NECDET BULUZ
AK Parti Hükümeti ile terör örgütü PKK arasında “silah bırakma” başta olmak üzere çeşitli konularda başlatılan “çözüm süreci” şu anda duraklama dönemine girdi. Taraflar da karşılıklı olarak birbirini suçluyor.
Hükümet kanadı, bugünlerde en çok PKK’nın siyasi uzantısı HDP’lileri hedef aldı. HDP Milletvekillerini “sürece zarar veren hareketler içinde” olmakla suçluyor. Özellikle de 6-7 Ekim olaylarındaki olayların arkasında HDP ve KCK’nın olduğunu söylüyorlar.
Doğrusunu söylemek gerekirse 6-7 Ekim olayları affedilecek ve unutulacak gibi değildir. PKK ve yandaşları Türkiye’de bir ayaklanma provası yapmışlardır. Böylesine bir olay karşısında suskun kalmamak gerekiyor. Hükümet olanların, HDP ve KCK konusundaki tavırlarını bu nedenle desteklediğimizi ifade edelim.
HDP ise, Hükümeti ağır hareket etmekle suçluyor. “Verilen sözler tutulmuyor” deniliyor.
Verilen sözler nedir? Bunlar varsa hala kamuoyu bilmiyor. Hükümet kanadından yetkililerin yaptıkları açıklamalar is oldukça ilginç. Çünkü” Bizim karşı tarafa verdiğimiz herhangi bir söz yoktur” deniliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu konuda yaptığı açıklamalarda hep “Verilmiş bir sözümüz yok” diyerek yanıt veriyor.
Önemsenmesi gereken bir konu daha var:
HDP’liler “Hükümet seçime kadar süreci bu şekilde götürmeyi planlıyor. Ancak, bu işin böyle gitmeyeceğini bilmelidirler” diyerek üstü kapalı tehditlerde bulunuyorlar. Kandil’den gelen açıklamaların da bu doğrultuda olduğunun altını çizelim.
Öyle sanıyoruz ki, bu karşılıklı suçlamalar böyle gidecek.
Ancak, “Çözüm süreci” ne olacak? Sonuç olarak PKK’nın giderek güçlendiğini, azgınlaştığını, silahlandığını ve sürekli devleti tehdit eder hale geldiğini görüyoruz.
Çözüm konusunun giderek çözümsüzlüğe dönüşmesi öyle sanıyoruz ki bizi yönetenleri de kara karar düşündürüyordur. Kaldı ki, her iki tarafın da “Süreci bitiren biz olmayalım” anlayış ile hareket ettiğini de düşünüyoruz.
Gün geçtikçe sıkıntı büyüyecek gibi görünüyor. Hiçbir dayanağı olmayan, nelerin konuşulduğu, ne vaatlerde bulunulduğu bilinmeyen bu sürecin eninde sonunda başarısızlıkla sonuçlanacağı da görülüyor. Bugün gelinen noktaya baktığımızda zaten böyle bir sona doğru gidişi de rahatlıkla görebilmekteyiz.
Hükümet kanadı şimdi “Önce kamu düzeni sağlanmalı” diyerek süreci askıda bırakıyor. Kamu düzeninin sağlanmasında atılacak her adımı destekliyoruz. Çünkü bugün Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere, birçok bölgede kamu düzeni sarsılıyor.
Bugün, Hükümetin önemli isimleri bile, PKK tehlikesine dikkat çekiyor “Büyük kentlerde bile silahlandılar” diye açıklamalar yapıyor.
Bu nedenle kamu düzeninin sağlanması önemseniyor.
Ancak, HDP, KCK ve Kandil’den gelen açıklamalar işin başka yönünü de gözler önüne seriyor. Açıklamalar şu ortak noktada buluşuyor:
“ Bazı gruplar kendi başlarına hareket ediyor. Bizim inisiyatifimizin dışında hareket eden grupların olduğunu görüyoruz.”
Özetle, PKK’nın içindeki bazı gruplara söz geçirilemediğine dikkat çekiliyor. Bunu çok daha tehlikeli görüyoruz. HDP’liler bir yerde 6-7 Ekim’de yaşananları da bu grupların çıkardığını vurgulamaya çalışıyor. “Biz, protesto edin ama yakın,yıkın demedik” diyorlar.
Hükümet kanadı ile PKK’nın siyasi uzantıları arasındaki söz düelloları şimdi de medyaya yansımaya başladı. Taraflar, medya aracılığı ile de birbirlerini suçluyor.
Geçenlerde Van Bağımsız Milletvekili Demokratik Toplum Kongresi Eş Genel Başkanı Aysel Tuğluk’un bir internet sitesinde yayınlanan aşağıda okuyacağınız şu mesajın da Hükümet kanadında deprem havası yarattığını belirtelim. Aynı zamanda bu tür açıklamalar, başlatılan sürecin hangi noktada olduğunu, ya da hangi noktalara sürüklenmekte olduğu gerçeğini de bütün çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir.
“Ne zaman AK Parti’ye yönelik eleştiriler çoğalırsa, hemen “Öyleyse süreç bitecek mi?” diye soruluyor. Hayır, kesinlikle barış sürecini bitirmekten söz etmiyorum. Ama, açıkça belirtmek gerekiyor ki, AKP kesin bir biçimde partner olmaktan çıkmıştır. Zira IŞİD kartı ile sürece karşı en büyük komployu kurdu. Bu açıdan süreç konusunda devletin geleceğini düşünenler ve seküler güçler hızla sorumluluk almalıdırlar. AKP çizgisi, Kobani önlerinde ideolojik rengini ve bitişini çok net sergiledi. Tezkere alayı-valasıyla ömrünü uzatma çabasındadır. Ancak, ideolojik olarak tükenmiş gerici bir çizginin uzatmaları olabilir ama bitişi kaçınılmazdır.”
necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın