MERT DAYANIR NAMERT KAÇAR

 
Köroğlu’nun koşmaları, Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da sürdürdüğü bozuk düzene, baskı ve haksız rejime, ağa ve derebeyi üstünlüğüne karşı  halk direnişinin sesidir.
“Düşman geldi tabur tabur dizildi​/​ Alnımıza kara yazı yazıldı​/​Tüfek icat oldu mertlik bozuldu​/​Eğri kılıç kında paslanmalıdır​” derken, sarayın ve onun düzenine karşı halkın kinini ne güzel anlatır…
*
Köroğlu’dan 5 yy. sonra B.Obama ikinci kez ABD Başkanlık görevine gelirken, Washington Kongre binası önündeki yemin töreninde,
Irak ve Afganistan askeri müdahalelerinden bahisle “Savaş yılları bitti” dedi.
 
*
O gün Başkan, ABD dış politikasını “Asya’dan Afrika’ya, Amerika’dan Yakın Doğu’ya kadar demokrasiyi desteklemeye devam edeceğiz” ifadesiyle belirledi.
Demokrasiyi destekleme vizyonunu ise Ulusal Strateji Belgesi’nin de ana fikri olan, “Amerikan vatandaşlarının güvenliklerini ekonomik, siyasi, askeri ve etki sağlamaya yönelik gücüyle noksanlıkları olan uluslararası sisteme rağmen küresel işbirliği sayesinde yaratılacak barışçıl ve istikrarlı dünya ile sağlanacaktır.
ABD barışcıl ve istikrarlı dünyayı sadece askeri değil yetki devri, yeniden yapılanma gibi insan odaklı yöntemlerle kuracaktır” ifadesiyle açıkladı.
Askeri stratejiyi ise “Küresel sorunlarda nerede, ne zaman ve nasıl olursa olsun düşmana karşılık vermenin düşmanlarla savaşıp savaşmamaya değil bunun nasıl yapılacağına dair strateji üretme üstünlüğüne yaklaşımların, hakimiyetin ve kararlılıkların oluşturacağı” nı söyledi. 
 
*
Ama ABD’nin tüm dünyada hâkim güç olmak, küresel ilişkileri domine etmek, askeri gücü tek yanlı kendi çıkarlarına kullanmak üzere,
Başka ülkelere baskı yaparak Washington’ın politikalarını savunmaya zorlaması ve rejim değişikliği için uğraşması,
Mesela Suriye ve Irak’ı durmaksızın kaşıması, Ortadoğu’da aşırılık yanlısı unsurları desteklemesi bölgeye ve dünyaya  kaos getirmiştir.
 
*
O yüzden ABD, Suriye Cumhurbaşkanı B.Esad’ın “Eğer Şam’da rejim devrilirse, Orta Doğu’dan Uzak Doğu’ya kadar geniş bir coğrafya karışır, istikrarsız hale gelir” iddiasını reddedemiyor.
Bölgede yarattığı kaos nedeniyle İsrail’in güvenliğinin tehlikede ve beklemede kaldığını,
Suriye ve Irak’ın bu hali ile yaşama şansının imkânsız olduğunu,
Kürt kimliği ve Kürtlerin alacakları pozisyonun da kurulacak denklemin ayrılmaz parçası haline geldiğini,
Nükleer anlaşma ile elini güçlendiren İran İslam Cumhuriyeti ile cepheleşmenin anlamsızlığını da görmüş bulunuyor…
 
*
O yüzden, yeni bir süreç geliştirmek ve bölgenin yaşadığı kaostan çıkıp sorunların siyasal çözümü için Rusya’nın geliştirdiği;
Bütün savaşan güçlerin ortak tehdit kabul ettiği radikal terör örgütleriyle mücadele için bir koalisyonun kurulması, terör örgütlerinin tasfiyesi ardından ülkelerinde nasıl yaşamak istediklerini müzakere etmeleri stratejisine ılımlı yaklaşıyor.
 
*
Nitekim Rusya şimdi bölgededir, Suriye’ye daha çok ilgi gösteriyor.
ABD’ye sırtını dönmüyor, İncirlik’e karşı Lazkiye’de mevzileniyor.
Hem krizin siyasi yollardan çözülmesine, hem de Şam  yönetimine silah yardımlarını arttırarak, başta IŞİD olmak üzere bölgedeki terör örgütlerinin artan tehditleri ile mücadele ediyor. 
Ama Esad’sız bir çözümü reddediyor,Suriye’nin bölünmesi de istemiyor.
Bu çerçevede Suriye yönetimi ile muhalifleri arasında  temasları attırma çabasını gösteriyor.
 
*
Bu noktada Marryland’ta bir askeri üste konuşan N B.Obama’ya kulak vermek gerekiyor…
“Ukrayna gibi konulardaki ihtilaflarımıza rağmen IŞİD konusunda Rusya ile çıkarlarımız birleşebilir.
Rusya’nın, aşırılık yanlılarıyla mücadele ve IŞİD’in görüşlerinin çok tehlikeli olduğu noktalarında aynı fikri paylaşıyoruz.
Ancak Rusya, geleneksel partneri Esad’ın desteklenmeye değecek biri olduğuna inanıyor.
Halbuki Esad orada bulunduğu müddetçe Suriye halkının bir çoğunu yabancılaştıracak ve barışçıl bir ateşkes ve siyasi uzlaşıya ulaşmak mümkün olmayacak.
Bu noktada ortaya çıkan boşluğu da aşırılık yanlıları doldurmaya devam edecek.
Biz de Rusya’ya, başarısızlığa mahkum bir stratejiye yatırım yapmaya devam edemeyeceklerini söylemeyi sürdüreceğiz” diyor… 
 
*
Obama mangalda kül bırakmamak için esip-savurmuyor.​
Çünkü,
1- Arap Birliği Zirvesi’nde, barışa yönelik bölgesel bir güvenlik tehdidi durumunda devreye girmek üzere birleşik bir Arap gücü kurulmasında mutabakat sağlanmıştır.
Böylece Ortadoğu’da Suudi Arabistan-İran ekseninde  Sünniler Suudi Arabistan liderliğinde NATO’nun bölgedeki oluşumu anlamında “Ordulaşma” sağlanmıştır.
2- ABD, Hürmüz Boğazı’nda İran’ı caydırmak ve körfez ülkelerini korumak için donanmalarına yüklediği ve operasyonel hale getirdiği Füze Savunma sistemiyle birlikte konuşlandırdığı tüm serilerinde Patriot bataryalarını,
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Küveyt, Katar, Umman’a sağladığı veri bağlantılarıyla birleştirmiş, “tek tetik” oluşturarak bölgedeki kendi sistemine entegre ettiği füze kalkanını Rusya’ya yönlendirmede daha güvenilir ve işlevsel hale getirmiştir.
3- Bu noktada Türkiye’nin bir NATO üyesi olmanın ötesinde, Suudi Arabistan liderliğinde  sağlanan “Ordulaşma” ya katılan ülkelerin çoğu ve İran Şii Ordusu eksenindeki ülkelerle dış politikasında sorunlar yaşıyor.
Türkiye’nin bu yalnızlığına, NATO’yu oluşturan Avrupa Birliği ülkeleri de eklendiğinde;
4-Nükleer anlaşmaya varan ve ekonomisi büyük oranda petrol ithalatına bağlı, yaptırımlar nedeniyle büyük ekonomik sıkıntı çeken İran için doğalgazı kendi toprakları üzerinden Avrupa’ya taşınmasında alternatifsiz Türkiye hüviyeti; 
5-İran’ın İsrail’in denetiminde olan Kürdistan’ı ve Kürdistan kaynaklarını da yanına alarak, kendi savunma çerçevesi ve yeterli stratejik-asimetrik tamponları kapsamında Türkiye’yi çok rahatlıkla bypass edebilir özellik taşıyor…
6-Bu ise İsrail ve Suudi Arabistan’ın talebi yönünde bağımsız Kürdistan ve çevresinde bir Kürt koridoru,
Bir olasılıkla da Suriye ile Irak toprakları üzerinde Sünni Araplar için bir koridor oluşturma anlamına geliyor. 
 
*
1955′ te Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’ya nüfuz etmesini önlemeye yönelik olarak NATO’nun  bir uzantısı olarak kurulan “Bağdat Paktı”nın yeni bir açılımının hayata geçirildiğine ilişkin bir  süreç yaşanıyor gibidir.
Bu kez İran; hem SSCB’nin o dönemki rolünü üstlenecek,hem de Ortadoğu’da nüfuz ettiği alanlarda karşısında Sünni Arapların oluşturduğu NATO’nun uzantısı bir savunma örgütü bulacaktır. 
 
*
Zaten Köroğlu, tüfek icat olunup eski yiğitlik gelenekleri bozulunca, arkadaşlarını dağıtmış, sır olup  Kırklar’a karışmıştı.
Şimdi, her gün ABD’nin  Rusya ile İran İslam Cumhuriyeti arasını bozacak yeni yeni tezgahların kurulacağı başka bir sürece giriliyor…
Ama herşey olacağına varıyor, Köroğlu’nun deyişiye “Mert Dayanıyor, Namert Kaçıyor.”
13.9.2015

Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir