ABD’NİN ASYA’YA TEHLİKELİ DÖNÜŞÜ

ABD’NİN ASYA’YA TEHLİKELİ  DÖNÜŞÜ
Amerikan kapitalist sistemi yoğun istikrarsızlık, kaos ve ertelenemeyecek boyutta bir yapısal krizin ortasında sarsılıyor.
Ortadoğu emperyalist kutup başlarının pozisyonlarını, yönelimlerini, hedeflerini, işbirliklerini ve stratejik hamlelerini ortaya koydukları kanlı bir savaş cephesidir.
Rekabetin iyice kızıştığı ve çatışmanın sıcak savaşa dönme ihtimalinin son derece güçlü olduğu bir başka bölge de Asya-Pasifik hattıdır…
 
*
Burada Çin emperyalizmi öteden beri ABD’nin tek mutlak güç olmasına itirazlarını belirtiyor.
ABD karşısında ekonomik stratejik ortaklıklar oluşturmaya devam ediyor.
Ekonomik ve siyasi kazanımlarını arttırmasıyla birlikte bu ayrıcalıklı konumu yitirmemek için güvenlik sorununu birincil öncelik olarak görüyor.
Güvenliğinin okyanusun lideri olmaktan geçtiğine inanıyor, o yüzden Asya-Pasifik bölgesine nükleer füze fırlatma kapasitesine sahip modern gemileri, denizaltıları, hücum botlarını yığıyor…
 
*
ABD’nin “Asya’ya Dönüş” politikası ise Asya’daki üstünlüğünü garantiye almayı hedefleyen kapsamlı diplomatik, ekonomik ve askeri bir stratejidir.
Çin’e yönelik bu diplomatik ve askeri meydan okuma, jeopolitik gerilimleri, II. Dünya Savaşı’ndan beri görülmedik düzeylere tırmandırmıştır.
Bölgedeki her ülke savaş hazırlığı yapmaya başlamış, gerginlik had safhadadır.
ABD ve Çin donanmaları sık sık Güney Çin Denizi’nde, Çin’in hak iddia ettiği adaların ve kayalıkların etrafındaki 12 millik yasak kuşakta karşılaşıyor…
 
*
Merkezi ekonomik bir girişim olan Trans Pasifik Ortaklığı (TPP), Asya’ya Dönüş stratejisinin en önemli unsurlarından biridir.
Öyle ki, eski Savunma Bakanı A.Carter, TPP’yi “Benim için bir uçak gemisi kadar önemli” diye ilan ederken, ekonomik anlaşma ile Pentagon’un savaş planları arasındaki bağlantıya dikkat çekiyordu…
 
*
Ancak bir süredir Asya’ya Dönüş politikası;
ABD’nin bölgedeki askeri varlığının arttırılması: Ekonomik yaptırımlar uygulayarak Çin ile yolların ayrılması: Rusya ile sınırlı bir mutabakat arayışına girilmesi yönünde revize ediliyor…
 
*
1- 28 Ekim 2016’da BM Güvenlik Konseyi’nde, birleşmiş milletlerin Rusya ve Çin’in fiili olarak içinde yer aldığı Şanghay İşbirliği Örgütü ile çalışmaları reddedilmiştir.
Bu kararla dünya iki farklı alana bölünmüştür.
Bir tarafta ABD’nin yönettiği tek kutuplu bir dünya, diğer tarafta Rusya ile Çin’in çevreleriyle kendi aralarında işbirliği yapan devletlerin dünyası… 
İki farklı dünya arasında çok az geçişin olacağı, küresel serbest ticarete, ekonomik küreselleşmeye ara verildiği anlaşılmıştır…
 
*
2-16 Kasım 2016’da ABD Temsilciler Meclisi, 2 Aralık’ta ise Senato’da  “İran Yaptırımlar Yasası”nın 10 yıl daha uzatılması kararı alınmıştır.
Karar, İran’ın petrol ve enerji endüstrisine kısıtlamaları ve yaptırımları içeriyor…
 
*
3-ABD Başkanı D.Trump, seçim kampanyasında vadettiği, şimdi “Kötü bir anlaşma” olduğunu ilan ettiği,
ABD’nin Asya-Pasifik bölgesinde toplam 12 ülkenin dahil olduğu TPP anlaşmasından çekilme kararını imzalamış bulunuyor…
 
*
Bütün bunlar bir devrin kapandığını yeni bir devrin başladığını gösteriyor.
Nasıl?
 
*
2006’da Kabil’de, Afganistan’ı merkez alan ve bölgedeki bütün ülkeleri kapsayan “Büyük Orta Asya’da İşbirliği Konferansı” düzenlenmişti.
Bölgede ekonomi, kalkınma, güvenlik, eğitim gibi alanlarda çok boyutlu işbirliğinin sağlanması öngörülüyordu.
Konferans ABD’nin teklifi “Yeni İpek Yolu” projesiyle; Afganistan sorununun çözülerek istikrarın sağlamlaştırılmasını: Orta Asya’dan Hint Okyanusu’na, Güney Asya ve ötesine doğru temel ulaşım yollarının açılmasıyla bölgenin Batı’ya entegrasyonun güçlendirilmesi kararı aldı…
 
*
ABD bütünleştirici, stratejik yeni İpek Yolu projesini katılımcı ülkelere yaptırıyordu.
İstikrarı sağlamak adına Orta Asya’daki etkin faaliyetini Trans-Pasifik Ortaklığı projesiyle de geliştirmeye yönelmişti…
 
*
Proje denize doğrudan açılamayan Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini olduğu gibi Çin, Hindistan, Rusya dahil tüm ülkelerin kalkınma vizyonunu etkiledi. 
İpek yolu güzergâhında bulunan Güney Kore, Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan, Pakistan, İran, Irak, Suriye, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye;
Küresel piyasaların demokrasi ve ekonomik kriterleri başlığında ortaklaşmak, aralarındaki psikolojik duvarları yıkmak, piyasaları canlandırmak ve güvenliği sağlamak adına heyecanlandılar…
 
*
Afganistan’da Mezar-ı Şerif, Kabil, Kandahar ve Herat çevre yolu inşası,
Özbekistan ile olan Hayraton Mezar-ı Şerif demir yolu hattı, 
İran’ın Chabahar limanını Afganistan’a bağlayan karayolu,
Çin’in Orta Asya ve Pakistan/ Karakurum otoyolu üzerinden Afganistan’a bağlanması gibi farklı ulaşım projeleri faaliyete geçti. 
Türkmenistan doğal gazının Türkmenistan- Afganistan- Pakistan’dan Hint Okyanusuna ulaştıracak Trans Afgan Boru Hattı Projesi de…
Doğrusu ABD’nin bölgeyle ilgili net stratejisi işliyor ve aslında Rusya ve Çin çevrelerinden kuşatılıyordu…
 
*
Türkiye de Doğu-Batı güzergâhında İpek Yolu’nun yeniden canlandırılmasında transit ülke konumundaydı.
Yeni İpek Yolu projesine katılımın bir örneği olarak Gürcistan ile ortak gümrük kapılarında basitleştirme sağlandı.
İstanbul’un Finans Merkezi yapılması, Galataport, Kanal İstanbul projesi, Marmaray projesi, Yavuz Selim Boğaz köprüsü, 3.Hava Limanı da  yeni İpek Yolu Projesi kapsamındaydı.
Kalkınma Ajansları ve Serbest Ticaret Bölgeleri de…
 
*
ABD kapitalizmi durmaksızın Çin’in ebedi bir büyüme makinesi olmadığının propagandasını yapıyordu.
Halbuki Çin hem ABD’nin bölgeyi jeopolitik kontrolü altına almasını ve etkisini doğrudan kendi sınırlarına yakınlaştırmasından endişeli,
Hem hidrokarbon ithalat hacmının önemli ölçüde artması ve kendi enerji güvenliğini sağlamak zorunluluğunda,
Hem Hazar bölgesi ve Ortadoğu hidrokarbon rezervlerine olan ilgisini; bölge ülkeleriyle geliştirdiği ekonomik ve siyasi ilişkilerde göstermek durumundaydı…
 
*
Nitekim, “Bir Kuşak Bir Yol Girişimi ve Asya Ortak Kader Topluluğu” felsefesiyle Asya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirdi.
Gelişmesini sürdürüp güçlenmesi için diğer Asya ülkeleri ile kalkınma fırsatlarını paylaşmaya, kazan-kazan işbirliğini genişletmeye yöneldi.
 
*
2006’da Kabil’de, Büyük Orta Asya’da İşbirliği Konferansı”nda karar altına alınan İpek Yolu-Kıtalararası Mega Proje’yi sahiplendi.
Önderliğindeki proje Çin’den başlayıp Orta Asya ve Rusya üzerinden geçerek Avrupa’ya ulaşan İpek Yolu’nun yeniden canlandırılmasını öngörüyor,
Hayata geçirilmesi halinde etkisinin Pasifik’ten İngiltere’ye kadar yayılacağını hesaplıyordu.
 
*
Üstelik Çin, Asya Altyapı Yatırım Bankası öncülüğünde İpek Yolu Ekonomik Kuşağıyla oluşan yeni yatırım fırsatlarını da iyi değerlendiriyordu.  
Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği, Doğu Asya Zirvesi vasıtasıyla çok sayıda serbest ticaret anlaşması yaptı.
Şanghay İşbirliği Örgütü, Shangri-La Diyaloğu ve Asya Bölgesel Forumu gibi önemli platformlarda gelişen bölgesel işbirliği mekanizmalarıyla;
Küresel ekonomide sadece gelişmiş ülkelerle dikey rekabette olmadığını, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerle kollayıcı ve yatay rekabette olduğunu,
ABD ekonomisi dursa bile küresel ekonominin sigorta mekanizması haline geldiğini gösterdi…
 
*
Halihazırda Çin, Asya ülkeleri arasında ekonomik, enerji ve askeri alanda işbirliğini daha da geliştiriyor.
Rusya, Hindistan ve Pakistan ile ekonomik, siyasi, kültürel ve güvenlik işbirliğine girmiştir.
Büyük mali yatırımlarla bölgede etkinliğini arttırıyor, Avrasya’da denge kurmanın yolundadır.
 
*
Orta Asya’da geliştirdiği işbirliklerde ne Rusya’yı ne de diğer ülkeleri engelliyor.
Mesela Çin, Rusya sınırları yakınında kendi jeopolitik nufuzunu ekonomik-mali unsurlarla güçlendirirken,
Rusya, Çin sınırları çevresinde bulunan ülkelerde askeri ve ulaşım altyapısı oluşturuyor.
 
*
Bütün bunlar, ikinci bir ekonomik motor olarak devreye giren ve dünya ekonomisinde çok önemli rol oynayan, gelişmekte olan ekonomilerin en büyük temsilcisi Çin’in,
Çok kutuplu dünya sistemini inşa ettiğini gösteriyor…
 
*
İran’da, Çin’in İpek Yolu projesini desteklemektedir.
Bu noktada Çin’den Myanmar, Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, İran, [Türkiye’de Yavuz Selim Boğaz Köprüsü], Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturya, Almanya, Belçika, Fransa, İngiltere güzergahına sahip, yüksek hızlı tren faaliyete geçmek için 2020-2025 yıllarını bekliyor. 
 
*
Başka bir dünya mı oluşuyor?
Orta Asya’dan gelişen ve Ortadoğu’yu etkisine alacak olan bölge ülkelerinin birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine birbirleriyle tamamlayıcı politikalar geliştiren,
Ayrılıkların müzakere ve barış görüşmeleriyle çözebilen,
Nihayet, “İş ve Aş” yaratarak küresel büyümeye katkı koyulacak bir dünya mı geliyor?
 
*
Ama ABD kapitalizmi, son olarak Trans-Pasifik Ortaklığı projesini sonlandırırken;
Çin odağından Asya’da, yüksek teknolojiye dönük üretim biçimleri ve yurtiçi aktiviteler sağlanmadıkça hiç bir ticari gelirin bir ülkeyi, bir bölgeyi gelişmiş ülke mertebesine çıkaramayacağı gerçeğini hayata geçirmektedir.
Bütün Asya’yı ekonomi ile vuruyor… 
ABD kapitalizm halâ gerginlik, çatışma ve savaş üretmekten medet umuyor…
 
*
Başkan D.Trump’ın basın sözcüsü S.Spicer, Çin’in Güney Çin Denizi’nde oluşturulan adacıklara erişimini engelleyeceklerini açıklıyor.
“ABD çıkarlarımızı koruduğumuzu garantilemek için gerekeni yapacaktır. Eğer o adalar Çin’in bir parçası değil de uluslararası sulardaysa, elbette uluslararası toprakların herhangi bir ülke tarafından ele geçirilmesini engelliyeceğiz” diyor.
 
*
“Kuduz Köpek” lakaplı ABD Savunma Bakanı J. Mattis’in göreve gelmesinin ardından ilk yurtdışı seyahatini,
2 Şubat’ta,Kuzey Kore’nin son aylarda sıklaştırdığı nükleer başlıklı balistik füze denemeleriyle gerginliğin arttığı Güney Kore ve Japonya’ya gerçekleştireceği açıklanıyor.
 
*
Başkan D.Trump, küresel sorunlarla mücadelede ya da Asya’nın ortasında nükleer bomba görevinde bulunmak üzere Hindistan Başbakanı N.Modi’yi,
Sözde ortaklığı güçlendirmek, ekonomiden savunmaya geniş bir alanda yeni işbirliği olanaklarını görüşmek için Washington’a davet ediyor…
 
*
ABD kapitalizmi ekonomik ulusalcılık, sağcı milliyetçilik ve popülizm girdabındadır… 
 
27.1.2017
ABD'NİN ASYA'YA TEHLİKELİ  DÖNÜŞÜ Amerikan kapitalist sistemi yoğun istikrarsızlık, kaos ve ertelenemeyecek boyutta bir yapısal krizin ortasında sarsılıyor.
Ortadoğu emperyalist kutup başlarının pozisyonlarını, yönelimlerini, hedeflerini, işbirliklerini ve stratejik hamlelerini ortaya koydukları kanlı bir savaş cephesidir.
Rekabetin iyice kızıştığı ve çatışmanın sıcak savaşa dönme ihtimalinin son derece güçlü olduğu bir başka bölge de Asya-Pasifik hattıdır...
 
*
Burada Çin emperyalizmi öteden beri ABD'nin tek mutlak güç olmasına itirazlarını belirtiyor.
ABD karşısında ekonomik stratejik ortaklıklar oluşturmaya devam ediyor.
Ekonomik ve siyasi kazanımlarını arttırmasıyla birlikte bu ayrıcalıklı konumu yitirmemek için güvenlik sorununu birincil öncelik olarak görüyor.
Güvenliğinin okyanusun lideri olmaktan geçtiğine inanıyor, o yüzden Asya-Pasifik bölgesine nükleer füze fırlatma kapasitesine sahip modern gemileri, denizaltıları, hücum botlarını yığıyor...
 
*
ABD'nin "Asya'ya Dönüş" politikası ise Asya'daki üstünlüğünü garantiye almayı hedefleyen kapsamlı diplomatik, ekonomik ve askeri bir stratejidir.
Çin'e yönelik bu diplomatik ve askeri meydan okuma, jeopolitik gerilimleri, II. Dünya Savaşı'ndan beri görülmedik düzeylere tırmandırmıştır.
Bölgedeki her ülke savaş hazırlığı yapmaya başlamış, gerginlik had safhadadır.
ABD ve Çin donanmaları sık sık Güney Çin Denizi'nde, Çin'in hak iddia ettiği adaların ve kayalıkların etrafındaki 12 millik yasak kuşakta karşılaşıyor...
 
*
Merkezi ekonomik bir girişim olan Trans Pasifik Ortaklığı (TPP), Asya'ya Dönüş stratejisinin en önemli unsurlarından biridir.
Öyle ki, eski Savunma Bakanı A.Carter, TPP'yi "Benim için bir uçak gemisi kadar önemli" diye ilan ederken, ekonomik anlaşma ile Pentagon'un savaş planları arasındaki bağlantıya dikkat çekiyordu...
 
*
Ancak bir süredir Asya'ya Dönüş politikası;
ABD'nin bölgedeki askeri varlığının arttırılması: Ekonomik yaptırımlar uygulayarak Çin ile yolların ayrılması: Rusya ile sınırlı bir mutabakat arayışına girilmesi yönünde revize ediliyor...
 
*
1- 28 Ekim 2016'da BM Güvenlik Konseyi'nde, birleşmiş milletlerin Rusya ve Çin'in fiili olarak içinde yer aldığı Şanghay İşbirliği Örgütü ile çalışmaları reddedilmiştir.
Bu kararla dünya iki farklı alana bölünmüştür.
Bir tarafta ABD'nin yönettiği tek kutuplu bir dünya, diğer tarafta Rusya ile Çin'in çevreleriyle kendi aralarında işbirliği yapan devletlerin dünyası... 
İki farklı dünya arasında çok az geçişin olacağı, küresel serbest ticarete, ekonomik küreselleşmeye ara verildiği anlaşılmıştır...
 
*
2-16 Kasım 2016'da ABD Temsilciler Meclisi, 2 Aralık'ta ise Senato'da  "İran Yaptırımlar Yasası"nın 10 yıl daha uzatılması kararı alınmıştır.
Karar, İran'ın petrol ve enerji endüstrisine kısıtlamaları ve yaptırımları içeriyor...
 
*
3-ABD Başkanı D.Trump, seçim kampanyasında vadettiği, şimdi "Kötü bir anlaşma" olduğunu ilan ettiği,
ABD'nin Asya-Pasifik bölgesinde toplam 12 ülkenin dahil olduğu TPP anlaşmasından çekilme kararını imzalamış bulunuyor...
 
*
Bütün bunlar bir devrin kapandığını yeni bir devrin başladığını gösteriyor.
Nasıl?
 
*
2006'da Kabil'de, Afganistan'ı merkez alan ve bölgedeki bütün ülkeleri kapsayan "Büyük Orta Asya'da İşbirliği Konferansı" düzenlenmişti.
Bölgede ekonomi, kalkınma, güvenlik, eğitim gibi alanlarda çok boyutlu işbirliğinin sağlanması öngörülüyordu.
Konferans ABD'nin teklifi "Yeni İpek Yolu" projesiyle; Afganistan sorununun çözülerek istikrarın sağlamlaştırılmasını: Orta Asya'dan Hint Okyanusu'na, Güney Asya ve ötesine doğru temel ulaşım yollarının açılmasıyla bölgenin Batı'ya entegrasyonun güçlendirilmesi kararı aldı...
 
*
ABD bütünleştirici, stratejik yeni İpek Yolu projesini katılımcı ülkelere yaptırıyordu.
İstikrarı sağlamak adına Orta Asya'daki etkin faaliyetini Trans-Pasifik Ortaklığı projesiyle de geliştirmeye yönelmişti...
 
*
Proje denize doğrudan açılamayan Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini olduğu gibi Çin, Hindistan, Rusya dahil tüm ülkelerin kalkınma vizyonunu etkiledi. 
İpek yolu güzergâhında bulunan Güney Kore, Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan, Pakistan, İran, Irak, Suriye, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye;
Küresel piyasaların demokrasi ve ekonomik kriterleri başlığında ortaklaşmak, aralarındaki psikolojik duvarları yıkmak, piyasaları canlandırmak ve güvenliği sağlamak adına heyecanlandılar...
 
*
Afganistan'da Mezar-ı Şerif, Kabil, Kandahar ve Herat çevre yolu inşası,
Özbekistan ile olan Hayraton Mezar-ı Şerif demir yolu hattı, 
İran'ın Chabahar limanını Afganistan'a bağlayan karayolu,
Çin'in Orta Asya ve Pakistan/ Karakurum otoyolu üzerinden Afganistan'a bağlanması gibi farklı ulaşım projeleri faaliyete geçti. 
Türkmenistan doğal gazının Türkmenistan- Afganistan- Pakistan'dan Hint Okyanusuna ulaştıracak Trans Afgan Boru Hattı Projesi de...
Doğrusu ABD'nin bölgeyle ilgili net stratejisi işliyor ve aslında Rusya ve Çin çevrelerinden kuşatılıyordu...
 
*
Türkiye de Doğu-Batı güzergâhında İpek Yolu'nun yeniden canlandırılmasında transit ülke konumundaydı.
Yeni İpek Yolu projesine katılımın bir örneği olarak Gürcistan ile ortak gümrük kapılarında basitleştirme sağlandı.
İstanbul'un Finans Merkezi yapılması, Galataport, Kanal İstanbul projesi, Marmaray projesi, Yavuz Selim Boğaz köprüsü, 3.Hava Limanı da  yeni İpek Yolu Projesi kapsamındaydı.
Kalkınma Ajansları ve Serbest Ticaret Bölgeleri de...
 
*
ABD kapitalizmi durmaksızın Çin'in ebedi bir büyüme makinesi olmadığının propagandasını yapıyordu.
Halbuki Çin hem ABD'nin bölgeyi jeopolitik kontrolü altına almasını ve etkisini doğrudan kendi sınırlarına yakınlaştırmasından endişeli,
Hem hidrokarbon ithalat hacmının önemli ölçüde artması ve kendi enerji güvenliğini sağlamak zorunluluğunda,
Hem Hazar bölgesi ve Ortadoğu hidrokarbon rezervlerine olan ilgisini; bölge ülkeleriyle geliştirdiği ekonomik ve siyasi ilişkilerde göstermek durumundaydı...
 
*
Nitekim, "Bir Kuşak Bir Yol Girişimi ve Asya Ortak Kader Topluluğu" felsefesiyle Asya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirdi.
Gelişmesini sürdürüp güçlenmesi için diğer Asya ülkeleri ile kalkınma fırsatlarını paylaşmaya, kazan-kazan işbirliğini genişletmeye yöneldi.
 
*
2006'da Kabil'de, Büyük Orta Asya'da İşbirliği Konferansı"nda karar altına alınan İpek Yolu-Kıtalararası Mega Proje'yi sahiplendi.
Önderliğindeki proje Çin'den başlayıp Orta Asya ve Rusya üzerinden geçerek Avrupa'ya ulaşan İpek Yolu'nun yeniden canlandırılmasını öngörüyor,
Hayata geçirilmesi halinde etkisinin Pasifik'ten İngiltere'ye kadar yayılacağını hesaplıyordu.
 
*
Üstelik Çin, Asya Altyapı Yatırım Bankası öncülüğünde İpek Yolu Ekonomik Kuşağıyla oluşan yeni yatırım fırsatlarını da iyi değerlendiriyordu.  
Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği, Doğu Asya Zirvesi vasıtasıyla çok sayıda serbest ticaret anlaşması yaptı.
Şanghay İşbirliği Örgütü, Shangri-La Diyaloğu ve Asya Bölgesel Forumu gibi önemli platformlarda gelişen bölgesel işbirliği mekanizmalarıyla;
Küresel ekonomide sadece gelişmiş ülkelerle dikey rekabette olmadığını, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerle kollayıcı ve yatay rekabette olduğunu,
ABD ekonomisi dursa bile küresel ekonominin sigorta mekanizması haline geldiğini gösterdi...
 
*
Halihazırda Çin, Asya ülkeleri arasında ekonomik, enerji ve askeri alanda işbirliğini daha da geliştiriyor.
Rusya, Hindistan ve Pakistan ile ekonomik, siyasi, kültürel ve güvenlik işbirliğine girmiştir.
Büyük mali yatırımlarla bölgede etkinliğini arttırıyor, Avrasya'da denge kurmanın yolundadır.
 
*
Orta Asya'da geliştirdiği işbirliklerde ne Rusya'yı ne de diğer ülkeleri engelliyor.
Mesela Çin, Rusya sınırları yakınında kendi jeopolitik nufuzunu ekonomik-mali unsurlarla güçlendirirken,
Rusya, Çin sınırları çevresinde bulunan ülkelerde askeri ve ulaşım altyapısı oluşturuyor.
 
*
Bütün bunlar, ikinci bir ekonomik motor olarak devreye giren ve dünya ekonomisinde çok önemli rol oynayan, gelişmekte olan ekonomilerin en büyük temsilcisi Çin'in,
Çok kutuplu dünya sistemini inşa ettiğini gösteriyor...
 
*
İran'da, Çin'in İpek Yolu projesini desteklemektedir.
Bu noktada Çin'den Myanmar, Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, İran, , Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturya, Almanya, Belçika, Fransa, İngiltere güzergahına sahip, yüksek hızlı tren faaliyete geçmek için 2020-2025 yıllarını bekliyor. 
 
*
Başka bir dünya mı oluşuyor?
Orta Asya'dan gelişen ve Ortadoğu'yu etkisine alacak olan bölge ülkelerinin birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine birbirleriyle tamamlayıcı politikalar geliştiren,
Ayrılıkların müzakere ve barış görüşmeleriyle çözebilen,
Nihayet, "İş ve Aş" yaratarak küresel büyümeye katkı koyulacak bir dünya mı geliyor?
 
*
Ama ABD kapitalizmi, son olarak Trans-Pasifik Ortaklığı projesini sonlandırırken;
Çin odağından Asya'da, yüksek teknolojiye dönük üretim biçimleri ve yurtiçi aktiviteler sağlanmadıkça hiç bir ticari gelirin bir ülkeyi, bir bölgeyi gelişmiş ülke mertebesine çıkaramayacağı gerçeğini hayata geçirmektedir.
Bütün Asya'yı ekonomi ile vuruyor... 
ABD kapitalizm halâ gerginlik, çatışma ve savaş üretmekten medet umuyor...
 
*
Başkan D.Trump'ın basın sözcüsü S.Spicer, Çin'in Güney Çin Denizi'nde oluşturulan adacıklara erişimini engelleyeceklerini açıklıyor.
"ABD çıkarlarımızı koruduğumuzu garantilemek için gerekeni yapacaktır. Eğer o adalar Çin'in bir parçası değil de uluslararası sulardaysa, elbette uluslararası toprakların herhangi bir ülke tarafından ele geçirilmesini engelliyeceğiz" diyor.
 
*
"Kuduz Köpek" lakaplı ABD Savunma Bakanı J. Mattis'in göreve gelmesinin ardından ilk yurtdışı seyahatini,
2 Şubat'ta,Kuzey Kore'nin son aylarda sıklaştırdığı nükleer başlıklı balistik füze denemeleriyle gerginliğin arttığı Güney Kore ve Japonya'ya gerçekleştireceği açıklanıyor.
 
*
Başkan D.Trump, küresel sorunlarla mücadelede ya da Asya'nın ortasında nükleer bomba görevinde bulunmak üzere Hindistan Başbakanı N.Modi'yi,
Sözde ortaklığı güçlendirmek, ekonomiden savunmaya geniş bir alanda yeni işbirliği olanaklarını görüşmek için Washington'a davet ediyor...
 
*
ABD kapitalizmi ekonomik ulusalcılık, sağcı milliyetçilik ve popülizm girdabındadır...   
27.1.2017 - trump usa abd amerika

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir