Ülke bölünüyor kardeşim, ülke satılıyor…
İstiklal Savaşında denize döktüğün Yunanlılar yine adalarımızı işgal ettiler…
Atatürk’ün kapıdan kovduğu şeyhler, şıhlar, tarikatlar, cemaatler bu kez bacadan içeri girdiler…
İşgal edilmedik devlet dairesi kalmadı…
Çarşaflılar, türbanlılar, Suriyeliler, sakallılar, şalvarlılar, takkeliler kuşattı çevremizi… Ülke Arabistan’a döndü… Bir yandan da Atatürk’e saldırıyorlar…
İşsizlik, sefillik, yoksulluk, sağlık sorunları almış başını gitmiş… Hastanelerde tedavi olamıyorsun… İki ay, üç ay sonrasına gün veriyorlar sana…
Senin ve çocuklarının geleceği karanlık…
Kedinin fareyle oynaması gibi oynuyorlar seninle…
Ülkenle.
Hayatınla.
Geleceğinle.
Vatan, “yağma Hasan”ın böreğine döndü.
“Özelleştirme” adı altında talan edilmeyen yer kalmadı.
Fabrikalar, yüzyıllık işletmeler, arsalar, ormanlar, dereler, akarsular kan ağlıyor, kan akıyor…
Haraç mezat satılıyor her şey.
Yerli ve yabancı haramiler çakallar gibi, akbabalar gibi üşüşmüşler.
Alın teri, göz nuru birikimlerinizin üstüne.
Yağmalıyorlar.
Talan ediyorlar…
“Bana da, bana da… Daha yok mu” diyorlar.
Nerdesin ey halkım? Daha uyanmayacak mısın o derin uykundan… Uyan, uyan… Uyan da bir çevrene bak.. Kırk Haramiler sarmış dört bir yanını…
“Bunlar, Engerekler ve Çıyanlardır, Bunlar, Aşımıza, Ekmeğimize Göz koyanlardır…”
Ekmeğini, aşını, emeğini, terini satıyorlar.
Kanını, canını vatanını satıyorlar…
Hem de haraç mezat…
Nerdesin ey halkım? Bir zamanlar, “Ya İstiklal, Ya ölüm” diyen sen değil miydin?
Bu vatan uğruna binlerce yaralı, binlerce şehit verdin.
Yemen’lere gittin, dönmedin.
Sarıkamış dağlarında aç, susuz, donarak öldün.
“Çanakkale geçilmez” dedin. Kimse geçemedi.
Tek adım attırmadın düşmana. Binlerce yaralı, binlerce şehit verdin.
Ama vatanını vermedin.
Şimdi vatanın yine tehlikede. Yine saldırı altında. Yine ayaklar altında…
İstedikleri zaman giriyorlar.
İstedikleri zaman çıkıyorlar.
Kınalı kuzularını şehit ediyorlar… Sonra da ellerini kollarını sallayarak, inlerine dönüyorlar…
Öğretmen kaçırıyorlar. İşçi kaçırıyorlar.
Görmüyor musun olup bitenleri ey halkım?
Duymuyor musun?
Bakmıyor musun? Neden sessizsin hâlâ?
Ama Vatan elden gidiyor…
“Çanakkale geçilmez” diyordun bir zamanlar.
Artık geçiyorlar…
“Ya İstiklal, Ya ölüm” diyen sen değil miydin?
Nedir bu vurdumduymazlık ey halkım?
Uyan, uyan… Altmış yıllık, yetmiş yıllık uykundan, uyan ey halkım… Uyan da bir çevrene bak…
Kırk haramiler sarmış dört bir yanını…
“Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
– demeğe de dilim varmıyor ama –
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”
Bir yanıt yazın