Haksızlık, hukuksuzluk sizde…
Adaletsizlik sizde…
Keyfilik sizde…
Hiçbir yargı kararına uymuyorsunuz…
İstemediğiniz, beğenmediğiniz savcının, emniyet görevlisinin anında yerini değiştiriyorsunuz ya da görevden alıyorsunuz… Dilediğinizi işbaşına getiriyorsunuz, dilediğinizi uzaklaştırıyorsunuz… Müdürler birer birer ayıklanıyor…
Valiler, “AKP valisi” diye anılır oldu…
O kadar belgeye, kanıta karşın atanan savcı sizi, bir kalemde, bir imzayla temize çıkarıyor… Ortada ne suçlu kalıyor, ne suç…
O kadar kanıt, tanık, belge, tape görmezden geliniyor… Çöpe atılıyor… Sütten çıkmış ak kaşık oluyorsunuz…
Oysa adli tıp kurumu, 17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrasında gündeme düşen ses kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kayıtlarda ekleme ve değiştirme olmadığını açıkladı.
Adli Fen Bilimleri Uzmanı Fizik İhtisas Dairesi Başkanı Prof. Dr. Bülent Üner, Ses ve Görüntü İnceleme Şube Müdürü Uzman Dr. Timur Kaan Gündüz ile fizik mühendisleri Nurettin Ömür ve Oğuz Kasım Kara’nın imzalarının yer aldığı raporda şunlar belirtildi:
“İnceleme konusu tüm ses kayıtları ile ses kayıtlarına ait tapelerde yapılan karşılaştırma sonucunda; basit imla ve yazım hataları dışında, konuşmanın anlam bütünlüğünü bozacak herhangi bir bulgunun tespit edilemediği. Tespit edilen yazım hatalarının sıklıkla; konuşmaların üst üste binmesi, seslendirilen kelimenin Türkçe dışı kelime olması durumlarında meydana geldiği, bir bütün olarak cümle eklemesi veya cümle çıkartılması sonucu anlam bütünlüğünü bozacak bir değişikliğin tespit edilemediği bildirir kanaat raporudur.”
Peki, gün gibi, güneş gibi açık, seçik, hiçbir kuşkuya yer bırakmayan bu rapor karşısında şimdi savcının verdiği “Takipsizlik Kararı”nı sağlıklı bulabilir miyiz? Bu karara güvenebilir miyiz?
Uymadığınız yargı kararı bir tek bu olsa… Neyse… Biz bu iktidar döneminde aradık, taradık, uyulan, uygulanan bir yargı kararı da bulamadık…
Örneğin Deniz Feneri ne oldu? Asrın yolsuzluk davasında suçlular ortaya çıkarıldı mı? Cezalandırıldı mı? Onların savcılarını da görevden almıştınız… Aklımızda kalan…
Limanlar satılıyor… Fabrikalar, sanayi kuruluşları, Cumhuriyet birikimleri satılıyor… Ormanlar satılıyor… Dereler – tepeler, kurtlar – kuşlar, börtü – böcek satılıyor… Vatan toprağı satılıyor…
Mahkemeler “Yürütmeyi durdurma” kararı veriyor. Ama dinleyen kim? Uygulayan kim?
“Ben BABALAR GİBİ satarım…” diyorsunuz…
Yargı, “Atatürk Orman Çiftliğine ‘SARAY’ yapamazsınız” diyor. Siz, “Devlet benim, kanun benim, ben yaparım, kimse de bana müdahale edemez…” diyorsunuz… Dünyada bir eşine daha rastlanmayan trilyonluk sarayı konduruyorsunuz… Hem de şehit babalarının, bu kış, kıyamette, yırtık lastik ayakkabılarla oğullarını sonsuzluğa uğurladığı, bir Türkiye’de…
Yargı, Milli Eğitim Bakanlığını uyarıyor, “Eğitimcilerin görevde yükselmesi konusunda SÖZLÜ SINAV, yasalara aykırıdır…” diyor ve iptal ediyor… Ancak Bakanlık, kararı “YOK” sayarak atamalarını sürdürüyor… Eğitim-Sen, mahkeme kararını tanımayan Bakanlık hakkında suç durusunda bulunuyor…
Bunlar, uygulanmayan yüzlerce karardan sadece birkaç tanesi…
Kavgalı olmadığınız bir cumhuriyet kurumu yok şu anda… Kalmadı…
Sendikalara, derneklere, yargıya, iççilere, köylülere, memurlara düşman gibisiniz… Çok şükür bir bebek katilleri ile aranız iyi, bir de muhalefetle… Onlara övgüler diziyorsunuz. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamalarını eleştiren Arınç, “Siz kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalan’ı itibarsız hale getirmek istiyorsunuz?” diyor… Öcalan’ın “itibarsızlaştırılmasından” duyduğu üzüntüyü ortaya koyuyor…
AKP Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay ise, Hürriyet gazetesine yaptığı açıklama şunları söyledi:
“Ben bir siyasetçi olarak CHP’nin Kılıçdaroğlu dönemini önemli görüyorum. CHP ilk defa bazı değişimler geçiriyor. Statik CHP’yi farklı yönlerde esnetti. O iyi. Bizim çözüm süreci yasası çıkarken CHP destek verdi. Meclis’te öyle bir yardımlaşmamız oldu…”
Biz size “Muhabbetiniz (!) bol olsun, “iyi yardımlaşmalar” dileyerek, makalemize devam edelim. Nerede kalmıştık? “Kavgalı olmadığınız bir Cumhuriyet Kurumu yok şu anda, kalmadı…” demiştik…
Sonunda Yargıtay Başkanı Ali Alkan da “Yargı paketindeki düzenlemelere” isyan etti. Şunları söyledi:
“Bu teklifin öncesinde veya hazırlanması sırasında kurumsal ihtiyaçlarımız ve taleplerimiz sorulmadığı gibi bir istişare arayışına da girilmemiştir. Bu teklifteki değişikliklerin hangi ihtiyaçlara dayandığı, takvimlere bağlanacak derecedeki aciliyetlerin ne gibi sebeplerden kaynaklandığı bilinmemektedir. Bu teklifle, ileri sürülen değişiklikler, Yargıtay’ın taleplerine dayanmadığı gibi Yargıtay’a, yargısal kültüre, yargı bağımsızlığına ve temyiz incelemesinin mahiyetine ciddi zararlar verebilecek nitelikler taşımaktadır… Bu değişiklik, YARGITAY’I BİR YÜKSEK MAHKEME OLMAKTAN ÇIKARIR…”
Gördünüz mü, yargıya yapılan “DÜZENLEME” karşısında en yüksek mahkeme Başkanı nasıl feryat ediyor?
Bu ülke şimdiye dek böyle bir Cumhurbaşkanı, böyle bir Başbakan, böyle bir iktidar görmedi… Bundan sonra göreceğimizi de sanmıyorum… Ben şimdilik bir iki rakam vereceğim size, varın gerisini siz düşünün… Araştırın, inceleyin…
Bizzat, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamasına göre, Ak Saray’a 1 milyar 370 milyon lira harcanmış… Sarayın maliyeti ile tamı tamamına 24 derslikli 685 okul yapılabiliniyor. Bir de Cumhurbaşkanına uçak alınmış, tutarı 185 milyon dolar… Buna Vahdettin Köşküne harcanan 172 milyon lirayı da eklersek toplam, (eski parayla) katrilyonlara ulaşıyor…
Ayrıca AKP döneminde Örtülü Ödenek bütçesinden tam 6,5 milyar, yine eski parayla 6,5 katrilyon çekilmiş… Bu rakam, kendisinden önce gelen beş başbakanın çektiği paranın tam 15 katı…
Yukarıda sıraladığımız rakamlarla nice işsizlerin, garibanların, açlık sınırının altında yaşayan insanların derdine derman olunurdu…
BABANIZIN ÇİFTLİĞİNE ÇEVİRDİNİZ SEVGİLİ YURDUMUZU…
AMA BURADA BİR KEZ DAHA YİNELEYELİM: HER KARANLIĞIN BİR AYDINLIĞI, HER ÇIKIŞIN BİR İNİŞİ, HER VAHDETTİN’İN BİR ATATÜRK’Ü VARDIR…
Şehit babaları, bu kış, kıyamette, yırtık lastik ayakkabılarla oğullarını sonsuzluğa uğurlarken, kimse 1000 odalı sarayda keyif çatamaz…
Gün gelir, divan kurulur, saçı bitmemiş yetimlerin hakkı sorulur…
(alieralp37@gmail.com)
Bir yanıt yazın