Viyana Suriye Zirvesi’nde, Şam ile muhalefet arasında görüşmelerin 1 Ocak itibariyle başlaması ve 6 ay içinde geçiş hükümeti kurulması kararı alındı.
BM denetiminde ateşkes ilan edilecek ve 18 ay içerisinde seçim yapılacaktır.
Devlet Başkanı B.Esad’ın geleceğine ilişkin bir anlaşma ise sağlanamamıştır.
*
Anlaşmanın açık kaldığı aralıktan gündemi, önce ABD Başkanı B. Obama yapıyor.
Başkan, Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Zirvesi için gittiği Filipinler/ Manila’da,
Suriye’de siyasi bir anlaşmaya varılamazsa IŞİD’i yenmenin mümkün olmadığını,
Bu siyasi anlaşmanın sağlanabilmesi için Esad’ın görevi bırakması gerektiğini savunuyor…
*
Suriye Devlet Başkanı B. Esad’ dan karşılık gecikmiyor.
İtalyan Rai’ye verdiği mülakatta IŞİD yenilgiye uğratılana kadar görevini bırakmayacağını söylüyor.
“Suriye’nin birçok bölgesi teröristlerin elindeyken siyasi alanda bir yere varmak mümkün değildir” diyor.
Rusya Dışişleri Bakanı S.Lavrov da, Suriye’deki krizin ülkenin Devlet Başkanı B. Esad olmadan barışçıl bir biçimde çözülemeyeceğini söylüyor.
*
Noktayı Manila’da bulunan Rusya Başbakanı D. Medvedev koyuyor.
Batı’nın mantığını, “Bırakın dünya cehenneme sürüklensin, ama biz Rusya ile çalışmak istemiyoruz. Evet IŞİD kötü, ama yok edilmesi için Rusya’yla işbirliği yapmayı gerektirecek kadar değil. Biz Esad’ı sevmiyoruz ve Ukrayna’yı anlıyoruz ama Rusya bunu yapmıyor. Bu nedenle hiçbir işbirliği olmaz. Rusya’ya boykot ilan ettik, onlarla dostluk etmeyeceğiz, onları tecrit edeceğiz” biçiminde özetliyor.
*
Karşılıklı salvolar, bir kaç gün önce Avusturya/Viyana’da Suriye Krizi’nin siyasal çözümüne ilişkin anlaşmanın mürekkebi kurumadan sulandığını gösteriyor.
Doğrusu ABD’nin, Obama’nın başkanlık döneminin sonu olan Ocak 2017′ ye kadar bir sükûnet sürecini işlettiği anlaşılıyor.
*
Çünkü ABD- Rusya arasında Asya’da hegemonya siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışının talebinden kaynaklanan yeni soğuk savaşta;
Rusya, Ortadoğu’da aşırılık ideolojisi ve mezhepsel-etnik ayrılıkların yükseldiği şu sırada
Suriye iç savaşında siyasi çözümü zorluyor.
*
Rusya, “Suriye İç Savaşı’nın Siyasi Çözümü” üzerinden bu ülkede yaşanan trajedide işlenen suçların hem hukukun üstünlüğü, hem de savaş hukukunun geçerliliği ve gelişmesindeki öneminden hareketle esaslı bir biçimde kategorize edilmesini,
Yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın buradan çıkarılmasını,
Bu sistematik hukukun, BM’de yeni bir dünya statüsünün oluşmasına yol açmasını talep ediyor.
*
BM statüsünün değişmemesini isteyenlerin “Esad’sız”, statünün değişmesini isteyenlerin “Esad’lı” siyasi çözüm istemesi noktasında ayrışan tarafların,
ABD’nin başkanlık seçimine yürüdüğü böyle bir süreçte sonuca ulaşması pek olası görülmüyor.
*
Ama soğuk savaş “sukunette” devam ediyor.
ABD Soğuk Savaş zihniyetiyle, Asya ve Avrasya’da değişmeye yazan mekanizmaya meydan okumak üzere Rusya’ya ardarda ekonomik,siyasi ve askeri yaptırımları sürdürüyor.
Daha da önemlisi NATO’nun Strateji Belgesinde eski hasmı Rusya’yı stratejik ortak olarak anan ve Avrupa bölgesinin küresel tehditlere karşı korunmasında Füze Savunma Sistemine katılımını isteyen teziyle,
Rusya’nın ABD ve NATO ile yeterli deneyim geliştirdiğini ve belirli bölgede hava savunma sistemi oluşturmak üzere ancak tarafların kendi sistemlerini koruması ve veri değişimine dayalı hukuki bir işbirliğinin kurulması kaydıyla ortaklaşabileceği tezi çerçevesinde sürdürülen müzakereler sonuçsuz kalmış,
Küresel güc dengesini sarsabilme niteliğiyle iki dev nükleer gücün rekabeti ciddi biçimde çok ısınmıştır.
*
ABD müzakereler sürecinde modifiye ettiği yeni Füze Savunma Sistemlerini, şimdilerde Rusya sınırına daha yakın bölgelerde konuşlandırıyor.
Akdeniz’de uçaksavar füze sistemi AEGİS ile donatılmış artan sayıda ABD gemisi endişe uyandırıyor.
*
Rusya Devlet Başkanı V.Putin daha dün, ABD’nin füze kalkanı projesinin gerçek amacının Rusya’nın nükleer potansiyelini etkisiz hâle getirmek olduğunu söylüyor.
“Bizim endişelerimizi görmek istemiyorlar. ABD İran’ın balistik füzelerinden korunmak için Avrupa’ya füze kalkanı yerleştirileceğini söylemişti. Ancak İran’ın nükleer programıyla ilgili sorunun çözülmesine rağmen füze kalkanı çalışmaları devam ediyor.
Rusya, stratejik nükleer güçlerinin potansiyelini artırmak için cevap niteliğinde adımlar atıyor. Füze savunma sistemlerimizi de geliştireceğiz ancak öncelikle her çeşit füze savunma sistemini aşabilecek sistemleri de geliştireceğiz” diyor.
*
Rusya Avrupa’nın ortasında Kaliningrad’da Atlantik Okyanusu’nun önemli bir bölümünü ve tüm Avrupa’yı izleyecek Voronej radar istasyonunu,
Türkiye, Ortadoğu ve Afrika gibi büyük bir alanı tarayan bir benzerini de Karadeniz’in kuzeyinde Krasnodor’da aktif tutuyor.
Doğu Avrupa, Kafkasya ve Orta Asya’da Ortak Hava Savunma Bölgeleri’ne ilişkin hazırlanacak olan anlaşmaları imzalayacak olan katılımcı ülkelerin ihtiyaç duyacağı yeni nesil füze savunma sistemlerini tedarik edeceğinin de garantisini veriyor.
*
Ama 27 Ekim’de Bükreş’te Baltık-Karadeniz Topluluğu imzaladığı insan hakları ve uluslararası hukuk ilkeleri doğrultusunda bir belge;
Kırım ve Ukrayna doğusunu işgal altında tutan Rusya Federasyonu’nun saldırgan bir ülke olduğu ve işgalin sona ermesi gerektiği:
Kırım-Tatar özerk ulusal toprağının oluşturulması:
Çeçen-İçkerya Cumhuriyetinin ve Gürcistan’dan koparılan toprakların Rus işgalinden kurtarılması:
Belarus topraklarındaki Rus askeri üslerinin kapatılması ve Rus askerlerinin çekilmesinin talep edilmesi gibi bir dizi karar, Baltık-Karadeniz arasında Doğu-Batı ekseni ısıtmış bulunuyor.
*
5 Kasım’da Bükreş’te toplanan NATO mini zirvesinde ise Polonya, Romanya, Slovakya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Letonya, Litvanya ve Estonya;
Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasının Avrupa güvenliğini tehdit ettiğine işaretle Rusya’dan uluslararası hukuka uymasını, İttifak’tan ise topraklarında kalıcı askeri güç bulundurmasını isteyince hararet daha da artmış gibidir.
*
Bu sükûnet sürecinde Yeni Türkiye ise,
AKP iktidarının “Osmanlı’nın ardından Türkiye’nin İslam toplumlarına Vatikan benzeri ekonomik güç olması projesi”nde “Suriye ve Irak jeopolitiğinde bölgeyi kazanan petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanır” siyaseti arkasında savrulmaktadır.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bugün yaşanan insani krizlerin ve terör olaylarının baş müsebbibi Esed rejimidir. Esed, bir devlet terörü estirmektedir. Çok açık ve net söylüyorum; devlet terörü estiren bu kişinin arkasında duranlar, en az onun kadar suçludur” işareti doğrultusunda,
Birincisi; yeni güvenlik konsepti kapsamında PKK’nin Türkiye’ye sızmasını engellemek gerekçesiyle Irak sınırını değiştirmeyi, sınırın 5 kilometre daha ileri götürülmesi için uluslararası destek aranıyor.
İkincisi, Kürtlerin YPG’si öncülüğünde Araplar, Kürtler, Türkmen ve Asuri askeri grupların birlikte yaptığı operasyonları, siyasetine ters bulduğu için,
IŞİD ile mücadele kapsamında ABD ve koalisyon güçleriyle kapsamlı bir operasyona hazırlanıyor.
Suriye’nin Halep kentinin kuzeyinde yer alan Türkiye sınırında bulunan IŞİD’i çıkartmayı, PYD’yi pasifize etmeyi ve bunların yerlerine kendisine yakın gördüğü Özgür Suriye Ordusu’nu yerleştirmek öngörülüyor.
*
Türkiye’nin hamlesi,Soğuk Savaşın bu sükûnet deminde Rusya’nın ” bağımsız, tek parça, lâik ve demokratik” esaslarda yeniSuriye kurulmalıdır talebine aykırıdır.
Hamlenin her aşamasında küresel güvenin canlanmasına, dünyada dengeli bir gelişme çizgisinin tutturulmasına karşı bir tehdit oluşmamasına çok özen gösterilmesi gerekiyor.
*
Olsun efendim!
Padişahım çok yaşa!
20.11.2015
Bir yanıt yazın