AB VE RUSYA’NIN STRATEJİK SİYASİ DENGESİ

ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri ile Rusya arasında çözülmesi oldukça zor karmaşık sorunlar oluşuyor.
Brüksel’de AB üyesi 28 ülkenin lideri, Kırım’ın Rusya’ya katılma kararı ve Ukrayna krizi başlığında toplanmış, Rusya’ya uygulanması düşünülen yaptırımları tartışmış,
Müttefikleriyle koordinasyon içinde Rusya’ya karşı yıkıcı ekonomik yaptırımlar uygulanacağını, bu yaptırımların Rus ekonomisine büyük etkisi olacağını açıklamıştır.
G8 Zirvesi de iptal edilince,Rusya;ilgili ülkelerle güvenlik işbirliğine sekte vurulduğuna, İran’ın nükleer programı ve Suriye krizi gibi bir dizi temel sorunun Batılı ülkeler için büyük bir tehdit oluşturacağına,
Yaptırımlarla ilgili stratejik siyasi dengede Avrupa Birliği ile Rusya arasında güçlü seçeneklerin nasıl gelişeceğinin düşünülmesi gerekliliğine dikkat çekiyor…
*
Hollanda/Lahey’de Nükleer Güvenlik Zirvesi ardından basın toplantısında Başkan Obama, Rusya’yı Ukrayna’da daha ileri gitmemesi konusunda uyarıyor.
Aksi halde enerji ve finans sektörüne yönelik yaptırımlar ve silah ambargosunun gündeme geleceğini söylüyor.
Kırım’ın geleceğinin büyük ölçüde uluslararası toplumun Rusya’nın ilhakının gayrimeşru olduğuna yönelik pozisyonunu korumasına bağlı olduğunun altını çiziyor.


*
Başkan Obama,Ocak 2011’de “Birliğin Durumu” konuşmasında,” Tehlikede olan şey, Amerika’nın dünya haritasında yalnızca bir yer edinmesini sağlayan değil aynı zamanda tüm dünyayı aydınlatmasını sağlayan liderliğini sürdürüp sürdüremeyeceğiyle ilgilidir” ifadesi doğrultusundadır.
Devlet Başkanı Putin ise “SSCB’nin dağılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi ardından Batı’da bize karşı oluşan hırsın ve tek kutuplu dünyanın sağırlık döneminin sözde değil uygulamada sona ermesi gereklidir” ifadesiyle;
Uluslararası sistemi oluşturan Avrupa-Atlantik odaklı işleyişe karşı, yakın çevre politikası  ve Avrasyacı dış politika kalıpları doğrultusunda çok kutupluluk söylemini meşrulaştıracak yeni bir bölgesel yapılanma oluşturma isteğinde…
*
Çünkü,merkezini ABD’nin oluşturduğu gelişmiş ülke ekonomileri 2008’de başlayan ekonomik sıkıntılarında işsizlik ve yoksulluk artışı sorununa,güçlü merkez bankaları ve devlet müdahaleleri ile engel olmak dışında hiç bir çözüm getiremiştir.
Ekonomi sınırsız, sorumsuz bir biçimde basılan paranın piyasalara sürülmesiyle ayakta tutulmaya çalışılmış,rağmen üretim ve ticaret tahminlerin ötesinde gerilemiş, üretimin nasıl sağlanacağı, istihdamın nasıl arttırılacağı sorunu çözülememiştir.
ABD,AB ve Japonya’nın ekonomik sıkıntılardan,kendi ihraç ürünlerine talebin zayıflaması, sermaye akışı ve emtia fiyatlarında artan hareketlilikten gelişmekte olan ülkeler de nasibini almış, üstelik finansman kısıtlılığı, kimi sektörde aşırı üretim kapasitesi ya da yatırım talebinin zayıf olması gibi kendi iç sorunlarının da katkısıyla küresel ekonomik yavaşlamanın artan etkisiyle karşı karşıya bulunuluyor.
*
Batının ekonomik çıkış için ortaya koyabildiği bir programı olmamasına rağmen Rusya ve Çin istihdamı arttırıcı yeni yatırım stratejileri yürütebiliyor.
Çin ekonomik büyümesini üretim ilişkileri ya da biçimini değil üretimin yapısını değiştirmek suretiyle sağlıyor.
Öncelik kamu yatırımlarına veriliyor ama  büyüme hızını kontrol altında tutmak ve gelir dağılımını düzenleyen mekanizmaları geliştirerek ucuz emeğe dayalı üretimin yapısı değiştiriliyor,böylece büyümenin dış taleple değil,iç taleple sağlanmasının önü açılıyor.
Rusya ve Çin bulundukları bölgenin ülkeleri arasında gümrükleri azaltarak Filipinler’den Vietnam’ı kapsayan alanda dünyanın en büyük ticaret bölgesini oluşturmuştur.
Dünya rezerv parası doların dışına çıkılıyor ve kendi paraları üzerinden ticari ilişkiler geliştirirken, doların ticaret alanını daraltılıyor. 
*
Rusya  ve Çin giderek küresel ekonominin itici gücü haline gelmekte kalmayıp siyasal sistemde de önemli rol sahibi oluyor. 
Rusya’dan enerji ithalatının azaltması konuşulurken,Uluslararası Enerji Kurumu  Rusya’nın on yıllar boyunca Avrupa için en büyük gaz tedarikçisi olarak kalacağını bildiriyor.
İşte Rusya, Kırım’ı ilhak ederken  Avrupa’nın hidrokarbon ve kömür esaslı enerji ihtiyacını yüzde 70’ini karşılama avantajını korumayı öngörüyor.
 
*
2013’de Azerbaycan kendi petrolünü Kırım üzerinden Avrupa’ya nakletmek, Kırım’ın kuzeyinde bir petrol üretim tesisinin kurulmasında anlaşmıştı.
Ne ki Rusya Kırım’ı ilhak edince, hem Azerbaycan’ın Kırım’ı transit güzergahı olarak kullanmasının olanağı kalmadı.
Hem de Ukrayna’nın Karadeniz ve Azak Denizi’ndeki petrol ve gaz kaynakları Rusya’nın kontrolüne geçti.
Şimdi Kırım, Ukrayna’nın Neftgaz şirketine ait olan “Chornomornaftogaz” da dahil olmak üzere, diğer Ukrayna enerji şirketlerini de özelleştirmeye başlıyor…
 
*

Enerji şirketlerinin özelleştirilmesiyle Ukrayna, Karadeniz’deki enerji kaynaklarından tamamen uzaklaşıyor.
Nitekim Avusturya’nın OMV, ABD’nin Exxon Mobil ve İtalya’nın Eni petrol konsorsiyumları Karadeniz’in Kırım’a ait olan enerji kaynaklarındaki çalışmalarından tamamıyla vazgeçmiş, petrol arama çalışmalarını durdurmuştur.
Bu suretle Rusya Kırım’da çıkacak petrola sahip oluyor ve Kırım’dan geçebilecek boru hatlarının hayata geçmesini önleyerek, Rusya’sız enerji projelerinin gerçekleşmesini engelliyor.

 
*
Başkan Obama, Rusya’yı Ukrayna’da daha ileri gitmemesi konusunda uyarıyor,aksi halde enerji ve finans sektörüne yönelik yaptırımlar ve silah ambargosunun gündeme geleceğini söylüyor.
Ama Rusya Avrupa Birliğine enerji silahını çekmiştir, pahalı bir gelecek geliyor…
 
27.3.2014

Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir