Ne zaman doyacak sizin aç gözünüz?Ne zaman bitecek insanın insana zulmü?Nasıl sona erecek insanın insanı sömürmesi?Yetmedi mi bu uğurda dökülen kanlar,yitirilen canlar,yetmedi mi…İnsanca yaşamayı istemek,çocuklarının karnını doyurabilmek,en temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek neden suç bu dünyada?
Dünyadaki diğer canlılara şöyle bir bakın…Vahşi diye ödümüzün koptuğu hangi hayvan karnı tokken saldırıp canını alır,başka bir canlının…Düşününce en vahşi varlık ne yazıkki insan geliyor aklıma.
Adına av dediği bir spor yaratmıştır kendince,durup dururken yavrusu olan bir canlıyı öldürüp,bir kenara atar,ya da içini doldurtup çevresindekilere gösteriş yapar.
Üç kuruşluk bir menfaat için,bir insaı hiç vicdanı sızlamadan evinden barkından eder,o da yetmez hiç gözünü kırpmadan öldürür.
Bir bakın dizilere…Kim kimi aldatmış,kim kimi dolandırmış,kim kimi nasiı öldürmüş,Hangi duygularını ve insanlığını yitirmiş bir insan başka bir insanı nasıl ölüme göndermiş…
Aklı başında mantıklı bir insan çok fazla bir şey istemez bu hayattan.Bir işi olsun,emeğinin karşılığını alabilsin,başını sokacak bir yuvası olsun,çoluk cocuğunu harama el uzatmadan insanca yaşatabilsin…
Bu devran böyle gelmiş;Böyle gider mi dersiniz…
1880′li yıllarda , beden gücü kullanılıyordu ve çalışma şartları çok kötüydü.Gözü bir türlü doymayan patronlar özellikle küçük çocukları karın tokluğuna ve günde 15 saate yakın çalıştırıyordu.
Şirketler durmadan büyürken , işçilerin güvenliği, sağlığı, örgütlenme ve grev gibi en temel hakları gözardı ediliyordu.
1881 de yarım milyon işçiyi temsilen ”Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu” kuruldu ve “8 saatlik iş günü” mücadelesini başlattı.
ABD’nin Şikago kentinde 40 bin tekstil işçisi bir eylem baslattı ama bu eylem kanla bastırıldı.Yine bir fabrikada günde 8 saat çalışmak için greve giden,1.400 kişi işten atıldı. Bu tarihlerde greve gidenlere ateş açıldı ve 4 işçi öldü.
Bu saldırılar işçileri daha da yüreklendirdi ve mücadele gücü kazandırdı.ABD ve Kanada’da sendikalar haklı mücadeleleri için, 1 Mayis 1886′da 350 bin işçiyi greve baslatti. İşverenler böyle bir kararlılıkla ilk defa karşılaşıyordu. Bu ülkelerde hayat durdu. Işçiler kendi güçlerinin farkına varmışlardı. İşçilerin birleşmeye başladığını gören işverenler grev kırmak için sokak çeteleriyle anlaştı. Çetelerle birlikte polis de işçilere saldırdı.Pek çok işçi öldürüldü. Sanki karşılarında kanlı katiller vardı.
Hükümet ve işverenler birleşrek, sert önlemler almaya başladılar. İşten çıkarmaya ve baskı kurmaya devam ettiler.Bu da yetmedi olayları başlattığını düşündükleri 8 işçiyi idam cezasına çarptırdılar.
Bu 4 yürekli insan:Albert PERSONS, Adolph FISCHER, George ENGEL ve August SPIES idi. 1 Mayis 1886 da 8 saatlik işgücü için mücadele verdiler diye, idam edildiler. Albert PERSONS’na eğer özür dilerse affedileceği söylendi.Bunun üzerine bu işçi mahkeme karşısında “Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu, eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım”dedi.
Cenaze törenlerine 100 binlerce insan katıldı. ABD’de gerçekleşen bu olaylar dünya işçi örgütlerini harekete geçirdi. II. Enternasyonal 1889′da Paris’teki kongrede, Amerika’daki işçileri desteklemek için, dünya çapında eylemler düzenledi. 1890′nin 1 Mayıs’ından itibaren,”Ulusal Birlik, Mücadele ve dayanışma Günü” olarak kabul edildi.
Böyle gitmesin artık bu devran,dönsün ve hak yerini bulsun…İnsanoğlu çok şey istemiyor,sadece insanca yaşamak…Kimler ve neden alıyorsunuz bu hakki ellerinden…
Patron da kazansın işçi de,bu o kadar zor degil ki…Kazandığının yarısını bile işçine versen o da insanca yaşasa ve sende yüzde beşyüz yerine yüzde elli kazansan namusunla,kul hakkı yemeden,helal tarafından olmaz mı!Hem sen hala fabrika üstüne fabrika açmaya devam edersin,hem işçin insanca yaşar, hem de çocuklarının boğazından helal lokma geçer.
En önemlisi de çocuklarının yüzüne utanmadan bakabilir,başını yastığa koyduğunda huzurla uyuyabilirsin…
Ne yazikki hükümetler de zenginleri destekler,hiçbir zaman işçinin ve emekçinin yanında yer almazlar.Çünkü o parababaları seçim zamanı açar kesenin ağzını,kaz gelecek yerden tavuk esirgemez,seçmenin ağzına bir parmak bal sürer,çeşitli vaatlerle istediğini seçtirir ve seçilenleri de kukla gibi oynatır kendi menfaatleri doğrultusunda…
İşte bu nedenledir ki eğitim sistemleri değiştirilmez,belli bir zümrenin eğitimine dönük sistemler yerleştirilir,halkın büyük bir kesimi cahil bırakılır ki,istedikleri gibi yönetebilsinler…
Soma’da yaşananlardan hiç mi ders almadı kimse!
Dini istedikleri gibi kullanıp,insanları sömürenlere bir çift sözüm var;günahtir ,ayıptır safsatalarıyla insanları kandırırken,İslamin Beş Şartı’ndan bir tanesinin zekat olduğunu, “zenginlerin,malının kırk da birini,yoksullara zekat olarak verme”hatırlatırım.Hani müslüman geçiniyorsunuz ya…
Artık Bir Mayıs İşçi Bayramı diye bir bayram kutlamayalım,hakça ,adaletli bir şekilde paylaşalım ve birlikte mutlu olarak,kavgasız döğüşsüz yaşayalım…
Yıllarca eğitim almış,hak-hukuk-adalet kavramları gelişmiş insanlara sesleniyorum;
Lütfen artık,ben ben ben demekten vazgeçin,egolarınıza yenik düşmeyin,biz olmayı öğrenin…Eğer biz demeyi ve paylaşmayi öğrenemezsek,sonunda kendi yarattığımız bu kan gölünde hepimiz boğulup gidecegiz.
İnsanca yaşamak ve yaşanası bir dünya için…
Bir yanıt yazın