Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan “Osmanlı İmparatorluğu” tabirini Batılıların kullandığını, Osmanlı metinlerinde bu tabirin hiç geçmediğini söyledi. Beyhan “Çünkü Osmanlı Devleti bir imparatorluk değildir. İmparatorluk demek, birilerini sömürmek, zenginliklerini götürmek, kimliğini yok etmek, asimilasyona tabi tutmak demektir. Osmanlı Devleti bunu yapmamıştır” dedi.
Beyhan, AA muhabirine “Osmanlı, bir devlet midir yoksa imparatorluk mu?” başlığı altında süregelen tartışmalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Beyhan, Osmanlı Devleti’ne yönelik “Memalik-i Mahrusa” ifadesinin kullanılmasının bir nevi “korunan memleketler” anlamına geldiğini vurgulayarak,” İşte bugün ‘Osmanlı İmparatorluğu’ diyorlar ya Batılıların ‘Ottoman Empire’ını olduğu gibi Türkçe tercüme ediyoruz. Oysa Osmanlı metinlerinde, gazetelerinde, basınında, kitaplarında hiçbir yerde ‘Osmanlı İmparatorluğu’ tabiri kullanılmaz. Çünkü Osmanlı Devleti bir imparatorluk değildir. İmparatorluk demek birilerini sömürmek, zenginliklerini götürmek, kimliğini yok etmek, asimilasyona tabi tutmak demektir. Osmanlı Devleti bunu yapmamıştır.” diye konuştu.
Osmanlı’nın sömürgeci bir yapısının hiçbir zaman bulunmadığına Ortadoğu coğrafyasını örnek gösteren Beyhan, Ortadoğu’nun 1517’de Osmanlı hakimiyetine girdiğine ve bu sürecin 1917’ye kadar sürdüğüne işaret etti. Beyhan, “400 yıllık bir zaman içerisinde bütün Ortadoğu coğrafyasındaki insanların kendi ana dilleri Arapça’yı unutmaları, Türkçe konuşmuş olmaları gerekirdi. Bunu Balkan coğrafyası için de söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.
Buna karşılık İngiltere’nin 1858-1945 yıllları arasında hakimiyet kurduğu Hindistan’da eğitim ve yargı dilinin hala İngilizce olduğuna vurgu yapan Beyhan, “İşte İmparatorluk böyle bir şeydir. Yani İngiltere sadece Hindistan’ın baharatından yararlanmadı, ipeğinden de zenginliklerinden de yararlandı.” şeklinde konuştu.
“Memalik- Mahrusa-i Şahane nedir?”
Beyhan, Osmanlı’da ise farklı inanca, dile sahip vatandaşların kendi kültürünü yaşabildiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“29 Nisan 1920’de Meclis müzakereleri devam ederken konuşmalarda zabıtlara geçen, ‘Memalik- Mahrusa-i Şahane işgal altındadır. Bu işgalin bertaraf edilebilmesi için bir milli ordunun teşekkülü gereklidir.’ Yani Osmanlı Devleti demek istiyor. Memalik- Mahrusa-i Şahane nedir? Pek çok iklimin, coğrafyanın, ırkın, inancın yaşadığı bir coğrafyadan bahsediyoruz. Birinci Dünya Savaşı’na Osmanlı Devleti dahil olmadan 2,5 milyon kilometrekarelik bir coğrafyaya hükmediyor. Bu coğrafya üzerinde Arapça, Süryanice, Boşnakça, Slav dilleri konuşuluyor. Irklar da böyle, Rumlar, Araplar, Kürtler, Türkmenler yaşıyor. Osmanlı işte bütün bu insanları himaye ediyor. Kendi dilini konuşuyor, kendi kültürünü, inancını yaşıyor.”
Devletin resmi gazetesi Takvim-i Vekayi’nin Rumca, Ermenice, Arapça, Farsça ve Fransızca olarak yayınlandığına dikkati çeken Beyhan, “Memalik-i Mahrusa’dan kasıt, herkesin kendi inancını, kültürünü, değerlerini yaşadığı yani herkesin güvenle yaşadığı bir ülke. Memalik ‘memleketler’, “mahrusa” ise korunan demek. Muhafaza edilen, güvenlikleri sağlanan memleketler demek.” bilgisini paylaştı.
Yeni eğitim müfredatı
Beyhan, geçmişten bugüne uzanan tarih kitaplarında da “Osmanlı İmparatorluğu” ifadesinin yer aldığını belirterek, “Tarih kitaplarında bu yazar. Niye yazar? Çünkü ‘imparatorluk’, ‘Ottoman Empire’, Batılılar öyle diyor.” değerlendirmesini yaptı.
Bilim alanlarının kendi terimleriyle var olduğunu vurgulayan Beyhan, Atatürk Araştırma Merkezinde bulunan kitaplarda “Osmanlı Devleti” tanımı kullanılmasına titizlik gösterildiğini ifade etti.
Beyhan, sözlerine şöyle devam etti:
“Sempozyumlarda, toplantılarda bunu konuşuyoruz. Bu ortamlarda bunu sürekli dile getiriyorum. Bu da kolay değil yani bir müfredat programı… Diyelim ki Kut’ül Amare, bir kitap çıktı 36 değerli bilim insanının bilgileri var ama hala kitaplara baktığınızda ‘Irak cephesi’ bir paragrafla anlatılır. Peki ne olması lazım? Müfredat programının değişmesi lazım. Bunu da büyük bir heyecanla bekliyorum. Zannediyorum bu yönde de adımlar atılacaktır. Çünkü tarih şuuru dediğimiz şey aslında milleti ‘millet’ yapan şuurdur, ortak değerdir. Yani geçmiş bizi biz yapıyor. Tarihi olmayan bir millet olabilir mi?”
Genel olarak öğrencilerin tarih dersini sevmediğini dile getiren Beyhan, bunun nedeninin de ezbere dayanan bilgilerin sorulması ve aktarılmasından kaynaklandığını ifade etti.
Bir yanıt yazın