KÖYÜ MAHALLE YAPMAK NASIL BİR ÖDÜLÜ GEREKTİRİR?

Yeni Büyükşehir Yasasıyla başımıza neler gelecek hesaplandı mı? Bu tür değişikliklerin çoğu oy devşirme amacıyla yapılır. Özal, 1987 ve 1989’da köyleri ilçe, ilçeleri il yaparak buna benzer oyunlara başvurmuş, ama bu ters tepmiş ve 1989 yerel seçimlerinde partisi ANAP yere çakılmıştı. 87’de yapılan bir yasal düzenlemeyle nüfusu 2 binin üstünde olan köyler ilçe yapılmıştı. Gel gör ki özellikle Doğu’daki o ilçeler halâ bir köydür. Örneğin Bingöl’ün Yayladere ilçesi 27 yıl önce ilçe yapılmasına rağmen herhangi bir banka şubesi yoktur. Hatta herhangi bir bankaya ait ATM de yoktur. Bir Belediyedir, ama ne çöp arabası vardır, ne itfaiye aracı. Ambulansı da yoktur bu ilçenin. Muhtarlık iken siyasi rekabetin daha sıkı olduğu ilçede, iki köy bakkaliyesi vardır ve iki bakkal dönüşümlü olarak belediye başkanlığı yapmaktadır. Adı ilçedir, ama çarşıya çamurla kavgadan galip çıkılırsa ulaşılabilmektedir. Gariban halkı “şeherli olduk anam” havasına bile girememektedir…

Asıl söyleyeceğim başkaydı, yukarıdaki şeyler birden aklıma geldi… Büyükşehir Yasasında yapılan değişikliklerle 16 bin köy mahalle olacak. Bunun iyi bir halt gibi durduğunu zannedenler yanılıyor. Üniter yapıyla ilgili sorunları falan geçip, burada başka bir soruna değineceğim: Efendim, yasalarımıza göre büyükşehir sınırları içinde tarım ve hayvancılık yapmak yasaktır. Büyükşehirde tarımı yasaklamak ve ekilebilir tarım arazisini Büyükşehir yapmak üstün zekâ ödülünü fazlasıyla hakeder. Şimdilik çözümleri, hali hazırda ekiliyorsa duruma karışılmaması yönünde. Yasalar? Efendim yıllardır fiili durumlarla yönetildiğimiz için yasayı takan kim… Köylerin tüzel kişilikleri vardır; tarım ve hayvancılık yapılabilsin diye vergi, su, elektrik, ortak otlak yerleri vb avantajları vardır. Peki mahallenin tüzel kişiliği var mı? Yok! İyi bakalım, hayırlı olsun…

[Büyükşehir yapılan illerin, mahalle yapılan 16 bin köyün ve o köylülerin halini, eğer ölmemişsem 10 yıl sonra sorun. Hakkaniyetle araştırıp cevaplayacağıma söz veriyorum.]

Biraz da rakamlarla konuşalım: 1980 nüfus sayımına göre yaklaşık 45 milyon insanın yaşadığı Türkiye’de koyun sayısı 50 milyondur. 76 milyon nüfuslu 2013 Türkiye’sinde bu sayı yaklaşık 27 milyondur ve Türkiye, Bulgaristan’dan kurbanlık koyun ithal etmiştir. Yoğurduyla meşhur manda sayısı 1980’de 1 milyonun üstünde iken, 2013’te 80 binin altına inmiştir. 45 milyonluk 1980’de 16 milyon olan sığır sayısı, 2013’te yaklaşık 12 milyondur… Uruguay ve Şili’den angus getirmesinler de ne yapsınlar? Köyü ve onun temel uğraşısı tarımı yok edersen Gürcistan’dan saman ithal etmek tabii ki caiz olmaz mı? Efendim, köylünün de tarımın da, hayvancılığın da, cari açığın da canı cehenneme; değil mi ki IMF’yi kovmuşuz? Değil mi yani?

Menderes’le başlayan “köylüyü şehirli yapma” heva ve hevesi Özal’la devam etmiş, Erdoğan’la tavan yapmıştır. Bu zihniyetteki iktidarların hiçbiri köylüyü şehirli yapamadığı gibi, şehirli olmayı da, köyü de, köylüyü de, harika sayılabilecek köy yaşantısını da katletmiştir ve katletmeye devam etmektedir. Allah kabul etsin…


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir