NECDET BULUZ
Suudi Arabistan öncülüğünde 10 Arap ülkesinin Yemen’de Husi’lere karşı başlattığı hava savaşı bütün şiddeti ile sürüyor. 150 bin Suudi askeri de karadan harekât için konuşlandırıldı. Hedef, Şii mezhebinin Yemen’deki temsilcisi Husi’leri yenmek ve Şii yayılmacılığının önünü kesmek. Açıkça şunu söyleyebiliriz: Suudi Arabistan Yemen’deki Şii Husi’lere karşı 10 Arap ülkesi ile bir Sünni blok oluşturmuştur.
Birincisi, bu işin önceliğinin ve hazırlığının olmasıdır. Suudi Arabistan’ın 10 Arap ülkesini arkasına alarak Yemen’e saldırması Amerika’nın izni olmadan mümkün müdür? Bu işi koordine eden ve destekleyen gücün Amerika olduğu açıkça görülüyor.
İkincisi, sorun Ortadoğu’da bir mezhep çatışması yaratmak, İslam ülkelerini birbirine düşürmek ve İsrail’in yayılmacılığının önünü açmaktır.
Üçüncüsü de Türkiye bu savaşın dışında kalabilir mi?
Şimdi bütün bu ihtimalleri alt alta koyduğumuzda ortaya çıkan tablo hiç de iç açıcı görünmüyor. Bu işin Yemen ile sınırlı kalmayacağını da gösteriyor. Eğer Ortadoğu’da beklendiği gibi bir mezhep çatışması yayılır, ortalık yangın yerine dönerse bu yangından kaçmamız mümkün olmayacaktır.
Biz, bu görüşümüzü Suriye’de başlayan iç çatışmalarda da vurgulamıştık. Suriye ateşinin bizi de içine alabileceğini savunmuştuk. Bugün, Yemen’deki durum bu endişemizi daha da güçlendiriyor.
Amerika’nın bölgedeki hedefi, İslam ülkelerini ikiye bölüp, mezhep çatışmalarını hızlandırmak ve Ortadoğu’yu yangın yerine çevirmektir. Yapılan hazırlıklar ve Yemen’e başlatılan hava operasyonları bunun somut delilidir.
İsrail’in önündeki tüm engellerin kaldırılması da ancak İslam ülkelerinin birbirine düşman olması, mezhep çatışmaları ile zayıf düşmesi, bölünmesi ve kamplaşması ile mümkün olacağından hesaplar da bunun üzerine yapılmaktadır. Bu konuda çok daha dikkatli ve duyarlı olmak, politikalarımızı da buna göre oluşturmak durumundayız.
Şimdi de IŞİD karşıtı Irak’ta ve Suriye’de başlatılacak olan savaş bölgeyi daha da ısıtacaktır. Gerek Yemen, gerekse IŞID karşıtı koalisyonlara destek veren Türkiye doğrudan bu işin içinde demektir. Dışarıda kalmamız da mümkün görünmüyor.
Rusya ve İran’ın aynı saflarda bulunup, operasyonlara karşı ortak tepki vermesi Türkiye’nin de işini zorlaştıracak. İran’ın Türkiye’ye sert tepkisi, bu ülke ile olan ilişkilerimizin de zarar göreceğini gösteriyor. Yeni hedef olarak İran’ın ön plana çıkarılması da ize göre son derece düşündürücüdür.
Aslına bakılacak olursa bölgede iki cephe savaşıyor. Amerika’nın taşeronları Suudi Arabistan ve 10 Arap ülkesi ile bu koalisyonu destekleyenler bir cephe, Rusya, İran, Suriye ve bu ülkeleri destekleyen irili ufaklı gruplar ayrı bir cepheyi oluşturuyor.
Türkiye, Suudi Arabistan’a destek vermekle aslında doğrudan İran’ı hedef almış, İran karşıtı cephede olduğunu göstermiştir. Şimdi, karşılıklı açıklamalarla Türkiye-İran ilişkileri ileride çok daha büyük zarar görebilecek boyutlara ulaşabilir.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif “Stratejik hatalar ve hırslı politikalarla bölgede onarılmaz hasarlara neden olanların, sorumlu politikalar benimseyerek kapasitelerini barış ve huzurun sağlanmasında kullanmaları iyi olur” açıklaması ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran için söylediklerine sert yanıt vermiştir.
Bu sıkıntıların süreceğini görmekteyiz.
Şimdi şu sorunun yanıtını bulmaya çalışalım: Bu iş Yemen ile sınırlı kalabilir mi?
Dilerseniz bu sorunun yanıtını Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun şu açıklamasından öğrenelim:
“Bu iş Yemen işle sınırlı kalmayacak. Mezhep savaşı, kaos ve istikrarsızlık bizi de etkileyebilir. Birçok sebepten burada net bir politika belirlememiz gerekiyor. Tüm Arap ülkesi, tüm Körfez ülkesi bizim de kardeşlerimizdir. Türkiye olarak hiçbir zaman Sünni-Şii çatışmasını desteklemiyoruz. Yemen’de ateş kesilmeli ve bir Milli Birlik Hükümeti kurulmalıdır. “
Şimdi de bir kara harekâtından söz ediliyor. Eğer, böyle bir harekât başlar ise, olayların daha da büyümesinin önüne geçmek zorlaşır. Bu nedenle, yangının söndürülmesi, acil olarak BM Güvenlik Konseyi’nin karar alarak burada bir “Barış Gücü”nün görev alması sağlanmalıdır.
Bölge zaten uzun zamandan bu yana mezhep çatışmalarının merkezi konumuna dönüştürüldü. Yangından sıçrayacak kıvılcımların bölgeyi tamamen içine alması ve bunun Türkiye’nin de etkisi altında kalması kaçınılmaz olacaktır. Zaten Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da bu endişelerini dile getirdi. Hatta Bakan bir adım daha ileri giderek, bu işin Yemen ile sınırlı kalmayacağını söylüyor. Demek ki kapımızdaki tehlikenin büyüklüğünü biliyor ve görüyor.
Özetle söylemek istediğimiz şu:
Bu iş Yemen ile sınırlı kalmayabilir. İran’ın işin içine girmesi demek, Türkiye’nin yanı başındaki yangının büyümesi anlamına gelir. Türkiye, her zaman mezhep çatışmalarında bölgede kritik bir duruma bulunuyor. Bizi birbirimize düşürmek için bir kıvılcım yetecektir. Geçmişte bunun sıkıntılarını da çok yaşadık. Bu nedenle özellikle bölgede mezhep çatışmalarının önlenmesinde İran ile işbirliğini kaçınılmaz görüyoruz. Komşumuzla olumsuz gelişmeler her zaman bizi daha da sıkıntıya düşürebilir.
[email protected]
[email protected]
Bir yanıt yazın