve o şekilde de hareket eder. Etnik Milliyetçiliğin, Sosyalizm ile birleştirildiği ve ana ilkelerini Hitler’in çizdiği akımsa Nasyonel Sosyalizm’dir ve de antikapitalist, antisemitik, antimarksist bir düşünce yapısını savunur. Bir dönem Türkiye gündemine taşınan güya AKP karşıtı antikapitalist Müslüman örgütlenmesinin ve olur mu, olmaz mı tartışmalarının köken aldığı yer de burasıdır.
Hitler, Almanya’daki Sosyalist eğilimli işçileri, Milliyetçilikle birleştirmiş ve ardından da onları kendi uluslarındaki işverenlerle değil, dünyadaki işverenlerle -ki bunların en önemlileri Yahudilerdir, savaşmaları gerektiği konusunda yönlendirmiştir. 2.Dünya Savaşı’nın Yahudi katliamları başlığında en dikkat çekici gerçeklerden bir tanesi de, Almanların hizmetinde antisemitik düşünce sistemiyle örgütlenmiş, siyasal İslam önderliğindeki Müslüman cihatçı askerlerdir.

imam-hitler
Müslümanların kullanılmasındaki ilk basamak tabii ki din siyaseti ve maşa lider başlığıdır -ki günümüzde büyük devletler halen bu sistematiği kullanmakta, El-Kaide, IŞİD, El-Nusra gibi kökeninden kimsenin haberdar olmadığı örgütler aracılığıyla Ortadoğu’yu kan gölüne çevirerek kendi emelleri doğrultusunda Müslümanları kandırmaya devam etmektedirler. Hitler’in seçtiği baş İmam’ın ismi de Muhammed Emin el-Hüseyni’dir.
1941 yılında başlattığı dini propagandayla, başta Yahudi güçleri ve İngiltere ile savaşmak üzere Müslüman askeri Alman birliklerini kurmuştur. Bunun hikayesi bizim için çok önemli değil, önemli olan bunu nasıl başardığıdır. Cevap çok basittir, Müslümanlığın iki zayıflığından faydalanmıştır.
İlki; aslında öyle olmamasına rağmen, günümüzde IŞİD’inde benimsediği mantıkla Müslüman olmayan veya başka bir dine mensup olan -ki güya Tanrı’nın lanetlediği Yahudilik bunların başında gelir, her insanın öldürülmesi cihatıdır.
İkincisiyse; yine aslında öyle olmamasına rağmen İslam kavramlarının kolaylıkla Faşizme yöneltilebilmesi ve Faşist düşünce mantığının insanlara yerleştirilebilmesidir. İslam’ın temeli Kur’an da ve de Hadislerde olmak üzere, inanç yapısı özgür iradeyi ve kişisel seçimlerle gelecek bir yargılanma sistemini emrederken, bin yıllık yalancı imamların çalışmalarıyla İslam, insanların hayatlarına müdahale eden, doğru olduklarına inandıkları (giyinme, örtünme, alkol, içki, eğitim vs.) her şeyi zorla, baskıyla empoze etmeye çalışan, karşı gelenleri insanlık dışı cezalandırmalarla yok eden totaliter, faşist bir sisteme dönüştürülmüştür. Bunun örneklerini günümüzdeki şeriatla yönetilen ülkelerde görmekteyiz zaten. İşte Hitler’in İmamları da İslam’ın yanlış yorumunun kişisel çıkarlar doğrultusunda Faşizm ile kesişmesini, kolayca uyum sağlamasını hem Yahudileri yok etmek hem doğu cephesini kuvvetlendirmek hem de İngilizlere karşı ek bir askeri kuvvet sağlamak için kullanmıştır. Adı geçen Huseyni ise yıllar sonra şu meşhur ortagımız Müslüman Kardeşlerin kuruluşunun temellerini atacaktır. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Tıpkı ABD’nin günümüzde yaptığı gibi o zamanda da İslam kirli emellere alet edilmiş ve bu durum bizzat İmamlar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.
Faşist siyasal İslam ne yapar?
Oruç tutmadıkları için insanların dövülmesini meşru kılar mesela, alkol alanın zina yapanın öldürülmesini hak sayar, herkesin kendi düşünceleriyle yaşamasını emreder uymayanların kafasını keser, isteseniz de istemeseniz de bizim doğrularımıza uymak zorundasınız der, İslam’ı Kur’an’ı yeniden yorumlar ve dine uydurma bilgiler sokar, küçük yaştaki beyinleri hurafelerle doldurur ki büyüyünce kendi emrindeki askerlerden olsunlar, ağacı yaşken eğmeye çalışır ki kirli emeller hep daha da ilerlesin.
Hikayeler, satıcı hizmetkar imamlar, kullanılan Müslümanlık hep aynıdır ve asla değişmez. Bu adi düzeni bozacak güçlerse; gerçek bilgi, gerçek eğitim, gerçek insan ve inananlar içinse gerçek İslam olacaktır.
Radikal Blog

Bülent Eriş - think tank dusunce kurulus

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir