Türkiye, “eşbaşkanı” olduğu BOP’un (GOKAP) “geleneksel mezhep” düşmanları için etkisizleşmesinden rahatsızlık duyan bir ülkedir bugün. Çelişkisi BOP’la değil, BOP’un artık birinci hedef olmaktan çıkardığı İran’ladır
ABD ile Türkiye arasında “kriz” olarak adlandırılan son dönemdeki gelişmelerde ABD’nin Adana’da bulunan İncirlik Üssü hem tartışma hem de pazarlık konusu haline geldi. Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın “Koalisyon güçlerinin El Bab operasyonunda TSK’ye destek vermemesi düşündürücü. Bu durum İncirlik Üssü’nü sorgulatıyor” sözleri “krizi” gözler önüne serdi. Bu konuda Türkiye gerçekten bir girişimde bulunabilir mi sorusunun yanıtı yine Işık’ın “Ümit ederiz ki başta ABD olmak üzere bütün koalisyon güçleri, Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekâtı’nda ihtiyaç duyduğu hava desteği ve diğer desteği verir. Bu noktada gereken adım daha fazla gecikmeden atılmış olur” sözlerinde yatıyor. “İncirlik bizim için yaşamsal önemde” diyen ABD, AKP iktidarının beklediği “geri adımı” atarsa “kriz” yerini yumuşamaya bırakabilir.
Tek gerginlik nedeni bu değil?
Türkiye ile ABD arasında yaşanan gerginliğin tek nedeni İncirlik Üssü değil. Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin son dönemde ABD ile yaşadığı asıl “kriz” Erdoğan’ın “eşbaşkanı olduğu BOP içindeki en büyük yol ayrımlarından biri haline geldi. ABD’nin Ortadoğu’da sınırların yeniden belirlenmesi doğrultusunda 1997’de projelendirdiği, bölgede “Yeşil Kuşak” teorisi adı altında “Ilımlı İslami” rejimleri oluşturmayı amaçladığı BOP’ta “model ülke” olarak tanımlanan Türkiye’ye de “görev” verilmişti. Erdoğan, birçok kez çeşitli tarihlerde yaptığı açıklamalarda BOP’un bir alt birimi olan Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin (GOP) eşbaşkanı olduğunu açıklamıştı.
Tarih 16 Şubat 2004, Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek programında Erdoğan’ın söyledikleri: “Şu anda Amerika’nın da ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ var ya; ‘Genişletilmiş Ortadoğu’ yani, işte bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir. Bunu başarmamız lazım.”
Tarih 8 Haziran 2005, ABD’de düzenlediği basın toplantısında Erdoğan’ın açıklamaları: “Sea Island sürecinde Türkiye, İtalya ve Yemen Geniş Büyük Ortadoğu Projesi’nde bir görev üstlendik ve eşbakanlık bu üç ülkeye verildi”
Tarih 25 Haziran 2004, ABD-TESEV-Alman Marshall Fonu Toplantısı’nda Erdoğan’ın sözleri: “Üstlendiğimiz misyon gereği, Ortadoğu ve Avrasya ülkelerine yöneleceği… Eşbaşkanı olduğumuz Genişletilmiş Ortadoğu Projesi için…”
Tarih 28 Temmuz 2008, Erdoğan BOP’u tanımlıyor: “Şu anda demokratik ortak olarak geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi içinde, bu projenin eşbaşkanları olarak Türkiye, İtalya ve Yemen yer alıyor. Bu ülkelerde demokrasi, özgürlükler, egemenlik ve ekonomik kalkınma konularındaki gelişmeleri izleyeceğiz. Elimizden ne geliyorsa, bunu bölge barışı için, bölgenin refahı ve mutluluğu için yerine getirme gayreti içinde olacağız.”
BOP Nedir?
Erdoğan’ın gururla hem de bir çok kez “eşbaşkanı” olduğunu dile getirdiği BOP aslında nedir? Kökeni 1997’ye giden Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), ABD’nin ‘Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’nin (PNAC) bir alt unsuru olarak ortaya atıldı. Projelendiren adlar arasında ABD’nin en karanlık isimleri olan Donald Rumsfeld, Paul Wolfowitz, Dick Cheney, Richard Perle, William Kristol gibi isimler var.
BOP kamuoyuna, Ortadoğu’da var olan kiriz ve çatışmaları sonlandırmayı amaçlayan bir proje gibi sunuldu. Bunların arasında kimi bölge ülkelerinde var olduğu iddia edilen kitle imha silahlarının denetlenmesi, mümkün se üretiminin durdurulması da var, bölgedeki “terör” örgütlerinin yok edilmesi de. Daha sonra “Arap Baharı” adı verilen sürecin ana gerekçelerinden biri olarak gösterilen bölgedeki ‘totaliter rejimler’in yıkılması, radikal İşlamın yok edilmesi, bölgenin “modernleşmesi” gibi amaçlar da BOP aracılığıyla hayata geçirilecekti. BOP’un ekonomik hedefi ise bölgede serbest piyasa ekonomisinin yaygınlaştırılmasıydı.
Oysa BOP’un bunların dışında, sonradan daha da iyi anlaşıldığı gibi asıl amacı bölgede ABD’nin çıkarları için gerekli olarak düzenlemeleri yapmaktı. Bunun için radikal İslam’a karşı “Ilımlı İslam”ı yaygıunlaştırmak, bunu yaparken sınır değişiklikleri sonucu “yeni milletler” yaratmaktı. Bush’un Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice “Ortadoğu’nun sınırlarını değiştireceğiz” açıklamasını yaparak bunu dile getirmişti.
BOP sayesinde bölgeyi uluslararası sermayeye (çoğunlukla ABD sermayesine) açmak da BOP’un “gizli” amaçları arasında yer alıyor. Ortadoğu’da enerji koridorlarında, doğal gaz kaynaklarında tek söz sahibi olmak, yer altı kaynaklarının tümünü ABD sermayesine açmak da BOP’un amaçları arasında.
BOP’u projelendirenler bu çerçevede plana 27 ülkeyi de kattı. Aralarında Türkiye’nin de olduğu söz konusu ülkeler şunlar: Afganistan, Bahreyn, BAE, Cezayir, Cibuti, Fas, Filistin Özerk Yönetimi, Irak, İran, İsrail, Katar, Kuveyt, Komor Adaları, Lübnan, Libya, Mısır, Moritanya, Pakistan, Somali, Suudi Arabistan, Sudan, Suriye, Tunus, Umman, Ürdün ve Yemen.”
BOP’tan GOKAP’a
BOP’nun adı hedefleri ve amaçları da genişletilerek 2004 yılına Türkiye’de düzenlenen NATO Zirvesi öncesinde Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi(GOKAP)’ne dönüştürüldü. Bu projede Türkiye model ülke idi. Dönemin ABD devlet yetkililerinin, başta Colin Powell olmak üzere, Türkiye’den hep “ılımlı İslam ülkesi” olarak söz etmeleri bu döneme rastlar.
Türkiye, “eşbaşkanı” olduğu BOP’un (GOKAP) “geleneksel mezhep” düşmanları için etkisizleşmesinden rahatsızlık duyan bir ülkedir bugün. Çelişkisi BOP’la değil, BOP’un artık birinci hedef olmaktan çıkardığı İran’ladır
ABD, GOKAP’ı Körfez Harekâtı ile hayata geçirip, 2001’de Afganistan’ı, 2003’te Irak’ı işgal etti. “Arap Baharı” adı verilen süreçle de Libya, Suriye, Yemen istikrarsızlığa itildi. Bu ülkelerde devlet otoritesi sıfırlandı, üçünün de toprak bütünlüğü tehlikeye girdi. İşte Erdoğan’ın 7 Haziran 2005 gtarihinde Fethullah Gülen’in gazetesi Zaman’a verdiği söyleşide “Biliyorsunuz GOP, bir alt biriminin eşbaşkanlığını üstlendiğimiz bu proje. Olay sadece Ortadoğu’yu kapsamıyor… Bu konuda yapacağımız çalışmalara komşu ülkelerden başladık. Suriye, Lübnan, Fas, Tunus gibi ülkelere geziler düzenliyoruz. Yakında Cezayir’e gideceğiz, Ürdün’e gideceğiz” sözleriyle anlattığı proje budur.
ABD askerlerine Erdoğan duası
GOKAP aracılığıyla işgal edilen, 1 milyondan fazla Iraklının ölümüne yol açan, 3 milyonunu göçmen durumuna düşüren Irak işgali sonrası adı geçen ülkede operasyonlarına devam eden ABD askerleri için Erdoğan’ın 31 Mart 2003’te, Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan “makalesinde” ABD’li askerler için kaleme aldığı şu cümleler dikkat çekiyordu: “Cesur, genç erkek ve kadınların, en az kayıpla eve dönmeleri için; size, umutla dua ediyorum!”
‘Öfkeli çocuk’ IŞİD’i GOKAP güçlendirdi
GOKAP eliyle bölgede yaratılan krizden güçlenerek çıkan tek güç IŞİD oldu. Bölgede Sünni-Şiî kutuplaşması çatışmalara yol açtı. Bugün mezhep kavgasının en açık sürdüğü ülke olarak Yemen’i gösterebiliriz. Araplarla İranlılar, Kürtlerle Araplar, Türkler birbiriyle çatışma halindeler.
Erdoğan ve Türkiye neden destek verdi?
BOP’un (GOKAP) Ortadoğu’yu ABD çıkarları doğrultusunda yeniden “tasarlama” planları AKP hükümetinin “mezhepçi” politikalarına da uygun düşüyordu. BOP’un bölgede hedef olarak gördüğü ülke İran’dı. İran ile Türkiye arasında bölgede süren hakimiyet kavgasında ABD’nin İran karşıtlığına Türkiye dolaylı destek verdi hep. Erdoğan’ın iki yıl önce ’İran bölgeye hâkim olmak istiyor, bundan biz, Arabistan ve diğer Fars Körfezi devletleri rahatsızlık duyuyoruz’’ sözleri, İran karşıtlığında ABD ile aynı üslubu kullandığının kanıtı. BOP (GOKAP) aracılığıyla Suriye, Yemen gibi ülkelerin hedef alınması AKP iktidarını rahatsız etmedi hiç. Suudi Arabistan’ın Yemen’e ABD ve Batı destekli saldırısı ve işgaline ses çıkarmaması ama İran’ı “yayılmacı” olarak suçlaması GOKAP eşbaşkanlığına uygun bir tutum olarak belirdi.
Çatışma neden başladı?
ABD ile Türkiye arasındaki BOP ortaklığı henüz bitmese de “kesintiye” uğramış görünüyor. Bunda İran’ın ABD ve Batı ile nükleer programı konusunda anlaşarak petrol piyasasına güçlü bir biçimde dönmesi, Türkiye’nin hoşuna giden bir gelişme olmadı. İran’la yapılan anlaşma sonucu bölgede ciddi bir krizin “etkisizleştirilmesi” ABD sermayesini rahatlatan bir sonuca yol açtı. Dolayısıyla ABD yönetiminin Türkiye kaynaklı İran yakınmalarına kulak asmadığı görüldü. İran’la yapılan anlaşmanın Suriye’ye etkisi, Esad’lı geçişin kabulünü doğurdu. Bu “Emevi camiinde namaz” planları yapan Türkiye’nin ABD ile karşı karşıya gelmesine de yol açtı. Tabii ABD’nin “Kürt meselesi”ndeki Türkiye’nin hoşuna gitmeyen tutumu da “çatışma”nın nedenleri arasında.
Türkiye, “eşbaşkanı” olduğu BOP’un (GOKAP) “geleneksel mezhep” düşmanları için etkisizleşmesinden rahatsızlık duyan bir ülkedir bugün. Çelişkisi BOP’la değil, BOP’un artık birinci hedef olmaktan çıkardığı İran’ladır.
Savunma Bakanı Işık: İncirlik NATO üssü değil
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, İncirlik Üssü’nün bir NATO üssü olmadığını vurgulayarak, “Türkiye’nin izniyle orada bulunuyorlar. Türkiye bu noktada ABD ile de, diğer koalisyon ülkeleriyle de görüşmelerini sürdürüyor” dedi.
Türkiye-ABD ilişkileriyle birlikte İncirlik Üssü’nün durumu hakkında değerlendirmelerde bulunan Bakan Işık, İncirlik Üssü’nü hükümetten daha çok kamuoyunun sorguladığını söyledi. Hedefin IŞİD ile mücadele olduğunu belirten Bakan Işık, “IŞİD ortak düşmanımız ve hedefimiz. IŞİD ile mücadelede vekalet mücadelesi yapılıyor. PYD’ye ve diğer aktörlere rol verilmeye çalışılıyor. Türkiye kendi sınır güvenliğini ve sınır hattını tamamen güvence altına almak ve IŞİD’i sınırından tamamen atmak için Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattı. Bu harekatın birincil hedefi IŞİD’in bizim sınır hattımızdan ve bölgeden söküp atılması. Böyle bir mücadele koalisyonun kuruluş amacı olduğu için başta ABD olmak üzere koalisyon güçlerinin Türkiye’ye destek vermesi gerekmez mi? ‘20 kilometrenin aşağısına size destek vermiyoruz’ diyorlar. 19. kilometredeki IŞİD ile 21. kilometredeki IŞİD bir değil mi? Burada bir samimiyet problemi var. ABD, burada samimi olarak Türkiye’ye maalesef gerekli desteği vermiyor” diye konuştu.
ABD’nin, Türkiye’nin NATO müttefiki olduğunu belirten Bakan Işık, müttefiklik ilişkisinin temelinin açıklık ve samimiyet olması gerektiğini vurgulayarak, “Eğer açıklığa ve samimiyete dayanmayan bir müttefiklik ilişkisi varsa bu ilişkiyi sürdürmek zorlaşır. Sonuçta Türkiye demokratik bir ülke. ABD atacağı her adımda kamuoyunun nabzını nasıl dikkate almak zorundaysa, Türkiye de bunu dikkate almak zorunda. Bizim müttefiklerimizden beklentimiz bu noktada Türkiye’ye karşı açık ve samimi olmaları. Bugünden yarına İncirlik Üssü kapatılacak anlamına gelmiyor bu. İncirlik Üssü bir NATO üssü değildir. Türkiye’nin izniyle orada bulunuyorlar. Türkiye bu noktada ABD ile de, diğer koalisyon ülkeleriyle de görüşmelerini sürdürüyor. Bu görüşmeler Türkiye’nin çıkarlarını tehdit edecek bir hal alırsa Türkiye her türlü ihtimali değerlendirir. İncirlik’teki koalisyon güçlerinin varlığı DEAŞ ile mücadele dışında başka bir amaca yönelik bulunduruluyor kanaati oluşturursa elbette gereği yapılır. Ama bunu söylemek için çok erken. Sonuçta biz bir ittifak içerisindeyiz. Bu ittifak içerisinde de var olan sorunları birinci öncelikte konuşarak çözmek durumundayız. Bunu muhataplarımızla konuşuyoruz” açıklamalarında bulundu.
Bakan Işık, İncirlik Üssü konusundaki sorunların çözülmesi için yoğun bir görüşme trafiği yaşandığını ifade ederek, “Ümit ederiz ki bu görüşme trafiğinde artık sonuç alırız ve sonuca yönelik adımları görürüz. Yoksa adım atılmayan hiçbir görüşmenin sonuçta bir itibarı da olmuyor. Sorunlarımızı biz bütün açıklığıyla ortaya koyuyoruz. ABD’den ve diğer koalisyon ülkelerinden samimiyet bekliyor. Sonuçta yetki Türkiye’dedir. Bu konudaki son karar Türkiye’nin kararıdır. Bu bizim elimizde olduğu sürece bu konularda gerekmedikçe nihai kararı vermeyiz. Ama gerektiğinde de vereceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın” ifadelerini kullandı.