NECDET BULUZ
Türkiye, çok zor günlerden geçiyor. Bir yandan polis şiddeti, bir yandan cenazeler üzerinden siyasi çıkar üretmeye çalışmak, öte yandan ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, iktidar-cemaat çatışması, yargı ve emniyetteki deprem meydanları daha da ısıtıyor. Bu durumda yapılması gereken tek şey sağduyulu olmak, gerilim politikalarından uzaklaşmak olmalıdır. Bu noktada siyasi parti liderlerine çok önemli görevler düştüğünü anımsatalım.
Ülkeyi yönetenlere baktığımız zaman, özellikle Başbakan Erdoğan’ın sürekli olarak şiddetten yana bir tavır sergilediğini görüyoruz. Bu tavır, bazen Anayasayı da çiğneyecek boyutlara geliyor. Başbakan, ülkeyi gerecek, toplumu ikiye bölecek ne varsa onları sergiliyor. Kendisini de bir türlü dizginleyemiyor.
BÖLÜNMEYE DOĞRU
Hâlbuki Başbakan’ın çok önemli bir sorumluluğu vardır ve her vatandaşı, düşüncesi, ırkı, cinsiyeti ne olurda olsun kucaklamak, korumak ve kollamak durumundadır. Bu, gelişmiş ve demokrasiye inanmış her ülkede böyledir.
Türkiye’de bir kutuplaşma, bir gerilim, bir ayrışma kime yarar? Ülkeyi yönetenlerin tavrına ve uygulamalarına baktığımızda bunları görüyoruz. Bu tavır ve uygulamalar Türkiye’yi felakete götürüyor. İnsanlardaki huzursuzluk giderek artıyor. Güven ortamı kalmıyor. İş bir noktada şirazesinden çıkıyor. Bu, iç savaşı körüklemek, faili meçhul cinayetleri artırmak, tarafları sokaklara dökmek anlamına gelir. Ürküntü veren de budur, ama ne acıdır ki bugün Türkiye böyle bir ortama sürüklenmek isteniliyor.
Tekrar ediyoruz ve milletimizi uyarıyoruz:
Halkımız oynanmakta olan bu oyuna gelmesin, kurulan tuzaklardan uzak kalsın. Sokak çatışmalarını isteyenlerin ekmeğine yağ sürmesin. Bugüne en fazla sağduyulu olması gerekenler, ateşe körükle gidiyor. Bugün, ülke sorumluluğunu üzerinde bulunduranlar, bu sorumluluklardan kaçmaya çalışıyor. Sağduyuyu, kardeşliği elden bırakmayalım. Ülkemize, insanlarımıza sahip çıkalım. Düşüncesi, görüşü ne olursa olsun, herkesi kucaklayıp, korumak ve kollamak hepimizin görevi olsun. Çünkü içinden geçtiğimiz bugünkü koşullarda bunlara hepimizin ihtiyacı var.
BAŞBAKAN’IN SORUMLULUĞU
Başbakan, halen şiddetten, gerilimden, toplumu bölmekten yana yürüttüğü politikalarını hız kesmeden sürdürüyor. Tansiyonu düşürecek, insanları kucaklaştıracak, bütünleştirecek hiçbir adımı atmıyor. Seçim meydanlarında halen “Bizler” ve “onlar” diye söz ediyor. Kendi görüşlerinde olmayanları adeta düşman gibi görüyor. Eleştirilere asla tahammül edemiyor. Bu durum içinde bir Başbakan sağlıklı biçimde ülkeyi yönetebilir mi? Bu da tartışılmalıdır.
Bu kin, bu gerilim, bu kutuplaştırma ve şiddet yanlısı tutum ülkeyi ve insanlarımız için bir felakettir, herkes bunun farkına varmalı. O nedenle, biz gelecekten haklı olarak kuşku duyuyoruz. O nedenle tüm insanlara sağduyulu, gerilimlerden uzak, kin ve nefret duygularından arınma öneriyoruz. Toplum öylesine gergin ve patlamaya yakın ki, bir kıvılcım belki de tahmin bile edemeyeceğimiz olayların meydana gelmesine yol açıp, önü alınamayacak boyutlara ulaşabilir.
“SOKAKLAR ÇÖZÜM YERİ DEĞİL”
Bazıları bunu görüyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da, MHP Genel Başkanı Bahçeli de, tabanlarına çağrı üzerine çağrı yapıyor. “Provokatörlere kanmayın, olaylardan uzak durun, sağduyulu davranın” diyorlar. Özellikle Bahçeli, aylardan bu yana herkesi sandığa çağırıyor ve “Sokaklar çözüm yeri değil, çözüm yeri sandıktır” diyor. Buna rağmen halen MHP üzerinden provokatörce hareketler yapıldığını görmekteyiz. Yapılanların da MHP’ye mal edilmek istenmesi, MHP gençliğinin suçlanması tam bir tuzaktır “aman dikkat” diyoruz.
Demokratik tepkilerini bile şiddete başvurmadan ortaya koyanların nasıl bir polis şiddeti ile karşı karşıya geldiklerini yaşıyoruz, birlikte görüyoruz. Bu durum, halkı daha bilinçlendiriyor, daha kamçılıyor ve kitleleri daha da birleştiriyor. Bizi yönetenlerin işi, böylesine ortamlara benzin dökmek olmamalı, yangını söndürecek, gerilimi düşürecek sağduyuyu ortaya koymak olmalıdır.
Peki ya sivil toplum kuruluşları ne yapıyor?
Bu TOBB, bu TZOB, Türk-İş, TÜSİAD gibi baba kuruluşlardan niye ses çıkmıyor? Ülke yangın yerine dönmüş, siyasi gelecek ve ekonomi dibi vuruyor, bu kurumlardan niye ses çıkmıyor? Bu üniversiteler, Barolar ne işe yarıyor? Böylesine önemli bir dönemeçten geçiyoruz ve hiç kimse kafasını kumdan çıkarmıyor. En azından gerilimi düşürecek, kardeşlik, bütünlük çağrıları da mı yapamıyorlar?
e.mail: necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın