NECDET BULUZ
Geçenlerde Rusya ile ilgili yazdığımız bir yazıda “Rusya’ya ne kadar güvenebiliriz?” demiştik. Özellikle Suriye’de YPG ile ilgili gelişmelerde Rusya’nın samimiyetsizliğinin su yüzüne çıkması, Rusya’ya güven olamayacağını bir kez daha ortaya koymuş oldu.
Her ne kadar Rusya ile diplomatik ilişkilerimizi rayına oturtmaya çalışıyoruz ama Rusya’ya da tam anlamı ile güvenmenin doğru olmayacağını da görebilmeliyiz. Rusya Devlet Başkanı Putin, ülkesinin çıkarlarını ön planda tutuyor, her adımı da kendi çıkarlarına uygun biçimde atmaya çalışıyor. Uçak krizinden sonra başlayan “bahar havası” eski günleri geri getirdi mi? Hayır. Bundan sonra da getirebileceğini sanmıyoruz.
Ankara, Rusya’nın Suriye’nin kuzeybatısında Afrin bölgesi sınırları içinde yer alan Jandaris’te, YPG güçlerini eğitmek için bir üs kurduğu iddiası Moskova yönetimi tarafından yalanlanmıştı. Terör örgütü PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin silahlı kanadı YPG Sözcüsü Redur Helil, önceki gün Reuters’a yaptığı açıklamada Rus birliklerinin Afrin’e üs kuracağını ve silahlı eğitim vereceğini açıklamıştı. Moskova ise bunu yalanlamıştı.,
YPG’nin Rus üssü kurulacağına dair açıklamasını yalanlayan Rusya Savunma Bakanlığı önceki gün yaptığı açıklamada ateşkes ihlallerini görüşmek için bir “Uzlaşma Merkezi” bulunduğunu bildirmişti. Bununla beraber 20 Mart’ta Afrin’e konuşlanan Rus birliğinin komutanı Tümgeneral Andrey Volkov şunları söyledi:
“Türkiye sınırına yakın bölgede yer alan şehirde Rus bayrağının göndere çekilmesi bizim Suriye yönetimine destek veren kuvvet olarak bölgede güvenliğin garantörü olduğumuzu gösteriyor. Yerel halk Kürtlerle de temas halinde Suriye sınırının güvenliğini sağlayacağız.”
Gelişmeler kısaca şöyle:
Türkiye’nin istihbarat kaynakları, bölgede Rusya’nın da dahil olduğu hareketliliği bir süredir tespit etmişti. Konu, iki ülke askeri makamları arasındaki temaslarda da gündeme getirildi ve rahatsızlık mesajı Rusya’ya iletildi. İstihbarat kaynakları, sadece Rusya’nın değil, rejim güçlerinin de bölgede hareketlilik içinde olduğunu tespit etti. Rusya’nın Afrin’de eğitim verdiğine dair ABD’nin de bilgi sahibi olduğu düşünülüyor.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok:
PYD, hem Amerika, hem Rusya tarafından destekleniyor. Hem de Türkiye’ye rağmen. Ortada bir hesabın olduğu da artık kesin olarak görülüyor. Bu durumu hem düşündürücü hem de ürkütücü olarak görmekteyiz.
Afrin’de bir çatışma ortamından bahsedilemeyeceğini belirten güvenlik kaynakları, dolayısıyla bu bölgede ateşkes ihlallerini görüşmek amacıyla bir merkez kurulmasına da ihtiyaç olmadığını belirtiyor. Konunun Astana’da yapılan görüşmelerde de gündeme gelmediği belirtilirken, böyle bir girişimden bahsedilmiş olsa, Türk tarafının şimdi olduğu gibi karşı çıkacağı da vurgulanıyor. Bir bölgede askeri eğitim verilmeye başlanmışsa, orasının üs olarak tanımlanacağını belirten kaynaklar, merkez veya şube demenin gerçeği ortadan kaldırmayacağına dikkat çekiyor.
Özetleyecek olursak, Rusya tansiyonu düşürmek için kuracağı üs için “İzleme merkezi” diyor. Her şey açıkça ortada. Rus askerlerinin zırhlı araç ve gereçlerle PYD’lilerle içli dışlı olması, kollarına PYD arması bandajı takması başka nasıl izah edilebilir?
Rusya Devlet Başkanı Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmede “Terörle birlikte mücadele edeceğiz” demiş, ancak PYD konusunda konuşmamıştı.
PYD, PKK’nın Suriye uzantısıdır. Türkiye’yi tehdit eden bu terörist grupların özellikle Menbiç’ten çıkarılması, Türkiye’yi tehdit etme etkinliğini yitirmesi gerekiyor. Bunu Amerika ve Rusya bilmesine rağmen halen PYD’yi koruma altına alıp silahlandırılmasını hızlandırması Türkiye’yi daha da rahatsız etmektedir.
TSK’nın El Bab’da IŞID’a karşı sürdürdüğü başarılı operasyonların önü kesilmek isteniliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bundan sonraki hedefimiz Menbiç’tir. Sonuna kadar gideceğiz” demişti. Ancak, Amerika ve Rusya, Menbiç yolunu da şu anda kesmiş durumdalar. Hareket ettiğimiz takdirde karşımızda Amerika, Rusya ve Suriye rejimini göreceğiz.
Amerika’nın PYD kararına da bakalım:
Müttefikimiz Menbiç’teki IŞİD’a karşı başlatılacak harekatta PYD unsurlarını kullanmaya karar verdi. Bu nedenle de bu örgüt en ağır silahlarla donatılıyor. Amerikalı yetkililer “IŞID’ın bölgeden temizlenmesinden sonra PYD’ye verdiğimiz silahlar bu örgütte kalacak” diyor. Bu da bizim için ayrı bir sıkıntıdır. Çünkü, PYD’nin elindeki silahlar PKK’lıların da eline geçiyor. Bu da bir şekilde PKK’ya örtülü destek anlamına gelmiyor mu?
Öte yandan Barzani, Kerkük’te bir oldu-bitti ile bu Türkmen kentini tamamen ele geçirmeyi hedefliyor. Kerkük’ün kalesi başta olmak üzere, bütün resmi dairelere Kürt bayrağı asıldı. Buna da şu an için sessiz kalıyoruz.
Etrafımız iyice sarıldı.
İçeride PKK konusunda atılan olumlu adımlar var. Artık Almanya, Hollanda’yı bir kenara bırakıp, bizi çok daha büyük tehditle karşı karşıya bırakan sınırlarımızdaki hareketliliğe odaklanmamız gerekiyor. Türkiye’nin ve sınırlarımızın güvenliği her şeyden önemlidir. Ortada bizi tehdit eden ı-unsurlar varsa bunun için de her türlü adımın atılması gerekiyor.
PKK, sınırlarımızın dışında PYD adı ile daha diri hale getiriliyor. Artık bu gerçeği görüp, adımlarımızı da buna göre atmamız gerekmektedir. Yarınlar çok geç olabilir. Tehlike giderek daha da büyüyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın