İnsanın hayatında en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden birisidir gerçek dostlar ve dostluklar.Durup dururken kapı çalıverir,hasta yatağınızdan zorla kalkarsınız,kapıyı açarsınız,karşınızda yan komşunuz Bill”Ümran Hanım görünmedin bahçede kaç gündür merak ettim seni”der ya…Hastalığınızı falan unutur,boynuna sarılasınız gelir.
Torununuzu ziyarete gitmişsinizdir başka bir eyalete,karşı komşunuz yazar bu sefer sosyal medyadan Dana”Göremedim seni bahçede,hayırdır hasta falan mısın?”Sevildiğinizi hissedersiniz…
Yolda yürürken bir kaya vardır,biraz soluklanayım diye oturursunuz,gelen geçen araba durup sorar”İyi misiniz,yardıma ihtiyacınız var mı?”Kendinizi değerli hissedersiniz…
ABD nin başka bir ucundan yüzünü hiç görmediğiniz ama kardeş olduğunuzu hissettiğiniz bir dost hastalığınız boyunca hergün sorup,yardım etmek için çırpınan güzel bir dost Gül “Ümran’ciğim bugün nasıl oldun,sevgilerimi gönderiyorum burdan” deyiverir…Dünyalar sizin olur…
Konser olur”Ümran Ablam sen eğilme ben giydiririm senin ayakkabılarını”Bir başkası,”ben çıkarayım ayakkabılarını” diyen doktora yapmış kızlarınız vardır,sahneden inerken ,hemen elini uzatıp”tut Ümran Ablam”diyen dünyada kariyer yapmış gençleriniz vardır,gurur duyarsınız onlarla…
Arabasıyla beni her cuma evimden alıp,musikiye götürüp geri evime getiren Nedim Hocam,Figen ‘im,Seniha’m…
Bir eyaleeten bir eyalete “ablam belin için alet aldım sana hemen postaya veriyorum diyen Elif ‘im…
Tiyatro provalarına yine evimden alıp evime bırakan Mehmet’im…
Benden uzun süre haber alamayınca öldüm sanıp mevlüdümü okutmayı düşünen sevgili Murat’ım…
Herşeyime koşan Serap’ım,İlknur’um,Ülkü’m,Şenol’um,Cenap’ım,hiç unutmayan Ela’m…
Anne sevgisi ve şefkatiyle her zaman yanımda olan Özgür’üm,Hastalandığında ara hemen gelir alırım seni diyen Mine’m…
Tanıştığımız günden beri dostluğunu,sevgisini,ilgisini,hayatımı değiştiren yardımlarını esirgemeyen üç değerli dost,banka müdürüm Ercan,doktorum Serdar,Güray komutan…İyiki hayatımdasınız ve ben sizlere nasıl teşekkür ederim bilmiyorum.
İnsan hasta olunca biraz muhasebe yapıyor,geçmişe uzanıyor.Anılar bir bir gelip dikiliyor karşınıza… 20 -30 yıl öncesine uzanalım,yavaş yavaş günümüze doğru…
Okula yeni bir müdür atanmış,partili…Adamın bırakın öğretmenlik,müdürlük, insanlıkla alakası yok,Yeni ayrılmışım üç çocukla,sığınmışım sümüklü böceklerin gece seyahatine çıktığı bir lojmana,adamın gelir gelmez ilk icraati,”Bu okulda solcuları barındırmayacağım”sonraki icraati”Lojmanları hemen boşaltın yıkıp, okul bahçesini genişleteceğim”Son üç bileziğimle bir arsa alıp “Ögretmenler sitesi” yapmaya başlamışız 32 öğretmen,inşaat halinde,adam tutturuyor çıkın,ben de müdür yardımcısıyım.
Birgün ben dersteyken,bir arkadaşım dayıyor jipi kapıya,zaten neyimiz varki,toplayıp dolduruyorlar eşyaları,okul çıkışı “hadi eve gitmeden şu sizin inşaat ne durumda gidip bir bakalım”deyip beni alıp götürüyorlar,eve bir çıkıyorumki,Kadriye camları siliyor,Mesude yerleri siliyor,Güray kitapları taşıyor koskoca komutan…”hadi hadi sallanma sen de bize o meşhur böreğini yap yiyelim,acıktık sabah beri çalışıyoruz”oturup ağlamıştım mutluluktan…
Henüz inşaat halindeki eve taşınmışım,Nuran tutturuyor “sahilde mangal yapıyoruz hemen gel”,”o zaman evde sarma var onu alıp geleyim “diye çıkıyorum,evden çıkasıya yağmur boşanıyor,sel 2 metre kadar derinlikte bir çukur açıyor köprünün başında,tam ordan geçerken elektrikler kesiliyor,ayağım kayıp o çukura düşüyorum,elimdeki tencereye yapışmışım sımsıkı bırakmıyorum,çıkmaya çalışıyorum kayıyor,fırtınadan gözgözü görmüyor,bağırıyorum kimse geçmiyor yoldan.
Su yükselmeye başladı ve ben canımı dişime takıp nasıl çıkabildiğimi hala hatırlamıyorum,çıkmayı başardım,15 dakika daha kalsam sel beni alıp götürecek denize ve kimbilir cesedim ne zaman nerden çıkacak,Tüm bu kargaşada düşündüğüm şeye inanamayacaksınız”ya çıkamasaydım,ölüm bulunduğunda kimbilir ne hikayeler uyduracaklardı”kadına tecavüz edip,öldürüp atmışlar denize”diyecekler ve benim çocuklarım ömür boyu acı çekecek”…
Namus diye beynimizi nasıl yıkadıklarını düşünebiliyor musunuz?Onca namussuzluk varken.Sarma tenceresi hala elimde!Oturdum yol kenarına bekliyorum birisi geçsin diye,bir karartı belirdi”yavrum gidip şu karşıdaki kapıyı çalar mısın,Mehmet abi Ümran hoca çukura düştü gelip alır mısın ,dermisin?”
Mehmet abi…Canım kardeşim,gelip beni aldı o fırtınada hastaneye gittik,psikolog nöbetçiymiş”yok bir şeyi götür bu şımarık kadını başımdan”deyip gönderdi beni eve.Mehmet abi sağolsun”Ümran Sema da hasta ikinizi yatırırım karşılıklı bakarım ikinize de” dediysede ısrarla evime döndüm.
Ertesi günü ortopedist arkadaşımız rahmetli Mehmet Tuncer i aradım,karısı meslektaşımızdı o yüzden öğretmenlere daha yakın davranırdı.Hemen atlayıp geldi eve,topuk kemiğim toz haline gelmiş,üstüne bassam yırtılacak zarı ve ben sakat kalacağım,hemen alçıya aldı mekanı cennet olsun.49 gün alçıda kaldım.
Alçıda olduğum sürede Sabiha arkadaşım her sabah gazetemi,ekmeğimi alır gelir Yalova ‘dan gelirken,kahvaltımı yaptırıp okula öyle giderdi.
Saliha arkadaşım bankadan çıkar çıkmaz bana uğrar”bir şeye ihtiyacın var mı” diye sorar,öyle evine giderdi.
Rahmetli Fatoş arkadaşım,öğlen uğrar,kafama vura vura beni yıkar önce”ne değerli adamlar istedi gitmedin kocaya,bak şimdi olsaydı kocan yıkardı seni” diye latifeler yapıp,yemeğimi yedirip giderdi.
Akşam olunca iki serpil okuldan çıkıp uğrarlar bulaşıklarımı yıkarlardı.
Hafta sonu Rahmetli Yasemin,sevgili Kıymet toplarlar perdelerimi,çamaşırlarımı,makinam yok diye yıkayıp getirip takarlardı.
Başka birgün,yorgun argın eve döndüğümde Emine ‘m evimde oturmuş sarma yapıyor,eşi Hasan çocuklara bakıyor,hiç unutamam elinde kepçeyle kapıyı açıp”evin hanımı sarma yaptı sen nerde kaldın”diye latife eden bu kadar değerli dostlarım…
Bu arada ben yataktan kalkamıyorum meğer beşinci omurum da kaymış düştüğümde.Dersane sahibi arkadaş”gidin Ümran Hanımı alın,Sölöz e götürün,orda belini çektitirip getirin,yarın dersanemde istiyorum”Ne dersanesi,ben sağımdan soluma dönemiyorum,çocuklar geldiler beni arabaya atıp götürdüler köye,inanamazsınız sedye ile gittim kalktım,sağıma soluma bakınıyorum”Aydın ım çal bir roman havası bakayım oynaya biliyor muyum?Hocam nolur yapma bak yine yamulacaksın”demesine aldırmadan ben bir güzel döktürdüm.Dönüşte alçıyı da aldırdım.
Ertesi günü doğru Ankara,biz kahvelerimizi içerken sağolsun Tülay cığım bir öğleden sonra emekli oluverdim hiç beklenmedik şekilde.Getirip önüne koyduğumda müdürün suratını görmeliydiniz”Vay be,biz kiminle dans ediyormuşuz da haberimiz yokmuş”
Bunları kıssadan hisse olsun diye anlattım sizlere.Hayatım boyunca kimsenin ne işinde,ne aşında,ne eşinde gözüm olmadı,hiçkimseyi isteyerek ve bilerek kırmadım,üzmedim o yüzdendirki güzel dostlar ve dosluklar biriktirdim.
Şu mubarek ramazan gününde birbirimizi arayıp soralım,hal hatır soralım,birbirimize gülümseyelim,sevgi ve şefkatle bakalım birbirimizin gözlerine,iyilik yapalım,birbirimizi ötelemek yerine sorunu nedir anlamaya çalışalım ve güzel arkadaşlıklar biriktirelim…
Hepinize ne kadar çok teşekkür etsem azdır,iyi ki varsınız ve benim arkadaşlarımsınız…Sizleri çok seviyorum.
99 depreminde ölen arkadaşlarımın mekanı cennet olsun.
Şükürler olsun Allahım,ben ne kadar zengin ve şanslı bir insanımki bana böyle güzel dostlar nasip ettin.
Hepinize güzel dotslar ve dostluklar..
Bir yanıt yazın