NECDET BULUZ
Terör örgütü PKK ve yandaşları gerek ortaya koydukları eylemlerle, gerekse yapılan açıklamalarla “Biz barış istemiyoruz” diyorlar.
Bizi yönetenler her ne kadar “Barış sürecini sonun kadar sürdürme kararlılığındayız” diyorlar ama bunu kiminle yürütecekler?
Eğer, Kürt halkı ile bunu yapabileceklerini söylüyorlarsa bu noktada da yanıldıklarını söylemliyiz. Çünkü PKK ve yandaşlarının ortaya koyduğu eylemlere Kürt halkı karşı çıkmıyor, tam aksine destek veriyor. Bugüne kadar PKK’nın yaptığı hangi kanlı eylem, ya da diğer eylemler Kürt halkı tarafından kınandı? Bunun bir tek örneğini gösterebilir misiniz?
PKK vuruyor, yakıyor, yıkıyor, yasa dışı her türlü eylemi yapıyor ve meydan bu örgüte, örgüt mensuplarına boş bırakılıyor. Böyle bir anlayış içinde barış sağlanabilir mi? Yarınlarımıza güven içinde bakabilir miyiz?
Bir yandan “Süreç devam ediyor” deniliyor, diğer taraftan PKK, daha da kanlı eylemler için hazırlık yapıyor.
En son gündeme gelen “suikast listesi” ne ilk ne de son olacaktır.
Çünkü bu örgüt barış istemiyor. Bu örgüt kanla besleniyor. Son suikast hareketi ile ilgili haberlere göz atalım:
YDG-H’nin Muş Varto’da İlçe Hakimi ile İlçe Emniyet Müdürü’nün de aralarında olduğu 9 polise yönelik suikast hazırlığında olduğu ortaya çıktı. Varto’da PKK’nın gençlik yapılanması YDG-H’ye yönelik 20-21 Ekim’de yapılan iki ayrı operasyonda 10 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan şüphelilerin verdiği ifadeler doğrultusunda YDG-H’nin ilçe sorumlusunun evinin ahırında arama yapan polis, 10 araçla ilgili bilgilerin yer aldığı notlar ele geçirdi. Yapılan incelemede araçlardan birinin ilçe hakimine birinin İlçe Emniyet Müdürü’ne diğer 8 tanesinin de ilçede görev yapan polislerin şahsi araçlarına olduğu ortaya çıktı. Gözaltına alınanlardan 5’i tutuklanırken, YDG-H’nin İlçe sorumlusunun operasyondan kısa bir süre önce kaçtığı tespit edildi. YDG-H’ye yönelik operasyonu 17 Aralık’tan sonra doğuya sürülen emniyet personellerinin gerçekleştirdiği öğrenildi. Diyarbakır’da 26 Ağustos günü İstihbarat Şube’de görevli polis memurları Osman Bal (42) ve Ali Kızıloğlu’nun (25) maskeli kişiler tarafından vurularak şehit edilmişti. Evli ve 2 çocuk babası Bal’ın cenazesi Kozan’da gözyaşlarıyla toprağa verilmişti.
Şimdi, dikkat ediniz, PKK polisleri hedefine aldı. Suikast planında da kritik noktalarda görev yapan 750 polisin adının KCK’ ya verilmiş olması bunu doğruluyor. Bu listenin de Kandil’den geldiği de ifade ediliyor.
Kaldı ki, PKK’nın hedefi sadece kritik noktalarda görev alan emniyet mensupları değil, aynı zamanda bazı hakim ve savcılar da bulunuyor.
Sinsi plan, kalleşçe suikastlar yapan yakıp yıkmayı hedef haline getirmiş bir terör örgütü ile neyin barışını yapacaksınız? Devleti yıkmaya yönelik planları olan, devleti ve milleti koruyanları hedef haline getirmiş bir örgütle hangi süreci devam ettireceksiniz?
Bugün PKK ve yandaşları adeta devlete meydan okur hale geldi.
Kandil kendi başına hareket ediyor. Örgüt çok başlı hale geldi. PKK’nın siyasi uzantılarını bile artık dinleyen yok. İmralı, kendisini kurtarmanın hesaplarını yapıyor. Devlet kanadından farklı açıklamalar geliyor. PKK’nın artık dağlardan inip kentlerde örgütlendiği, güçlendiğini ifade edenler bile var.
Sözü uzatmaya gerek yok, PKK ihanet içindedir ve barıştan uzak hareket etmektedir. Hala bu örgüt ile “Süreci devam ettirmeye kararlıyız” deniliyorsa, bu bizi tam bir çıkmaza doğru sürükler. Zorla barış olmaz. Zaten, sürecin başlarında PKK silah bırakıp, sınır ötesine çekilmiş olsaydı bu barış için umut verici olurdu. Ancak, PKK bugüne kadar silah bırakmadı, sınır dışına çekilmedi, verdiği sözlerin hiçbirini de yerine getirmedi.
Yanı başımızdaki gelişmeler, Ortadoğu’daki çok bilinmeyenli denklem ve kaygan zemin, sürecin başlangıcından bu yana terör örgütü PKK’nın işine gelmiştir. PKK, dinlenmiş, güçlenmiş, daha modern silahlara kavuşmuştur. Şehirlerde adeta eşkıyalar üretilmiştir. Freni patlamış araç gibi, sürücünün kontrol edemeyeceği noktalara taşınmıştır.
Şimdi bizi yönetenler kalkıyor “Kobani dediler, sokağa çıktılar, yakıp yıktılar, cinayetler işlediler” diye yakınıyor. Masumların katledildiğini söylüyorlar. O halde gücünüz yetiyorsa devlet yönetiyorsunuz, niye bunları engellemiyorsunuz? Devlet, ağlama duvarı değil ki.
Görebildiğimiz kadarı ile ortada bir terör örgütü vardır. Bu örgütün siyasi uzantıları vardır. Devlete meydan okuyan, korkusuzca cinayet işleyen, meydanı boş bulan, istediği gibi at koşturan bu örgütle mücadele etmek de devletin görevidir. Bu mücadelede milletin de devletin yanında olduğunu bir kez daha altını çizerek vurgulamak istiyoruz.
necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın