BİR KURŞUN DÜŞMANA, BİR KURŞUN KENDİ AYAĞINA

 
Türkiye yıl boyunca ABD Başkanı “Soykırım” kelimesini kullanacak mı, kullanmayacak mı diye endişeyle 24 Nisan tarihini bekliyor.
Eğer soykırım kelimesi kullanılmamışsa ve Türkiye’nin başka ülkelerde tepkisini gösterecek bir takım nedenler oluşmamışsa, gelecek yılın 24 Nisan’ına kadar bekleniyor.
 
*
Bu yıl da ABD Başkanı Obama, Ermenilerin 1915 olaylarının yıldönümü olarak kabul ettikleri 24 Nisan ile ilgili açıklamasında soykırım ifadesini kullanmadı.
Türkiye’nin olduğu kadar ABD’de yerleşik Ermeni Diasporası’nın ve Ermenistan’ın merakla beklediği açıklamasında “Bu yıl, 20. yüzyılın ilk toplu mezalimi olan Büyük Felâket’in (Meds Yeghern) 100. yılını anıyoruz ” ifadesini kullandı.
 
Ne ki, bu yılın yıldönümüne bir mesajla katılan Rusya Devlet Başkanı V.Putin,şaşırttı fakat farklı bir konjonktürün yaşandığını hissettirdi.
Putin, “24 Nisan 1915 insanlık tarihinin en korkunç ve dramatik olaylarından ve Ermeni halkının soykırımı ile ilgili kederli bir tarihtir” ifadelerini kullandı.
“Etnik kimliklere göre toplu katliamın haklı gerekçesi olamaz. Uluslararası toplum, bu tür vahşetlerin hiçbir zaman ve hiçbir yerde tekrarlanmaması için her şeyi yapmakla yükümlüdür” dedi.
Türkiye’nin gelecek 24 Nisan’lara kadar olan bekleme sürecinin zorlu geçeceğini gösterdi.
 
*
Çünkü, ABD’nin uluslararası sistemi oluşturan Avrupa-Atlantik odaklı işleyişe karşı,
Rusya’nın yakın çevre ve Avrasyacı dış politika kalıpları doğrultusunda çok kutupluluk söylemini meşrulaştıracak yeni bir bölgesel yapılanma oluşturmayı istediği bir süreç yaşanıyor.
Her geçen günde ABD ile Rusya arasında oldukça zor ve karmaşık sorunlar oluşuyor.
 
*
ABD, Rusya ile cepheleşmeyi istemiyor,o yüzden Ukrayna anlaşmazlığını durgunluğa, küresel politikada Rusya ile ilişkileri Soğuk Savaş çerçevesine taşımıştır.
Rusya ise eski Sovyet topraklarında yaşayan Rus kökenlilerin, yaşadığı devletler ile etno-kültürel, tarihsel ya da siyasal anlamda sorun yaşamasını Avrasyacı dış politika doktriniyle değerlendiriyor.
Aleyhine hareket eden ve Batı ile yakınlaşan devletleri kendi lehine hareket eder hale getirmeyi istiyor.
 

*

Bakarmısınız, lütfen?
Başta Abhazya, Güney Osetya ve Karabağ olmak üzere Kuzey Kafkasya’da Karaçay/Çerkez,  Kabarney/Balkar, Kuzey Osetya, Çeçenistan, Dağıstan gibi sorunlu bölgeler etnik çatışma alanlarıdır.
Bu bölgeyi yüz yıl boyunca gerçekleştirilen kitlesel katliamlar, sürgünler belirliyor.
Rusya için enerji kaynakları açısından Azerbaycan ön plandadır, siyasi bağlamda Gürcistan’a yoğunlaşılmıştır.


*
Ermenistan ise gerek siyasi gerek ekonomik açıdan Moskova’ya bağlıdır.
Bölgedeki dengeler ve bloklaşmalarda Rusya’nın bölgede tek dayanağının Ermenistan olması,
Ermenistan’ın ise yer altı kaynaklarına ve transit yollarına sahip olmaması yüzünden bütün projelerden by-pass edilmesi gibi konular Rusya-Ermenistan ilişkilerini belirliyor.
 
*
Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi ardından Kasım 2014’de Abhazya ile imzaladığı ittifak ve bütünleşme antlaşması, 18 Mart 2015’de Moskova’da Güney Osetya ile ittifak ve bütünleşme antlaşmasını imzalamasıyla yeni bir uluslararası anlaşmazlık daha başlamıştır. 
 
*
Bu anlaşmazlıklarda Rusya; ABD’nin Şubat 2008’de Kosova Meclisi’nde okunan bağımsızlık bildirgesi ardından Sırbistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Kosova Cumhuriyeti’nin tanınmasına dayanak yaptığı, Başkan George Bush’un uluslararası hukuk yorumu,
“Bağımsızlık bildirgeleri iç yasaları ihlal edebilir. Ancak bu uluslararası hukukun ihlal edildiği anlamına gelmez” beyanını, 
Ya da BM Uluslararası Mahkemesinin  2010’da aldığı, “Genel uluslararası hukuk bağımsızlığın ilan edilmesine uygulanabilen yasağa sahip değildir” kararını koz olarak kullanıyor. 
 
*
ABD bu sorunlu bölgelerde  tarih kitapları üzerinden bir mücadele yürütürken,
Şimdi Kırım’ı,Güney Osetya ve Abhazya’yı ilhak eden Rusya; Kosova’nın bağımsızlığını kazandığı Başkan Bush’un hukuk yorumunun tartışılması için uluslararası hukukun katına çıkmayı öngörüyor. 
 
*
Sadece bunlar değil, Rusya Suriye iç savaşında da işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin varsa bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmelerini taleb ediyor.
Hukukun ihlâl edilmesinin sona erdirilmesini, ihlal eden bireylerin cezalandırmasını ve söz konusu suçların detaylı ve esaslı bir biçimde kategorize edilmesinin öneminden  yanadır.
Bu suretle yeni bir statüde BM ve yeni bir dünya talep ediyor…
 
*
O yüzden, bu yılın 24 Nisan Ermeni Soykırımı yıldönümü yaklaşırken, ABD’nin ileri sürdüğü;
1,2 milyar üyesi bulunan Katolik Kilisesi’nin ruhanî lideri Papa Francis’in,
Avrupa Birliği’ne üye 27 devletin, 751 temsilcisinin yer aldığı Avrupa Parlamentosu’nun,
Almanya Cumhurbaşkanı J. Gauck’un, “Osmanlı döneminde 1915 yılında yüz binlerce Ermeni’nin öldürülmesini soykırım olarak nitelendirmeleri ve Ankara’yı “soykırımı” tanımaya, arşivlerini açmaya ve Erivan’la barışmaya çağırmalarıyla yapılan açılış seremonisi paralelinde;
 
*
Nükleer anlaşma konusunda İran ile yürüttüğü görüşmeler, nihai anlaşmanın yapılma olasılığı, ABD ile gelişen ilişkileri doğrultusunda İran’ı kendi sistemine dahil etmek, İran’a bölgesinin konvansiyonel güc olma fırsatı vermek;
Bu sırada Türkiye’yi bypass ederek, TANAP ve Türk Akımı boru hatları projelerini saf dışı ederek, bunların yerine İran ,Kürdistan ve Azeri enerji kaynaklarını “Büyük Ermenistan İdeali” başlığında  Güneydoğu, Doğu ve Karadeniz yönünde yeni bir hat ile Avrupa  uluslararası piyasalarına sürmek senaryosuna rest çekiyor.
 
*
Aralarında Kanada, Fransa, Almanya, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, İsviçre’nin de olduğu 21 ülke 1915’de Türklerin Ermeni Soykırımı yaptığını yasalaştırmıştır.
Ayrıca BM Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu, Avrupa Konseyi,Avrupa Parlamentosu, Dünya Kiliseler Konseyi, İnsan Hakları Derneği gibi birçok kuruluş da Ermeni Soykırımını tanıyor.
 
*
Şimdi Rusya’nın da bu kervana katılmasıyla “Ermenilere Soykırım yapılmıştır” iddiası uluslararası bir anlaşmazlık olma yolunda ilerliyor.
Halbuki uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde başlıca iki çözüm yolu bulunuyor.
Birincisi; görüşmeler, dostça girişimler, uzlaştırma, araştırma ve soruşturma gibi yolları kapsayan siyasî ve hukukî  çözüm yollarıdır.
İkincisi, Türkiye-Ermenistan krizi bağlamında BM Genel Sekreter Sözcüsü S.Dujarric’in,
“BM’nin 1915 olaylarını “soykırım” olarak adlandırması için bir yasal mercinin bu tanımlamayı kabul eden hukuki karar vermesi gerekir ” ifadesinde beliren,
Birleşmiş Milletler (BM) örgütü ve uluslararası örgütler çerçevesindeki çözüm yollarıdır.
Bu kapsamda kararları bağlayıcı nitelikte olan BM Güvenlik Konseyi ile kararları tavsiye niteliği taşıyan BM Genel Kurulu’nun kullandığı çözüm mekanizmaları ile karşılaşılıyor.
 
*
Soykırım iddiaları, sınır ihlalleri, tanınmalar gibi bir çok uluslararası anlaşmazlık beklemededir.
İspanya, Kosova’nın bağımsızlığını özerk Bask ve Katolonya bölgelerine örnek olmaması nedeniyle tanımıyor.
Hakeza Yunanistan bu bağımsızlığın gelecekte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tanınmasına yol açabileceği,
Slovakya ve Romanya ise kendi içlerindeki azınlıklara emsal teşkil edebileceği düşüncesiyle karşı çıkıyor.
Kosova’da Arnavutlara tanınan haklar, Kırım’daki Rus, Ukraynalı ve Kırım Tatarlarına tanınmıyor.
Daha neler neler, kısaca çifte standartlar yaşanırken insanlık acı çekiyor ve ölüyor.
 
*
ABD bunca büyük uluslararası anlaşmazlıkların ortasında,halen devam eden uluslararası düzenin ABD ve ona benzer değerleri savunan ülkeler tarafından kurulduğuna sığınarak,
Revizyonist bazı ülkelerin son dönemde sıklıkla dile getirmeye başladığı Birleşmiş Milletler’i yeniden yapılandırma görüşünün doğru olmadığını,
Aksi halde ABD’nin uluslararası anlaşmalar ve sözleşmelere uygun hareketle, üzerine düşen sorumlulukları yerine getireceğini, bu değerlere saygılı olmayan ülkelerin ekonomik ve siyasal yaptırım mekanizmalarıyla cezalandırılacağının ifade ediyor…
 
*
Çünkü ABD, son zamanda bir kurşunu düşman bellediğine sıkarken, bir kurşunu da  kendi ayağına sıkıyor…
 
25.4.2014

Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir