HEYBELİADA RUHBAN OKULU

HEYBELİADA RUHBAN OKULU - image002 2

HEYBELİADA RUHBAN OKULU

Heybeliada Ruhban Okulu (HRO) yakamıza yapışan bir diğer derdimizdir.


Fatih Sultan Mehmet zamanından beri ne zaman dara düşsek ne zaman ayağımıza çelme takılsa ve düşer gibi olsak, ısıtılıp-ısıtılıp önümüze konan kadrolu dertlerimizden biridir, HRO ve Patrikhane!


Batı Roma İmparatorluğunun yıkılmasından sonra eski Roma rolünü üstlenen Bizans, kendi gücünü kabul ettirmek için Vatikan’daki Papa’yı değil, İstanbul’daki Patrik’i Hıristiyanların en büyük ruhani lideri kabul etti. Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlar arasındaki bu kavga yıllarca sürdü ve 1204 yılında İstanbul’u işgal eden Latinler, Ortodokslara saldırdılar ve patrikhane “Rum Kilisesine” dönüştü.


İstanbul, Türkler tarafından fethedilince Fatih “Rusya’nın dünyadaki Ortodoks nüfus üzerindeki etkinliğini kırmak için” yayınladığı bir fermanla Ortodoks Patrikhanesini yeniden kurdurdu! Devlet güçlü olduğu müddetçe, patrikhane kendisine tanınan sınırlar içinde kaldı. Fakat devlet zayıf düştüğünde patrikhane en büyük ihanetlerin teşvikçisi oldu… Zamanla Megalo İdea yönünde faaliyet göstermek üzere kurulan Etnik-i Eterya Cemiyetinin merkezi İstanbul’un Fener semti yapıldı! Bu amaçla 1821 yılında çıkan ve Yunanistan’ın bağımsızlığı ile sonuçlanan Mora İsyanına Papazlar öncülük etti. Patrik Girigoryas’ın bu konudaki suçlarının belgelenmesi sonucunda Padişah 2. Mahmut, Patrik Girigoryas ve suçlu bulunan metropolitleri, patrikhanenin orta kapısının önünde astırdı! O günden günümüze kadar Patrikhane o kapıyı kapalı tuttu, o kapı bir daha açılmadı. Alınan karar gereği, asılan Patrik’le aynı rütbede olan bir Türk Devlet adamı aynı yerde asılıncaya kadar bu kapı kapalı kalacaktı. Bu kapının adı “Kin Kapısıdır!”


Kurtuluş Savaşı yıllarında Patrikhane adeta bir Yunan karargâhı gibi çalışmış ve her türlü melaneti yapmaktan çekinmemiştir. 1. Dünya Savaşı sorasında, savaşı kaybeden Almanya- Bulgaristan Avusturya/Macaristan ve Osmanlı dışında sadece Türkler Sevr Antlaşmasını kabul etmeyerek dört yıl sürecek Kurtuluş Savaşı başlattılar. Lozan Barış Antlaşmasıyla T.C Devletini kurdular. Lozan Antlaşması bu yüzden bizim kuruluş senedimizdir.


Türk Heyeti Lozan görüşmelerinde Fener Rum Patrikhanesinin Türkiye’den gitmesi için ısrarlı olmuş, Venizelos ve tüm batılı liderler Patrikhane’nin Türkiye’de kalması için ısrarlı ve ricacı olmuşlardır. Gerekçe olarak da Patrikhane’nin bir Yunan kurumu değil, bir Türk kurumu olduğunu söylemişlerdir.

Tüm bu ihanetlere rağmen, Türkiye’deki azınlıkların dinî özgürlüklerini yaşayabilmeleri amacıyla, Patrikhane’nin faaliyetlerine izin verilmiştir.


HRO ise, Anayasa Mahkemesinin 1971 yılında tüm “Özel Yüksekokullara” ilişkin aldığı bir karar gereği Patrikhane tarafından kapatılmıştır. Anayasa Mahkemesi, her isteyenin Özel Yüksekokul açmasını engellemek için, 625 Sayılı Özel Öğretim Kanunun 1’inci ve 13’üncü maddelerini Anayasanın 120’inci maddesine (şimdi 130 md) aykırı bularak iptal etmiştir. Anayasamıza göre tüm okullar Millî Eğitim Bakanlığına (MEB), kanunla kurulan Özel Yüksekokullar ise Yüksek Öğrenim Kurumuna bağlıdır. Patrikhane, HRO’nun ve HRO Teoloji Bölümünün YÖK ve MEB’na bağlanmasına karşı çıkmıştır. Okulun kapanmasının gerçek sebebi budur.

Anayasa Mahkemesi doğru olanı yapmıştır. FETÖ Okullarıyla ilgili bulgular ortaya çıktıkça bu gerçek daha iyi anlaşılmıştır. Eğer, her isteyen Özel Yüksekokul açabilse, hele dini eğitim veren Yüksekokul açabilse Türkiye’nin ne hale geleceğini tahmin edebilir misiniz? Her tarikatın, her cemaatin kendi üniversitesini açtığını lütfen bir düşünün!

Nakşibendi Üniversitesi-Menzilciler Üniversitesi-Süleymancılar Üniversitesi, Hizbullah Üniversitesi, Işıkçılar Üniversitesi, Cübbeli Üniversitesi vs…


Devlet, bünyesindeki her kurum ve her kişi için hukuku eşit olarak uygulamak zorundadır. Kimseye ayrıcalık yapamaz. Kendisine ayrıcalık yapılmasını da kimse isteyemez. Her kurum ve herkes Türk Hukukuna ve yasalarına uymak zorundadır.


Hem bu ayrıcalığı bizden kim istemektedir? Kendi vatandaşı olan Müslüman-Türklere kendi Müftülerini seçme hakkını vermeyen, seçtiklerini de tanımayan Yunanistan! Türk adı geçen okullara her türlü zorluğu çıkaran Yunanistan! Yıkılmaya yüz tutmuş Camilerimizi onarmayan ve bizim de onarmamıza izin vermeyen Yunanistan!


Devletlerarası ilişkilerde, karşılıklılık esastır. Hatır gönül işi olmaz!


“İyi de kardeşim, dini özgürlüklerde karşılıklılık olur mu? Biz yapalım da onlar utansın!” demek ancak Bademlerin ve geri zekâlıların işidir. Nitekim AKP, 94 yıl sonra ilk kez Bartholomeos Başkanlığında toplanan “Sen-Sinod Meclisinin” İzmir’e Metropolit atamasına ve ayin yapılmasına izin vermiştir! “Bunda ne var iyi yapmışlar”, diyecekler şu soruma yanıt versinler lütfen! İmam Hatip Mezunu AKP Genel Başkanı Erdoğan, önce Atina’da bir cami bulsun, bulursa Camide Kur-an okumak için izin alsın, sonra da okusun, okuyabilirse!


Türkiye’de 349 Kilise, 38 adet te Sinagog var. Atina’da yakın zamana kadar Cami yoktu. Sonunda yapıldı! Caminin yönetimi Müslümanlara mı ait? Hoop orada dur bakalım Müslüman, kendine gel, orada devlet var! Atina Camii yönetimi, 1 kişi Eğitim Bakanlığından, 1 kişi Maliye Bakanlığından, iki Belediye görevlisi, 1 Yüksek Mahkeme Üyesi ve onların seçeceği 2 Müslüman temsilcinden oluşan 7 kişiden oluşur!

Bizde bu kiliselerin, sinagogların yönetimi kimlere ait? Tabii ki kendilerine… AKP, Avrupa’ya yaranmak için Türkiye’deki azınlık vakıflarının tüm taşınmazlarını da onların üstüne devretti! Peki, Yunanistan’da bulunan ecdat yadigarı vakıfların ve dini tesislerin tapularını bize devrettiler mi?


Bırakın devretmeyi, AKP‘nin göz yummasıyla burnumuzun dibindeki adalara el koydular!

Kimse Türk Milletinin malını keyfine göre dağıtamaz! Dağıtmak istiyorsa referanduma gidip Türk Milletine sorsun. İlla vereceğim diye tutturursa, Binali beyin Hollanda’daki mülklerinden versin! Daha fazla vermek istiyorsa, tek seferde 100 milyon dolar bağış alan Bilal Erdoğan’ın vakıflarından versin!

Değerli Okurlar;


Türk Devletinin ve Türk Milletinin kökleri, bugünün sözüm ona bazı büyük devletlerinin olduğu gibi ülkelerinden sürgün edilmiş eşkıyalara, hayat kadınlarına, hastalıklı kişilere dayanmaz. Bizim binlerce yıllık devlet deneyimimiz var. Dünya üzerinde hangi millete nasip olmuştur böyle bir geçmiş? Şu an, cehaletleri yaptıkları her işte belli olan yamuk yönetimler geçicidir. 10-15 sene insan hayatında çok uzun zaman olabilir ama devletlerin ve millet olmayı becerebilmiş toplulukların hayatında, okyanustaki bir damla gibidir. Bu da geçecektir…

Heybeliada Ruhban Okulu ve Patrikhane Türk yasalarına bağlı olarak çalıştıkları takdirde, Türk Milletinden saygı görecektir. Patrikhaneden isteğimiz bir kere olsun dünyaya şu mesajı vermeleridir;


“Bizlerin Türkiye’de sahip olduğumuz haklarımızın aynılarını ülkenizdeki Müslüman vatandaşlarınız için gerçekleştirin!”

Hadi, söyleseniz ya, ne duruyorsunuz ki?

Rıfat Serdaroğlu

HEYBELİADA RUHBAN OKULU - image002 2

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir