İlhan KARAÇAY yazdı…
Türk siyasetindeki komedi
Yurtdışındaki Türkler’e hala ‘çarıklı’ gözüyle bakılıyor
Almanya’da yayınlanan Yeni Posta’da, ‘5 Milyon Türk’ü fırıldak mı temsil edecek’ başlıklı bir yorum yazan Mustafa Bozdurgut, Türkiye’de yapılacak genel seçimler için tamamlanan aday listelerinde, yurtdışından çok az aday gösterilmesine çok kızmış ve yazısına şöyle devam etmiş:
”Ne günlere kaldık! 25. Dönem Milletvekili Aday Listeleri açıklandı. Avrupalı Türkler kelimenin tam anlamıyla hayal kırıklığı yaşıyor. Büyük tepki var. Avrupa’da yaşayan 5 milyonluk 25, 30 milletvekiliyle temsil edilmesi gereken Avrupalı Türkleri tüm partiler çizdi. AKP, CHP, MHP, HDP Avrupalı Türkleri, Kürtleri dikkate almadı. Listelerde Avrupalı Türklerden sadece üç isim var. Bu konuda en az tepki toplayan parti HDP.”
Biraz uzun olacak ama, Mustafa Bozdurgut’un tepkisini detaylı okumak yararlı olacak:
”Avrupa’dan aday yapılanlar, Ozan Ceyhun (AKP İzmir 1. Bölge 5. sıra), Turgut Öker (Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Başkanı HDP İstanbul 2. Bölge 1. sıra), Mustafa Yeneroğlu (İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı –İGMG- Genel Sekreteri, AKP İstanbul 3. Bölge 10. sıra).
AKP, CHP, MHP’nin Avrupa örgütleri var.
Ya beyler 5 milyonluk kitleyi silerken, yıllardır sizin bayrağınızı sallayan örgütlerinize, koşuşturanlarınıza hiç mi saygınız yok? CHP Avrupa Birlikleri, Ülkücü Federasyon, UETD’den hiç mi adam bulamadınız! Aday olanları seçilemeyecek yerlere bile koymadınız. Şimdi hangi yüzle Avrupalı Türk’den oy isteyeceksiniz? Oy verenler de küfrederek oy verecekler. Bu seçim Avrupalı Türkler için tam bir yüzkarasıdır. Avrupa’da yaşayan Türkler bunu asla unutmaz bunu da bilesiniz…”
Belli ki çok kızmış Mustafa Bozdurgut kardeşimiz.
Öylesine çok kızmış ki, gazetecilik etiğine yakışmayacak kararlar alınması için tepkiler bile düşünmüş.
Şöyle devam ediyor Bozdurgut:
”5 Milyon Türk’ü bir fırıldak mı temsil edecek?
Öyle yada böyle, HDP seçilir yerden Turgut Öker’i aday gösterdi. CHP ve MHP Avrupalı Türk’ü sıfır geçti. Gazetemizin redaksiyonuyla görüşeceğim bu partilerin Avrupa’daki çalışmalarına bundan sonra gazetemizde yer verilmemesini önereceğim. Çünkü, partilerinin dikkate almadığı örgütlerin çalışmalarına biz neden değer ve yer verelim? Ammaa! Bir aday var ki evlere şenlik. Ozan Ceyhun. Tam bir fırıldak politikacı. Troçkist sol gelenekle siyasete girmiş. Yeşillerle yoluna devam edip Alman Parlamentosunda yer almış. Sonrasında SPD’de siyasete devam etmiş. CHP’ye kuyruk sallamış, şimdi de İzmir’den AKP adayı.”
Bozdurgut, tabii ki yerden göğe kadar haklı.
”Çok eleştirdiğimiz Alman ve Hollanda partileri siyasette görev yapacak Türkleri buluyor fakat, Türkiye partileri adam bulamıyor. Bu tavır Avrupalı Türkleri aşağılamaktan da öte düpedüz bir hakarettir. Bu hakareti kimileri yalar yutabilir ama Avrupalı Türk basınının bu durumu kabullenmeyeceğini sanıyor ve umuyorum. Bildiğim çok sayıdaki gazeteci arkadaşım duruma çok tepkili. Avrupalı Türk basınının büyük çoğunluğunun bu durumu asla kabullenmeyeceği çok açık görünüyor.” diye yazısını tamamlayan Mustafa Bozdurgut’a hak vermemek mümkün mü?
Bazı istisnalar da var tabii. Seçimlere katılacak olan, Başkanlığını Sadettin Tantan’ın yaptığı Yurt Partisi, Ahmet Yalvaç kanalıyla şahsıma direkt adaylık teklifinde bulunmuştu. Sağolsunlar, bu teklife kibarca olumsuz yanıt vermiştim.
Hollanda’dan dostum Veyis Güngör, Ankara’dan gelen sinyalleri gözardı ederek adaylığını koymadı ve beklemeye çekildi.
Nürnberg’ten işadamımız Murat Bülbül, CHP’nin Bayburt listesinde birinci sırada yer aldı.
Türkiye’deki siyasetçilerimiz, nedense yurtdışındaki Türkler’e hep ‘çarıklı’ gözüyle bakmışlardır. 40 yıl öncesinde buraya gelen siyasetçiler, Türkler’e hangi gözle baktılarsa, şimdi hala aynı gözle bakıyorlar. Ne yazıkki aradan geçen bunca yıla rağmen Ankara’nın Avrupa’daki Türklerle ilgili bu algısı bir türlü değişmedi.
Avrupa’ya ‘çarıklı’ gelen Türkler’in, şimdilerde işadamı, müdür, sporcu, yerel ve ulusal meclislerde üye ve hatta Bakan olduklarını görmezden gelen Türkiye’deki siyasetçiler, aslında kendileriyle kıyaslamaları halinde, onlardan kat be kat daha eğitimli, daha kültürlü ve daha medeni olan Avrupalı Türkler karşısında utanç duymalılar.
Bu konuda bir saptamam var:
Türk futbolunun gelişmesi, nasıl ki Avrupa’dan gelen gurbetçi futbolcularımız tarafından gerçekleşiyorsa, Türk siyasetinin gelişmesi de, yurtdışından transfer edilecek siyasetçi Türkler tarafından sağlanabilir.
Böylece, meclislerde hem daha medeni insanlar yer almış olur hem de çağa uygun projeler ele alınır.
Ayrıca, elli yılı aşan bir Avrupa Birliği üyeliği mücadelemiz var. Avrupa’da yetişen ve Avrupa’yı yakından tanıyan Avrupalı Türkler’in bu konuda devreye sokulmaması da başka bir handikapımızdır.
Dilerim, Ankara’daki siyaseti kontrolu altında tutanlar bu son uyarıma dikkat kesilirler ve bundan sonraki tutumlarını değiştirirler.
Madalyonun bir de ters yüzü var.
Avrupa’daki Türk sivil toplum kuruluşlarından aday alınmamasını kınıyoruz ama, bazı kuruluşlar içindeki çekişmeler de gözardı edilmemeli.
Avrupa Türk Demokratlar Birliği UETD içindeki kavga bunun en belirgin örneğidir.
Remzi Meziroğlu, gazetesindeki yazıda bu konuya değinmiş ve bakın neler yazmış:
Remzi Meziroğlu yorumuna, ‘AKP’nin Avrupa teşkilatı olan UETD’deki taht kavgası’ başlığını atmış ve şöyle yazmış:
AKP’deki aday adaylığı mücadelesi diğerlerinden çok farklı olduğu gibi Türk siyasi tarihinde de benzeri yaşanmamış bir durum.
AKP’deki mücadelenin iki tarafı var: Partinin kurucusu ve sembolü olan Erdoğan’ın Saray’dan partiye hükmetmeye devam etmek istemesi ile, buna karşı partinin birilerine göre geçici, birilerine göre emanetçi, kendilerine göre ise gerçek Genel Başkanı olan Başbakan Ahmet Davutoğlu. Aslında biraz daha ileriye gidersek SARAY ve DİĞERLERİ diye adlandırabileceğimiz iki koalisyon arasında bir mücadele yaşanıyor AKP’de. Diğerleri diye adlandırdığımız grubun üyeleri zaman ve atmosfere göre değişebiliyor. Şu anda Davutoğlu’nun liderliğini yaptığı DİĞERLER koalisyonunda Abdullah Gül, Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Ali Babacan ve bunlarla beraber hareket partinin eski ağır abileri (Nihat Ergün, Mehmet Şimşek, Faruk Çelik ve eski merkez sağın Abdülkadir Aksu gibi isimleri) var. SARAY koalisyonunda ise Davutoğlu sonrası göreve talip olan Numan Kurtulmuş’un başını çektiği grup ile teşkilatlara hükmetmeye çalışan Süleyman Soylu, görev adamı Efkan Ala, Binali Yıldırım gibi isimler var. Beşir Atalay gibi her iki tarafın da köprüsü olabilecek bazı kritik isimler ise süreçte önemli rol oynayacak görevler yaptıkları için renk vermiyorlar. Fakat Hakan Fidan krizi sonrası Davutoğlu ile Atalay’ın beraber hareket ettiğini bilmeyen kalmadı. Türkiye’de siyasetin ana öğelerinden biri RANT olduğu için yazıyı okuduğunuz sırada bile her türlü ittifak olabileceği gibi dostlar düşman, düşmanlar da dost olabilir.
AKP içerisinde, merkezinde rant ve makam olan yönetim mücadelesi Türkiye’de belde teşkilatlarına kadar inmiş durumda. Türkiye’deki mücadelenin benzeri de AKP’nin Avrupa teşkilatı olan Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) içinde yaşanıyor. Gerek AKP içerisindeki kavgalar gerekse Avrupa teşkilatı UETD içindeki kavgalar, Osmanlı’nın son dönemdeki taht kavgalarını aratmıyor. Türkiye’de nasıl ki Saray (Erdoğan) ve Davutoğlu arasında partiye hükmetme kavgası varsa, aynen benzeri durum da UETD’de yaşanıyor. AKP’nin Avrupa teşkilatı UETD’de taht kavgasının tarafları; Sarayı temsilen Metin Külünk ile Davutoğlu’nu temsilen Konya milletvekili Harun Tüfekçi arasında yaşanıyor. Son süreçte hiç beklenmeyecek şekilde Erdoğan’a kayıtsız şartsız itaat eden Metin Külünk; Saray için mecliste ve dışarıda kavgalar dahil her türlü fedakarlığı yaptı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Avrupa’dan katılımın düşük olmasının sorumluluğu AKP’nin Avrupa’dan sorumlu milletvekili olarak Külünk’e kesilmişti. Bizzat Erdoğan tarafından görevden alınacağının konuşulduğu sırada; mecliste tartışmalı yasaların kanunlaşmasındaki mücadelesi ve kraldan fazla kralcılığını öne çıkarak Saray’ın gözüne tekrar girmeyi başarmıştı. Fakat AKP’nin yeni Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu Avrupa’dan sorumlu olarak milletvekili olarak Külünk’ü istemiyordu. Bu yüzden AKP’nin Avrupa ve UETD’den sorumlu milletvekili olarak kendisine yakın Konya milletvekili Harun Tüfekçi’yi atadı.
Avrupa’da önünü dahi görmekten aciz yeni teşkilatçılar ile Külünk karşıtı UETD’li yöneticiler ve başkanlar Avrupa’da Külünk devrinin bittiğini her yerde konuştular. Hatta UETD Genel Başkanı Süleyman Çelik tarafından bizzat teşkilatlara artık Metin Külünk’ün Avrupa’da yetkisinin olmadığı ve Avrupa’dan sorumlu kişinin Harun Tüfekçi olduğu bildirildi. Harun Tüfekçi’ye Ankara’dan verilen görev: Avrupa’daki teşkilatların hepsini gezerek Davutoğlu’nun AKP’nin Yeni Genel Başkanı olduğunu kabul ettirmek ve seçime katılımın arttırılmasını sağlamaktı. İskandinavya ülkelerinden Almanya’nın küçük teşkilatlarına kadar kısa bir zamanda bütün teşkilatı dolaşan Tüfekçi’ye en büyük yardımı UETD yönetimi yaptı.
Fakat Avrupa’daki UETD’li arkadaşlar; teşkilatçılığı herkes tarafından bilinen Metin Külünk’ün kolay kolay pes etmeyeceğini bilmiyorlardı. Çünkü gerek UETD’nin teşkilatlanmasında gerekse AKP’nin Avrupalı Türkler arasında yayılmasında Metin Külünk’ün çok emekleri vardı. Kendisi de Davutoğlu tarafından görevden alınmasından dolayı haksızlığa uğradığını düşünüyordu ve çok rahatsız olduğunu Avrupa’da yakın çevresiyle paylaşıyordu.
Bu yüzden süreçte Avrupa’yla bağını hiç koparmayan Metin Külünk’ün Avusturya, Fransa ve Almanya’da bazı teşkilatlarda gücü hala devam ediyordu. Erdoğan’ın Slovakya’nın başkenti Bratislava’da kaldığı otelin önüne; gecenin ikisinde Viyana’dan otobüslerle Türkleri taşıyarak miting yaptıran kişi de Külünk’tü. Erdoğan ile Bratislava’da iki saate yakın özel görüşen Metin Külünk yeni dönemde UETD’yi yeniden dizayn etme yetkisini tekrar aldığını yakın çevresiyle paylaştı.
Metin Külünk’ün Avrupa üzerindeki ağırlığından rahatsız olan Davutoğlu ve ekibi, Bülent Arınç’a Almanya’da program yaptırarak teşkilatlarını seçime hazırlamaya çalıştı. YSK’ya listeler 7 Nisan tarihinde verilecek. Listeleri SARAY hazırladığı takdirde Metin Külünk UETD’yi yeniden dizayn edecek.
Eğer listeleri Davutoğlu ve ekibi hazırlarsa Avrupa’da Metin Külünk devri bitecek. Fakat her iki durumda da mevcut UETD yönetimi tarihe karışacak.
SONUÇ: AKP içerisindeki rant ve makam kavgası Türkiye’de belde köylere kadar yayıldığı gibi; Avrupa’da da UETD’nin teşkilatlarına kadar yayılmış durumda.
Yukarıda okuduğunuz satırlar Remzi Meziroğlu’na aittir. Bu yorumdaki iddialar Meziroğlu’nun sorumluluğundadır.
Meziroğlu’nun yorumunu kendi yorumuma ekleme amacım, madalyonun ters tarafının ne olduğunu ortaya koymaktır.
Madalyonun öteki tarafını gören AK Parti yönetimi, Avrupa Türk Demokratlar Birliği UETD’den aday adayı olan 16 kişiden hiçbirini aday yapmadı.
Aynı durum diğer siyasi partilerin Avrupa’daki teşkilatlarında da yaşanıyor.
İç çekişmeler, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, Avrupa teşkilatlarında da çirkin bir şekilde devam ediyor.
Durum böyle olunca da, Ankara’daki yöneticilerin aday belirlemeleri zorlaşıyor.
Dilerim, tüm teşkilatlardaki iç çekişmeler, Avrupa medeniyetine uyarlı bir şekilde yapılır ve bundan sonraki seçim listelerinde, Avrupa’dan daha çok aday gösterilir.
Bekleyeceğiz ve göreceğiz.
Bir yanıt yazın