15 yıldan bu yana kanla yatıyor, kanla kalkıyoruz…
Ölümle yatıyor, ölümle kalkıyoruz.
Şehit haberleri ile yatıyor, şehit haberleri ile kalkıyoruz…
Bunlar da yetmiyor, halka ve gençlere bir de kin, nefret, öç, intikam alma eğitimi veriliyor…
Kin, nefret, öç, intikam alma duygularını beyinlere, yüreklere yerleştirebilmek için ellerinden gelen tüm çabayı gösteriyorlar…
Kavga, saldırı, öldürme yaralama ve “Sokakları birilerine dar etme…” sözcükleri koca koca devlet adamlarının dilinden hiç düşmüyor…
Sosyal medyada kesik kafalar, başsız gövdeler sergileniyor… Çoluk çocuk bunları seyrediyor…
Ama kanlı katiller, ellerini kollarını sallayarak geziyorlar… Karışan yok, görüşen yok… Hatta bazı çevreler onlarla gurur duyuyor…
Şu anda Ortadoğu’da, Müslümanlar arasında en geçerli meslek kafa koparmak, boğaz kesmek ve kan akıtmaktır… Canı çeken, isteyen, gözüne kestirdiğini “Yargısız infaz yapıyor…”
Kuzey Irak’ta İslamcı terör örgütleri arasında yargılama, mahkeme kararı, hâkim huzuruna çıkma, delil, kanıt, suç diye bir şey kalmadı…
Ülkemizde de bu türden olaylar giderek yoğunlaşıyor…
Dün Çanakkalelerde, Dumlupınarlarda, İzmirlerde, Anteplerde, Urfalarda ortak düşmana kaşı savaşanlar, bugün birbiri ile savaştırılmaya, birbirine kırdırılmaya çalışılıyor…
Aynı zamanda bu emperyalizmin de hedefi… Daha çok kan, daha çok can, daha çok sömürü…
Yaşam merdivenin daha ilk basamağına adım atmış yavruların beyinlerine öç alma, nefret duyguları yerleştirilmeye çalışılıyor… Müfredat şimdi buna göre düzenleniyor…
Çocuklar birdirbir, saklambaç, körebe yerine savaş oyunu oynuyorlar. Kovalıyor, yakalıyor ve öldürüyorlar. Amaçları mücahit ağabeylerine benzemek…”
Son durak öldürmek… Mücahit ağabeyleri gibi kıtır kıtır adam kesmek…
İnsan hayatı ne kadar da ucuz bu şeriatçı çetelerin yanında: “Yakalıyorlar ve öldürüyorlar…”
Esir almak, yargılamak yok. Savaş yasalarına uymak yok. Yakalayacaksın, keseceksin…
Felsefelerinde hiç yaşatmak, yeşertmek, yetiştirmek, geliştirmek yok.
Üretmek yok.
Hep yok etmek var. Yıkmak. Kesmek. Satmak… Vurmak… Kırmak…
Köprü mü yapacaksın, ormanın canına okuyacaksın. Yol mu yapacaksın, ormanların içinden geçeceksin, maden mi arayacaksın, ormanın göbeğinde sondaj yapacaksın…
Tüm canlıların, börtü böceğin, fidanın, filizin, ağaçların köküne kibrit suyu dökeceksin.
Adam yeşile düşman… Ağaca düşman. Hayvana düşman… Zeytine düşman…
Adam “Kanun benim” diyor
“Kimse bana karışamaz, dilediğimi yaparım, ne yüzde elli dinlerim, ne altmış… Son hedefim federal bir İslam Cumhuriyeti kurmak… Gerisi bana vız gelir, tırıs gider…”
“Geri kalanlar ya bana uyar ya da ben uydurmasını bilirim… Laiklik –maiklik bitti artık… Atatürk ve Cumhuriyet dönemi bitti… Şimdi yeni bi dönem başladı…”
“Ana muhalefet ve yavru muhalefet de dâhil, kimse beni eleştiremez, bana kaşı koyamaz…”
“Israr ederlerse içeri atarım.”
“Ölümle tehdit ederim. Halkı üzerlerine salarım. “Bu tehditlerin, saldırıların hiçbiri fayda etmezse, kafalarını koparırım…”
“İstersem tüm okulları İmam hatip okullarına dönüştürürüm. Her yere bir Kuran Kursu açarım…”
“Ayağınızı denk alın. Ona göre hareket edin…”
Bir sözüm de gazetecilere: “Akıllı olun, akıllı hareket edin, akıllı olmayanı atarım mapusaneye… Keserim cezasını…”
Dünyayı kendileri için cennet, kendileri gibi düşünmeyenler için cehenneme çeviriyorlar…
Dünyaya sevgiyle bakan, kurdu kuşu, börtü böceği, insanı seven herkese dünyayı zindan ediyorlar… Hisseden, duygulu kalpler karanlıklarda yok olup gidiyor…
VE BÜTÜN BU YAPTIKLARINDAN HİÇ, AMA HİÇ UTANMIYORLAR…
Oysa “İnsan en çok severken insandır” demiş Dostoyevski.
Öldürürken, döverken, söverken değil…
Can Yücel de şöyle söylemiş:
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin,
Bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin…
ALİ ERALP
Bir yanıt yazın